Bugun...


Yüksel YENİ

facebook-paylas
TÜRK-TÜRKLER-TÜRKÇÜLÜK-2- Etimolojik Arınma: "TÜRK"; Göçmen, "KÜRD"; Sürgün
Tarih: 06-11-2024 01:24:00 Güncelleme: 08-11-2024 03:02:00


Etimolojik-Epistemolojik-İdeolojik Açıdan

TÜRK-TÜRKLER-TÜRKÇÜLÜK -2-

 

Orhun Vadisinde bir kaya üzerinde yarısı deforme olmuş bir harf dahi olsa…

Tüm orijinal belgeler saygındır.

Orijinal belgeler üzerine yazılmış ansiklopediler dolusu kişisel yorumlar sorunludur.

Benim yorumum da dâhil…

Sorunlu Yorumlar. Sorgulanmalıdır.

 

 

 

 

 

 

2- ETİMOLOJİK ANLAMIYLA: "TÜRK"; Göçmen, "KÜRD"; Sürgün

Modernizm dininin neo- keşişleri olan ideologlar tarafından üretilen tılsımlama efsunu Etnik tarih çalışmaları olarak planlandı. Hedef coğrafyada hedef insanlar içerisinde devşirilen bitirimler bu ideolojik üfürükler ile mankurtlaştırma seanslarına alındı. İçinden çıktığı topluma nefret yüklenen bu başkalaşmış azgın azınlıklar ile mütedeyyin çoğunluk baskılandı. Düşmanların tetikçisi olan bu komüno-faşist yada faşo-komünist ideolojikleştirilmiş mankurtlar kapı komşusu ile ata dede değerleri ile kavgaya salındı. Dış destekli terör ve şiddetin en aşağılık şekli uygulayarak hedef coğrafyalar ana gövdeden koparılıp kurtarılmış bölge ilan edildi. Bu kurtarılmış bölgelerde yaşayan halkı topyekûn başkalaştırıp modernize etmek adına etnisiteci ve tek partici (BAAS karekteistiğinde) partiler üzerinden bu azgın azınlık sapkın tezlerini kitlelere doğru diye dikte etti. Kurdukları ulus devletin kiliseleri olarak kurguladıkları okullarda Schooling öğretimle daha çocuk yaşta insanları mankurtlaştırma seanslarına alıp körpe dimağlara modernizm dininin skolastik dogmalarını mutlak hakikat gibi işleyerek kitle şartlandırma süreci yönetildi.

İslam Dünyasına yönelik bu mankurtlaştırma operasyonları için Devlet-i Ali Osmanlı coğrafyasında batı da Rumlar ve doğuda Ermeniler hedef kitle olarak seçilmiştir. İlk operasyon batıda Rum uygarlık havzası halklarına yönelik başlatıldı. Devlet- Al-i Osmanî’nin Rumeli Vilayetinde bir kaza olan Mora Yarımadasının Manya burnu bu cüceleştirilmiş mankurtlara büyük Yunanistan diye sunuldu. Yunan diye bir etnisite uyduruldu. Amaç; Müslüman Türk akınlarına karşı sarı saçlı mavi gözlü beyaz adamı yani batı Avrupa’yı daha özeli batı Avrupa’daki 3 hanedanı korumak için sosyolojik kalkan oluşturmaktı.

YUNANLAR: MÖ 20. Yüzyılda balkan yarımadasına göç etmişmişler, gelmişmişler, gitmişmişler üzere hiçbir akıl sahibinin inanma ihtimali olmayan saçmalıklar köken olarak uydurulmuş. Heredot Tarihi diye tamamen saçma sapan ütopik hikayeler ispat için dogmatik delil kabullenilip bu kabul üzere bir Yunan etnisitesi kurgulandı. Mankurt şefi Aleksandro İpsilanti öncülüğünde Etnik-i Eterya derneği bünyesinde mankurtlaştırılan bir avuç azgın azınlık kapı komşusu ile işgalciler adına kavgaya tutuştu. Bu terör örgütünün dış destekli propaganda ve şiddet eylemleri ile 17 Mart 1821’de Osmanlı’nın Mora Yarımadasının Manya burnu kurtarılmış bölge ilan edilerek ilk gedik açıldı. Bu Manyaklar tarafından Türk ve Yahudi sakinlerin öldürüldüğü Tripoliçe Katliamı ile Yunan ırkının büyük Yunan Krallığı ilan edildi. 1829 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya'nın bu teröristlerin kurtarılmış bölgesini koruma adına Navarin Deniz Muharebesi'nde Osmanlı Devletini mağlup etmesi ile dayatılan anlaşma sonucu Yunan Ulus Devleti adıyla Osmanlıdan batıda bir parça koparıldı. Racialization uydurması olan bu Yunan etnisitesi denen teranelerle tanımlanan Herdeot geyikleri dışında hiçbir dayanağı olmayan ve o gün Rumeli adı ile maruf bölgede yaşayan ve RUM olarak tanınan bu halklar içinden mankurtlaştırılan ideolojik üfürükler de dillendirilen “Yunan kim?”. Bu gün hala netleşemediler. Bir kafa karışıklığı dışında hiçbir anlam ifade etmeyen uyduruk tezler ile üretilmiş yunan etnisitesi nedir? Yunan kimdir?  İyon, Grek, Helen, Rum. Kimin aklına ne gelmişse senin ulusun onlardı denerek barış içinde birlikte yaşadığımız BİZ’im Rumlarımızdan bir grup başkalaştırılarak kurulan yunan ulus devleti ile Şeytanın üssü Roma’nın ön savunma hattı, güvenlik şeridi olarak sosyolojik kalkan oluşturuldu.

Büyük Yunanistan teraneleri ile iyon adalarına sıkışmış bir cüceleşme büyük ülkü “Megali İdea “olarak kabullenilmiştir. En geniş sınırları balkanlardaki Arnavut, Bulgar, Mekadon,Kosovalı komşularının arazilerine göz dikmek olan bu Büyük Yunanistan dedirttirilen alan Devleti Al-i Osmanlı’nın Rumeli eyaletinin bir parçasını aşamamış yani Büyük Yunanistan denilen aslında etnik ve dini çeşitliliği ile BÜYÜK BİZ’den kopmuş küçücük bir latin müstemlekesi olmuştur.  Tüm komşu halklarla çatışma içeren bu işgalci kurgusu iyon krallığı hatta Helen ülküsü 6 milyon km²  vatanda özgür ve saygın olarak yaşayan Rumlarımızı 130.bin km²’lik Yunanistan ulus devlet hapishanesine tıkamaktır. Osmanlı tehdidine karşı batı Avrupa’nın güvenliğini sağlamak için Doğu Avrupa’da asla Avrupalı görülmeyen ikinci sınıf insan muamelesi gören bir tampon bölge kurgusudur. Her biri bir diğeri ile kavgalı bu Balkan devletleri hiçbir zaman Avrupalı sayılmaz.  Batı Avrupalıların gözünde Avrupalıların güvenliğini sağlamak adına koruculuk görevi verilmiş ikinci sınıf insan muamelesi görürler.

 

İstanbul’un fethinden sonra Müslüman Türkler için Kızıl Elma Roma olmuştur. Martin Luther’in ifadesiyle (Roma'da Şeytan Tarafından Kurulmuş Papalığa Karşı) insan onurunun halkların güvenliğinin savunucusu olan, Katolik Latinlerin ötekileştirdiği asimile etmeye çalıştırğı Ortodoks Rum halkların kimliklerini koruma savunucusu olan, zulüm yağma ve gasplarını engellemek için Rumların hamisi olan Müslüman Türkler olmuştur. Lukas Notaras meşhur "Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi yeğlerim"  ifadeleri ile yerli halklarla bütünleşikleşmiştir. Karada Rumeli halkı ile bu bütünleşme ve Akdeniz’de Girit Türkleri ile Cenevizlerin kurduğu ittifak sayesinde Çizme’nin dizi kuşatılmıştı. Çizmenin baldırını oluşturan Venedikler ise Yunan ulus devleti şeklinde yapılanmanın finansörü olarak kendilerini korumak için ölecek bir halk olarak Yuna ulus devletini kurma girişimlerine öncülük etmiştir.

Azgın Mason Giuseppe Garibaldi İtalya’nın birliğine kendisini adamış birisi olarak Yunan Ulus devleti kurmak için devşirdikleri azgın azınlık ile mütedeyyin “milel-i selase” den olan Rumlarımızı bölmesi onlara aşkı değil kendi güvenliklerini sağlamak için Rumlarımızdan devşirdikleri azgın etnisitecileri Latinlere korucu yapmaktır.

.

Batıda; Yunan, Bulgar, Sırp, Hırvat, Sloven, Solvak, Mekadon, Karadağ, Arnavut, Boşnak... diye her biri bir diğerinin toprağına göz dikmiş komşuları ile kavgalı onlarca ulus devlet Osmanlı’dan koparılırken doğuda Taşnaklar adı ile Ermenilerimizden devşirilmiş mankurtlar tarafından Büyük Ermenistan teraneleri dillendirilmeye başladı. Azeri, Gürcü ve Kürt komşuların topraklarına göz dikip Osmanlı ile kavga üzere kurgulanan bu Büyük Ermenistan da Osmanlı’da elviyei selase olarak anılan 3 şehri aşamamış bir zihin yapısındakilerin Büyük dedikleri cüceliktir. Bu ayrılıkçı Taşnak devşirmelerine ilk direnen BÜYÜK BİZ içinde yer alan Ermenlilerimiz olmuş. Bu işgalci tetikçileri kurdukları Kara Haç örgütü ile bu devşirilmiş mankurtlara direnen Ermenilerimizi katletmeye başlamışlardır. Öyle ki Van Eyaletimizde çoğunluğu oluşturan Türkler olmasına rağmen niteliği ile öne çıkan “Mileli sadıka”dan Bedros Kapamacıyan Efendi Van Belediye Reisi seçilmiştir. Ama bu yerli  Ermenimiz işgalci devşirmesi olup diasporada örgütlenen ve Ermeni Tohumu(diaspora tohum demektir) olarak yerli halk tarafından dışlanan etnisiteci ermeni mankurtların kurduğu kara haç örgütü tarafından öldürülmüştür. Yerli Ermenilerimizin evleri ateşe verip yakılmış ve baskılanmıştır. Taşnak tezlerine antitez olarak kurgulanan jöntürklerin amaçlanan ayrılıkçılık sentezine hızmet ettiği süreç işletilmiş Taşnaklar ile Jön Türklerin ulus devlet kavgasın sonunda Ermenilerimiz ata yurtlarını evlerini terk edip yani 6 milyon km²’lik vatandan izole olup bir ermeni aşiret ağasının toprakları kadar 30 bin km² bir alan sıkıştırılmıştır. Kapı komşuları ile kavgalı Ermenistan ulus devletyle Koca Vatanda Büyük BİZ olduğumuz Ermenilerimiz dünyadan izole bir mahkûmiyet yaşamaktadır.

Bu günde Doğuda Büyük Kürdistan teraneleri ile üç kürt aşiret ağasının arazileri kadar bir coğrafyayı âmânda ne büyük bir alan hakimiyeti olacakmış gibi gaza getirilen Jön Kürtler ile geç dönem ulus devlet kurma girişimleri de aynı akıl ile yürütmektedirler. Allah korusun bu işgalci devşirmesi azgın azınlık başarılı olsa bunun anlamı Wilson Prensipleri yani self determinasyondur. MÜBADELE’dir.

Evet ulus devlet varsa mübadelede vardır. Tıpkı Rumlar ile yapılan mübadele benzeri bir sonuçla İstanbul’daki Kürtlerin Hakkâri ulus devlet hapishanesine mahkûm edilmesi veya Van’da ki Ermenilerin Erivan’a tehciri gibi Ankara da Bursa’da yaşayan Kürtlerin Şırnak’a tehciri ile sonuçlanacaktır. Allah korusun böyle bir ayrılık olduğunda doğacak sosyal kargaşanın varacağı sonucun ne olduğunu ve ne olacağını Ermeni ve Rum mübadele ve tehcirlerinden biliyoruz. Batıdaki Ermeni evlerine el koyan Ermeni mülklerini işgal eden ittihatçı çeteler gibi neo-ittihatçılar da aynı saldırganlıkla Ermenilere yapılanların aynısını Kürtlere yapacaktır. Batıdaki Kürtlerimiz bir dairesini satsa PKK’nın ulus devletinde bir köyü satın alır. Bunu PKK gayet iyi biliyor. Kürtlerimize imaj kirliliği oluşturup terör ile anılıp dışlanması amacına hizmet eden PKK aynı zamanda Kürtlerimize karşı bir öfke patlaması oluşturmak için her türlü siyasi askeri propaganda taktiklerini iğrenççe uygulamaktadır. Birkaç azgın teröristin elebaşının kendisine Kürdistan başkanı, başbakanı dedirttirmek için Kürtleri Şırnak hapishanesine tıkayıp yurdundan mülkünden ettirmek kürt çıkarına hizmet değil Kürtlerimize hınç duyan işgalcilere hizmetçiliktir. En büyük Kürt şehri İstanbul’dur.  Ekonomiye, sosyolojiye,  coğrafyamıza aykırı bu patolojik ideoloji matematiğe de aykırıdır. Jönkürtlerin romantik ulusdevlet fantezilerine başta İstanbul’da mukim Kürtler rıza göstermeyecektir. Bu aradan ne içmirmişlerse kavazanlığın zirvesindeki PKK istanbul da bizim, İzmirde bizim havalarında propaganda dili kullanırken kendilerini herkesi mağlup edecek bir dev gibi sunmaya kalkıştıklarında bile çelişki yumağına dönüyorlar. İstanbul Bursa İzmirde sizin ise o zaman yine bir kürdistan ulus devleti olarak bu memleketi bölemeyecek olduğunuzu itiraf ediyorsunuz. Türkiyenin adını Kürdiye mi yapacaksınız. Sahi siz ne diyorsunuz. Hiçbirşey derken herşeymi diyorsunuz. PKK kendini HEP sanan bir HİÇ'tir.

PKK bir kürt özgürlük hareketi değildir. PKK bir gerilla hareketi değildir. PKK savaşçı değildir. PKK bir PR şirketi, bir propaganda organizasyonudur. Savaştan anlamaz. Reklamdan anlar. PKK’nın bildiği insan kaynaklarımızdan bir canlı bombayı, mühimmatımızdan 1 kg TNT’yi harcarsam hangi gazete de kaç sütun/cm hangi tv’de kaç saniye reklamım olur hesabı dışında PKK’nın bildiği, anladığı bir hesap bir strateji bir amaç bir ülkü bir başarı yoktur. Yarım asır var ki bu mankurtlar çırpınıyor. Kürtlerin temsilciliği ayaklarında racon kesiyor. Kürtler yararına bir tane ama sadece bir tane kazanım varmıdır. Kürtlerden devşirdiği çocukların hayatlarını karartan evlerine şivan düşüren PKK Kürtlerimizin bir kamburudur.    Aslında geç dönem ulus devletçi PKK BÜYÜK BİZ olduğumuz Kürtlerimizi kendi kök kültürlerinden koparıp alafrangalaştırmak isteyen bir asimilasyon örgütüdür. Jön Türkler nasıl Türk diye diye Anadolu insanını dedesine benzemek yerine fransıza benzettiyse jön Kürtler de jön Türklerin yarı kalan işlerini tamamlamak peşindedir. Kürtleri ALATURKA MEDENİYET değerlerinden koplarıp ALAFRANGA yapıp başkalaştırmak mücadelesi sürdürmektedir. Hangi PKK mankurdu dedesine benzer. Ninesinden benzemekten utanmaz. Hepsi atasından başkalaşarak işgalcilerle benzeşmiş giyim tarzından damak tadına folklöründen düşünüş biçimine tipik bir Fransız’dır. PKK Kürtlerin kafa karışıklığıdır. PKK bir tanımsızlıktır. Ne dediğini bilmemektir.

PKK bitmedikçe Kürtlerimiz bu kambur ile yaşayarak toplumsal rol paylaşımında dezavantajlı olacaktır. PKK var olduğu müddetçe Kürtlerimiz bir ürünü satarken bile rakiplerinden daha fazla maliyete katlanmak zorunda kalacaktır. Herkes benim ürünüm şu kalitesi bu fiyatı bukadar diye bir ürün satarken PKK’nın oluşturduğu imaj kirliliği nedeniyle ben kürdüm diye ise sadece bu maliyetler ile rekabet etmeyip birde kendisinin o pis imajın müsebbibi PKK ile ilişkisi olmadığını ispat için zaman ve finansman maliyetine katlanacaktır. PKK Kürtlerimizin rekabetçiliğini negatif etkileyen bir yüktür. Kürtlerimiz bu yükten kurtarmak için PKK bitirilmelidir.

 

 Geçmişte Jöntürk aklı Türk BAAS Partisi diktatöryası döneminde evet olmuştur ama bu gün el an Türkiye’de Kürd Sorunu Yoktur “Kürt Sorunu Sorunu” vardır. Bu sorun PKK adlı işgalci tetikçisi olan ayrılıkçı ideolojik üfürükler ile tılsımlanıp mankurtlaştırılan Büyük BİZ olduğumuz halkımızın çocuklarını BİZ düşmanları adına devşirip vekalet savaşçısı olarak işgalcilere vassal  yapan işgalci müstemlekesi yapılmak üzere yurdumuzdan,  ortak vatanımızdan parça koparıp kurtarılmış bölge ilan etmek isteyen ve bu gün uyuşturucu baronlarının çantacılığı ile beslenen, halkın kaynaklarını halkımızın düşmanlarına peşkeş çekerek geçinen PKK bitmedikçe bitirilmedikçe Kürtlerimizin kafa karışıklığı devam edecektir.

Evet. PKK bitmez. BİTİRİLİR. BİTİRİLMELİDİR.     

Bilinmeli ki bu gün ezici çoğunluğu ile Mütedeyyin Kürtlerimiz bu azgın azınlığı nasıl ki istemiyorsa aynı şekilde Mütedeyyin Rumlarımız, Ermenilerimiz, Araplarımız, Yemenlilerimiz, Berberilerimiz, Arnavut, Boşnak, Bulgar, Makedonlarımız da aynı aklın çıktısı olan kendilerinden devşirilen teröristleri istemiyordu. Fakat azgın azınlığın mütedeyyin çoğunluğu temsilen oluşturulan bu kurtarılmış bölgeler işgalci işbirliği ile oluşturuldu. Hiçbir zaman Büyük Ermenistan büyük Yunanistan Büyük Arabistan, Büyük İsrail olmadığı gibi Büyük Kürdistan da olmayacaktır. Olsa olsa işgalcilerin mandası küçücük bir müstemleke olarak onlara tetikçiliğe mahkûm müstemleke bir ulus devletçik olacaktır. Bunu artık halklar tecrübeyle biliyor. Şerif Hüseyin’in Büyük Arabistan teraneleri uğruna satılmışlığının arkasında bıraktığı enkaz bu gün hala Araplarımızın oluk oluk akan kanı dışında bir çıktı vermemiştir. Rumlarımız ve Ermenilerimizin hali pür melali de ortada. Bu gün Taşnak partisinin Ermenistan parlamentosundaki karşılığı Ermeni halkının Taşnak nefretinin toplumsal ifadesidir. Ermenilerimizin kurtuluşu bu ideolojik patinajdan çıkıp yeniden BÜYÜK BİZ ile buluşmasıdır. Bu bizimde aynı ideolojik kirlerden arınıp kapı komşumuzu ötekileştirmeden kurtulup hepimizi toptan sömüren işgalcileri öteki ilan etmemiz anlamına gelmektedir.

MİKRO TARİH PARADİGMASIYLA KÜÇÜLTÜLDÜK MAKRO TARİH TASAVVURU İLE BÜYÜRÜZ

Modern paradigma ile kurgulu tarih felsefesi medeniyet tasavvuru ile algılanan tarih anlayışına göre aşiret kavgalarıdır.

            Mikro tarih anlayışı ile toplumsal çatışmaları konu edinen tarih,  tasnif sorunu yaşamaktadır. Aile içi çekişmelerden medeniyetler çatışmasına kadar geniş yelpazede, ilk insandan son insana kadar sürecek kavga ve çekişme tarih ilminin tasnif sorunsalıdır.

            Modern Tarih epistemolojisiyle mazideki olay, olgu ve oluşumlar tasnif edilirken etnisite merkezli bir tarih tasnifi ve de etnik kimlik merkezli bir gelecek tasavvuru kurgulanmıştır.

            Etnisite kavramsallaşırken modern epistemolojinin yöntemleri ile bir beyin krizine dönüşmüş, saçmalama mahiyetinde tanım ve tarifler ortaya çıkmıştır. Etnik kimlik üzerine kurgulanan ulus tanımlamaları 19.yy sonlarına doğru ilk kez Alman İdealizmi düşüncesindeki Max Weber tarafından statü grupları kapsamında ele alınmıştır. Kanta Dönelim!  (zurückzu Kant!) çağrısı ile Kant Epistemolojisini ideoloji edinen “Yeni Kantçılık” felsefesi bilgi örgütlemesi çerçevesinde yapılan etnisite tanımları 20.yy başlarında Hitler Politikasına esin kaynağı olmuştur. Ulus Devlet modellemesi ile dünyayı yeniden dizayn eden etnik temelli ayrışma esasen 17.yy aydınlanmacı düşünürleri tezleri ile şekillenmiştir. 1697’de kurulan Royal Society bünyesinde bir asırlık bir kuluçkalaşma döneminde teorik tezleri hazırlanan, müktesebatı şekillendirilen New Atlantis modeli Yeni Bir Dünya kurgusunun temelleri 3 Eylül 1783 Paris Antlaşması ile kabullenilen ABD’nin kuruluşu ile başlar. 1789-99 Fransız Devrimi ile Modern dünyanın kavram ve kurumlarının küreselleştirilmesi startı verilir. 19. yy başlarında ekonomi, siyaset, eğitim hâsılı tüm hayat ayrıntısını örgütleyici ve paganist kök kültürden beslenen, gerçek kişiler yerine tüzel kişilikler öncülenerek, dünyayı sil baştan dizayn edici bir süreç yönetilmiştir. 19.yy sonlarında ise  “Ulusal bağımsızlık” efsunu ile bütün imparatorlukları çökertilmiş dünya Salomon Mabedinde Münzil derin küresel aklın stratejileri ile idare edilen Bacon’un senaryosunu çizdiği New Atlantis modellemesi benzeri parçacıklara ayrıştırılmış. Etnisite tanımlamaları çerçevesinde her kabileye bir ulus devlet vaatleri ile küresel kaos örgütlenmiş. Komüno-Faşist (BAAS Karekteristiğindeki etnisiteci ve tek partici) ideolojiler ile tılsımlanıp mankurtlaştırılan azgın azınlıkların, terör ve şiddet yolu ile mütedeyyin çoğunluğu temsil iddiası kapsamında ele geçirdiği kurtarılmış bölgeler ulus devlet olarak kabullenilmiştir. Birinci dünya savaşı ile sonuçlanan bu süreçte imparatorlar dağılmış, ana gövdeden kopan kabileleri esin kaynağı edinen aşiretlerde (ulus devletler içerisindeki azınlık kabullenilen kesim) ulus devlet talebine kalkışmış. Artık kabile devlet yerini aşiret devlete bırakacak bir hale gelmiştir. Böylece etnisite tanımı oba ölçeğine kadar indirgenmiştir.

Etnisite merkezli sosyolojik tasnif yapan Primordialist yaklaşımlar etnisiteyi tanımlarken kültür, gelenek, dil, din, tarih birliğine dayandırmaya çalışmış hatta kimi Primordialist düşünürler biyolojik, genetik özelliklere dayandırarak kafatasçılara esin kaynağı olmuştur. Hâlbuki etnisite tanımlamalarına ölçüt kabullenilen bu normlarla şekillenmiş homajen bir sosyolojik kesit yoktur. Tarihin her döneminde dünyanın her yerinde bütün toplumlarda farklı sosyal kesimlerle genetik ilişkiden kültürel ilişkiye, gelenekten lisan etkileşimine sürekli karışım söz konusudur.  Dil, Kültür, tarih veya gen birlikteliği olarak etnisite tanımlamalarına uymayan ama uyarlanmak istenen etnisite tanımlamaları sosyoloji ile ilgilenenler için bir beyin krizine dönüşmüş, etnisite merkezli devlet kurgusu peşinde koşan ideolojiler için ise bir ideo-patolojiye evirilmiştir. Ulus devlete etnik ulus oluşturmak adına Sosyal Darwinizm süreci doğmuş “Ari Irk safsatasıyla” faşist ideolojiler ile etnik aidiyetler adına öteki ilan edilenlere soykırıma varan saldırılar başlatılmıştır. Bu kez faşo-komünist bir furya estirilmiş ve bu süreç ile dünya ikinci bir savaşa çekilmiştir.

II. Dünya savaşının bitimiyle tılsımını kaybeden ulusal bağımsızlık furyası nihayet Wilson Prensipleri doğrultusunda NATO ve Birleşmiş Milletler ’in koruması altına alınmıştır. “Self Determinasyon prensipleri; “ulusların kendi kaderini kendisinin tanımlayacağı” küresel derin akıl tarafında BM kararlarına dönüştürülerek son nokta koyulmuş. Her bir imparatorluğun bir eyaletini onlarca ulus devlete bölerek etnik taifelere taksim etmiştir. Egemen etnisitenin hâkimiyet alanında kalan farklı etnisiteler ve kültürel aidiyetler ise üçüncü dünya savaşının kuluçka bırakımı olarak ulus devletler içerisinde azınlıklar olarak tanımlanmıştır.

Bu gün Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre 193 BM üyesi, 11 BM üyesi olmayan ve 2 de gözlemci devlet olmak üzere toplamda 206 ülke bulunmaktadır. Dil birliği kapsamında etnik kimlik şekillendirilecek olsaydı sadece Çin Devleti 56 etnik devlete ayrışmalıdır. Rusya da ise 198 farklı etnik grup yaşamaktadır. İtalya da bile bu gün 12 ayrı lisan resmi dil olarak kabul edilmiştir. Dünya ölçeğinde 7000 üzerinde dil konuşulmaktadır. Bu bir dilin şivesi değil bildiğimiz dil tanımlarına göre ayrı ayrı lisanlardır. Ortalama olarak değerlendirirsek bu gün ki ulus devletlerin her birisi 33 ulus devlete daha bölünmesi gerekmektedir. Aslında Etnisite tanımlamalarında 20.yy sonlarında ortaya çıkan Konstrüktivist ekolde yer alan teoriler bu aşiret hatta oba ölçekli ayrımı teşvik etmekte dahası kışkırtmaktadır. Ernest Renan’ın “ulus her gün yapılan bir plesbittir.” sözleri ulus devletten aşiret devlete dönüşecek bir dünya tasavvurunu gösteriyor. İmparatorlukların bir eyaletini onlarca ulus devlete bölerek birbiriyle çatıştıran modern zihin inşası şimdilerde de her ulus devleti onlarca aşiret devlete veya meşrep devlete bölecek bir süreci yönlendirmektedir.

Bize öğretilen Tarih; ulus devletlerin etnik kimlikleri üzerine ideolojik bir dayatma ile şekillenmiştir. Aslında Ulus Devlet;  sosyalist ve Irkçı BAAS karakteristiğindeki azgın ve isyancı azınlığın ihtilal yaparak ele geçirdiği teröristlerin kurtarılmış bölgelerine verdikleri addır. Azgın azınlık tarafından çoğunluk bastırılarak azınlıkçı çoğunlukçuluk (cumhuriyet) idaresinde önce ulus devlet kurulmuş sonra ulus yaratılmak istenmiştir. İrrasyonel, fantastik romantizm üzerine bir ulus tarihi şekillendirilmiştir. Ulus tanımları ise hamasi sloganlara dönüştürülmüştür. Bütün dünyada ki tüm ulus devletler azgın azınlık, sosyalist ve ırkçı (komüno-faşist) örgütlerin kurtarılmış bölgeleridir.

            Türk ve Kürt kavramları da aynı zihin inşası ile oluşturulmuş zoraki bir kavramsallaştırma ideolojisidir. Romantik bir hamaset üzerine oturtulan orijinal belgelerdeki özgün anlamı saptırılarak oluşturulmuş 1931 tandanslı Türk Tarih Tezi bu günkü şekliyle Türk kavramını bir etnisite olarak tanımlamıştır. Tarihin hiçbir döneminde, dünyanın hiçbir yerinde, insanların hiçbir ferdi Türk kelimesine Türk Tarih Tezi ile yüklenen anlamı yüklememiştir. Zira Türk etnolojinin konusu bir kavram değil sosyolojik bir kavramdır. 

TÜRK NEDİR?

ETİMOLOJİK AÇIDAN TÜRK

            Türk kelimesi; zoraki tanımlama ile köken uydurulan ne “olgunluk çağı” nede “töre” anlamında bir kökten değil Arapça kökenli bir kelime olup (ترك) (TRQ) kökünden  “terk eden, değişen, değiştiren” anlamında GÖÇMEN demektir.

1931 tandanslı Türk Tarih Kurultayları kapsamında Türk Tarih Tezi uydurukçuluğu yapıldığı dönemlerde Türk kelimesine etimolojik köken ve Türk'e menşe aranırken Türk kelimesinin Arapça TRQ (تركkökünden geldiği savını ileri sürenler olmuş. Anca menşe olarak bu savı ileri sürenler TÜRK'ü Yecüc Mecüc olarak tanımlayıp, TERK kelimesini de Zulkarneyn Seddi arkasına Terkedilenler anlamı ile ilintilendirmiş, kimisi de Hz Nuh'un Türk adlı oğluna verdiği metrük arazilerde yaşayan halk anlamıyla TRQ (تركkökenli kelme ile ilintilendirmiştir. Bu nazariye haklı olarak kabul görmemiştir.

Arapça Sözlük anlamı; ayrılmak, bırakmak, terk etmek, bir şeyden el çekmek, vazgeçmek, salıvermek, izin vermek, bir hal ve keyfiyetti bırakmak, değiştirmek manasındadır

Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lugati’t Türk’teki fili olarak kullanımı da aynı anlamdadır.

Türklemek; Türklerden saymak (Araplar'a göre) Acem, yani Arap'tan başka, saymak· (III, 446) ,türkün oymakların, hısımlarının toplandığı yer; ana baba evi·(I, 441, 442); (II, 209)

Türkünlenmek; kendini bir yerden saymak ve o yeri kendinin sayıp oturmak· (II, 278) anlamında bir kelimedir.

Etimolojik kökeni TERK olan TÜRK kelimesi bu gün kullanılan evrensel anlamıyla GÖÇMEN demektir. İlk Müslümanlaşan ve yerleşik Müslümanlar olan Arap Müslümanlar tarafından Arap olmayan Müslümanlar için kullanılan bir kavramdır. Karşıtı “Gâvur”dur. Gâvur; Farsça “gabr” (گبر)  kelimesinin Türkçeleşirken Arapçadaki kafir+civar kelimelerinin bileşimi bir manada kabullenilmiş şekli ile civardaki Müslüman olmayanlar için kullanılmaktadır. Müslüman zihin inşası ile küresel sosyal harita şöyledir.  Dünya insanlığı Müslüman ve Kâfir olarak ikiye ayrılır. Müslümanlar ise kendi içinde Hz Muhammed döneminde Arap-Acem olarak tasnif edilmişken, Emeviler döneminde Arap-Mevali ve Emevilerin yıkılıp Abbasilerin kuruluşu dönemlerinden beride Araplar ve Türklerden müteşekkildir. Kâfirler de Müşrik ve Ehli Kitap olarak iki kategoriye ayrılmıştır. Müslümanlar ile çatışma halinde olan civardaki kâfirlere gâvur denmiştir. Müslümanlar ile çatışma içerisinde olmayıp barış içinde birlikte yaşamayı kabullenenlere ise “zımmi” denir. Zımmı: Tazminat ödeyen Zimmet ehlidir. Yani Müslümanlar tarafından güvenliklerinin sağlanması ve Müslümanlarca üretilen kamusal imkânlardan faydalanmayı tazmin amacıyla yapacağı belli ödeme karşılığında İslam ümmetinin bir parçası kabul edilip millet statüsü alarak “leysel mekan” Fıkhi muhtariyet kazanıp coğrafi olmayan (non-country) özerklik içerisinde kendi doğrularına göre yaşarlar.

Bu zihinsel yapılanmada TÜRK (ترك); dinini değiştirip müslümanlaşan, Dar-ul Küfr coğrafyasını değiştirip  Dar-ul İslam yapan , kendi tercihi ileterkedip isteyerek gelen anlamıyla göçmen demektir. Göçmen kavramı geçmişte olduğu gibi bu günde ana gövdeye dışarıdan gelenler için bir sosyolojik ad olarak kullanılmaktadır. Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelenler vatandaşımız olsa da nasıl ki göçmen diye adlandırılıyorsa yahut ta Türkiye’den Avrupa’nın her hangi bir ülkesine yerleşenler orada o ülke vatandaşı olsa da  “göçmenler” olarak isimlendiriliyorsa ana gövde Müslümanlara sonradan katılan ve Müslüman olan halklar içinde aynı kabullerle göçmen anlamıyla TÜRK denilmiştir.  Yani göçmen ifadesi insanlık tarihi boyunca bir toplumsal kimlik olarak kullanılmaktadır. TÜRK kelimesi de işte bu anlamıyla ilk Müslümanlaşan ARAP Müslümanlar tarafından sonradan Müslümanlaşan diğer halklar için Göçmen Müslümanlar anlamıyla TÜRK (ترك) yâda çoğul şekliyle ETRAK (أتراك) kelimeleri ile kavramsallaştırılmıştır. Türk kelimesi sosyal kimlik olarak Latince kökenli “Immigrate” kelimesi gibi “değiştirmek” etimolojik anlamıyla ile göçmen demektir. Yani kendisinin ait olduğu yerden ayrılıp geldiği yere yerleşikleşene Immigrate denirken, yurt değiştirip yerleşikleşmek adına değil de dönmek üzere gelenler için ise “Migrate” kavramı kullanılır. Migrate Türkçede ki “ Ël ” dediğimiz Arapça Acem (عجم) yerleşikleşmemiş yabancı anlamında ki göçmendir. Ayrıca kendi bulunduğu yerden başka yere gidenler ise “emigrate” kavramı ile ifade edilir. Ayrıca küresel ölçekte ceza olarak yerleşik olduğu yurdundan çıkarılıp başka yerlere gönderme anlamında ki göçle ilgili kavram ise Latince de ve roma hukukunda yer alan “relegation” kavramıdır. Arapça da  “Relegation” QRD (كرد ) kök fiiliyle KÜRD kelimesi ile ifade edilir. Türkçede ise Sürgün demektir. KÜRD  QRD (كرد );  kırmak, kovmak, sürmek, kovuşturmak, kovalamak, anlamında etimolojik kökenden gelir.

Batı dillerinde kağnı ile yük taşımak, kafile halinde yürümek anlamında kullanılan Latin ve Grek dillerinde bir etimolojiden gelmeyen muhtemeldir ki İslam dünyasındaki kullanımı anlamıyla batı dillerine geçen “trek” kelimesi ses olarak Türk kelimesi ile benzer olup anlam olarak ta göç kavramını taşımaktadır. Yer değiştirmek. Göç yürüyüşü demektir. Hatta izleme takip anlamında kullanılan “track” kelimesi de köken itibarıyla aynı anlamıyla kullanılmıştır. Dahası Afrikan dillerde kullanılan "tantrek” kelimesi de öküz arabası ile yapılan yolculuktan kesitler anlamıyla TÜRK kelimesinin küresel ölçekte benzer anlamlarını yansıtmaktadır. Osmanlıcada salnameler ve tahrir defterlerinde sıkça kullanılan TÜRK-ETRAK, KÜRD-EKRAD ve YÖRÜK kelimelerinin özgün anlamları bu etimolojik kökeni ile aynı manadadır.

 Kendi isteği ile bulunduğu ortamı değiştirip başka bir yere göçüp, yerleşik hayata geçenlere “TÜRK-ETRAK “ denirken, yerleşik hayata geçmeyen ve sürekli göç halinde olanlara yürüme etimolojik kökeniyle “YÖRÜK” denir. Ayrıca kendi isteği ile değil de otorite tarafında başka yere sürgün edilip yerleştirilenlere ise “KÜRD” (كرد) veya çoğulu olan “EKRAD” (أكراد)  kelimeleri kullanılır. Bu kavramlara etnisite anlamı yükleyenler tarihi belgeleri okuduğunda beyin krizi yaşarlar. Kelimelerin özgün anlamlarına dönmek yerine ideolojik anlam kaymalarına takılarak absürt demagojiden öte geçmeyen yığınlarla laf kalabalığı yorumlar üretirler. Hâlbuki kelimelerin özgün anlamına dönüp, 18.yy tahrifatıyla ideolojik suni anlamlarından kelimeleri aklar, kirletilmiş kelimelerimizi ilk anlamlarına kadar paklar kök anlamlarını yükleyip ETRAK gördüğümüz yere “Göçmen” EKRAD gördüğü yere “Sürgün” manalarını verirsek anlam buharlaşması ortadan kalkacak ve taşlar yerli yerine oturacaktır. İşte o zaman kütüphaneler dolusu bilgi kirliliği şeklindeki sübjektif yorumların kamburundan da kurtulmuş olacağız.

Birkaç örnek vermek gerekirse;

Milli Eğirim Bakanlığı 1996 baskısı İbni Haldun’un 1375’te yazdığı Mukaddimesinde Sayfa 622 de geçen Selahaddin Eyyübi ile ilgili şu ifadeyi ele alalım.

            “Selahattin Eyyubi’nin ataları Yemen’in Himyeri vilayeti eşrafından Hezbaniye Kürtlerinin Revadi aşiretine mensup Araplardandır.”

            Yakubi Tarihinde ise Ravadi Aşiretinin Basra’dan Azerbaycan’a gönderilen Yemenli bir aşiret olduğu anlatılmaktadır.

Selahaddin Eyyübi’yi hem Kürt hem Arap hem de Türk “bizim etnisitemizdendi” diye paylaşmaya çalışıyoruz. Bu tarihi bilgileri kaynak göstererek üzerine onlarca şahıs her biri bir diğerini delil göstererek yüzlerce yorum ileri sürüp laf kalabalığında öte geçmeyen ansiklopediler dolusu bilgi kirliliği üretiyor. Kimi Kürtleşmiş Arap, kimi Türkleşmiş Kürt, oğlunun adı bileme şu, kızının damadı şu kişi, onun adı bak bu şu etnisitedeki adlardan öyle ise Selahattin Eyyübi Türkleşmiş Arap hayır olmaz Kürtleşmiş Arap diye demagoji yapıp duruyorlar.

Şimdi bu ifade de Kürt gördüğümüz yere özgün anlamı koyup sürgün dersek

“Selahattin Eyyubi’nin ataları Yemen,in Himyeri vilayeti eşrafından sürgün edilen Revadi aşiretine mensup Araplardandır. “ Bu kadar.

Osmanlı Tahrir Defterlerinde ve Salnamelerde geçen “Türkmen Ekradı, Çorum Ekradı, Çerkez Ekradı, İran Ekradı, Ekradı Lek, Hacılar Ekradı gibi ifadelerde Ekrad yerine sürgün ifadesi konulunca etnik köken olarak Çerkez olan birisinin nasıl Kürd olduğu değil nerden nere sürüldükleri konuşulabilir.

Evliya çelebi’nin seyahatnamesine geçen EKRAD-I ZAZA ifadesinden hareketle geç dönem ulus devletçijön kürler” Kürt tarih tezi uydurukçuluğu yaparken kendilerini bizim kart-kurtlarımız diye tanımlayan “jön türkler” ile aynileşerek jön kürtlerde Zazalar kürttür diye onlarda Zaraları Kürt etnisitesinin kart-kurtları ilan ederler. Kim bilir Zazalar da dağ kürdüdür. Kağnıyla giderken tekerleri za-zııı diye ses çıkarmış adları ondan Zazı zamanla değişmiş Zaza olmuştur. Ekrad-ı Zaza, Ekrad-ı Yezidi dediği aslında Sasani yada Rum’lardan olan bildiğin sürgün edilen Zaza, yada Yezidi aşiretlerdir. Evliya Çelebi’nin seyahat namesinin özgün metnini recmeden buharlaşmış kelimelerle özgün anlamdan kopuk modern tercümelere bakarsan Evliya Çelebi’nin Diyar-ı Ekrad dediği bölgede birbirini anlamayan 12 ayrı dil konuşulduğundan ve 700 civarında şive olduğundan bahseder. Sahi jönkürtlerin dil birliği etnisitecilik anlayışına uygun tanımladıkları kürd ulusları bu 12 dilden hangisine sahip etnisitedir. O etnik aidiyetin Büyük Kürdistan’ı hangi aşiretin kaç köyüdür. Yada hangi dağda sürgün hayatı yaşayan hangi kabilenin mezralarıdır.

Birde Kürt Seyyit ailelerimiz var. Hz Muhammed’in soyundan gelen ve halen şecere kayıtlarını Hz Muhammed’e kadar yazılı olarak sürdüren bu Kürt aileler sanrım kürdümsüleştitirilmişlikleştirilmiş Kureyş Kabilesinden kürtlerdir. Halbuki Kürt Seyyid olan bu aileler bildiğin Emevi ve Abbası iktidarları ile sorunlu olan ehlibeyt taraftarı Arap Müslümanlardır. Bunlar Emevi ve Abbasi dönemlerinde Bizans ile sınır bölgesi olan Maraş-Hakkâri bandı aynı zamanda sürgün bölgesi olup bu kabileler, otoriteler tarafından bu sürgün yerine gönderilmiştir.  İşte Kürt Seyyid denen aileler bu sürgün ehli beyt taraftarı ailelerin torunlarıdır. İlginçtir ki aynı coğrafi bölge bu gün bile Arzu'l-Ekrâd (ارض الاكراد) yani sürgün yeridir. 1926 tarihli Türk Ceza Kanunu’nda bile mevcutken 1965’te kaldırılan ancak 1982 anayasasında olağan üstü hallerde idareye tanınan sürgün yetkisi ile halen meri olan sürgün cezası tarihte de her uygarlıkta var olmuştur.  Hatta Türkiye’de bu ceza kapsamında sürülen memurlar nefesi Hakkâri’de alırdı. Olağanüstü hal ve sürgün hala bu gün o bölge ile ilişkili bir sosyal gerçekliliktir. Dahası; Adem'in cennetten sürüldüğü yerde bu bölgedir. Kabilin sürgün edildiği coğrafyada burasıdır. Babil sürgünü olarak bilinen sürgünde bu bölgeye yapılmıştır. Arz-ul Ekrad Sürgün Yeri ; bu arazilerdir.  Kaşgarlı haritasında da mezkûr bölge Arzu'l-Ekrâd (ارض الاكراد) olarak yer alır. Dincisinden-komünistine kadar bütün modernistler, Jön Kürtler "Sürgün Yeri" anlamındaki bu ifadeyi “Kürdistan Ülkesi” Divan-ı Lugatit Türk’te yer alıyor gibi Modernist taleplerine tarihi referans olarak sunuyorlar. Bu nasıl bir mana recmi tercüme ki Arz(ارض) kelimesi bizim Türkçede kullandığımız “arazi” bildiğin yer yüzü. Bu kelime nasıl amuda kaldırılarak ülke oluyor. Kürd’ün çoğulu olan Ekrad’da (كرد)’da sürgün demek. Arz-ul Ekrad; Sürgün Yeridir. Kürdistan demek komedidir.  Kaşgarlı haritasında Arz-ul Ekrad  etrafındaki arazilerin isimleride var. Mesala Arz-ul Irakeyn (ارض العراقين) İki nehir arası araziler "nehir sahili" anlamındaki ırak ve bunu tesniye şekli olan ırakeyn ifadesi ile de fırat dicle arasındaki ırakul acem ve ırakul arap olarak anılan araziler gösterilmişken Saddam'ın gözündek kaçmış oda urak ulus devletine kaşgarlı haritasında delil bulurdu. Suud aşiretinin ulus devletlerinin adı da hicaz olarak yer almış. Arz-ul Hicaz (ارض الحجاز) yani hacizli “kısıtlı alan” anlamındaki bu kelimde kesin jön araplarda Şerif Hüseyin satılmışının hicaz krallığı Hicazistan ulus devleti mi? Bu hicaz ulusu suudların ulusuları Büyük Hicazistan da onların aşiret çöllerimi?

Tarihte Fizan’da sürgün bölgesi olmuş ve bu gün orada da Medinetül Ekrad (مدينة الأكراد) "Sürgün Şehri" var. Sanırım Jönkürtlere göre orası da Kürdistanın Mısırdaki kürt ulusunun uzak batı Kürdistan şehri olmalı.  Hatta Sibirya da Altınorda Devleti sınır hattı da Arz-ul Ekrad’dır. Afganistan Hotan bölgesi de Arz-ul Ekrad olarak anılmıştır. Yoksa Afganistan’ın Hotan eyaleti Jön Kürtlerin ulus devletlerinin uzak doğu kürdistan eyaleti Sibirya da uzak kuzey Kürdistan özerk bölgesi mi?  Ah keşke bu etnisiteci komino-faşist jönkürtler böyle düşünseler. Çünkü Büyük dedikleri küçültücü cüce kavgaları büyür. Kapı komşusu ile, ata dede dostu ile kavga yerine işbirliği doğar. İran Kürdistanı da Büveyhiler ile Gazneliler arasında sürgün bölgesi olup o günden beri bu ad ile müsemmadır.

 

Etnik tarih tez uydurukçularının tarihin babası ilan ettiği Heredot martavallarında Jöntürkler kendilerini orada geçen "Thyssagetae" olarak tanıtırsa Jönkürtler gerimi kalır. Jöntürkler "Thyssagetae" ise Jönkürtlerde "Pactyic" olur. Pactyic;  Botan demektirmiş, bizde Karduklar demektirmişiz. Kürd ulusunu Heredot’un kesikbaş hikâyelerine dayandırıp bilimsel(!) temele oturttuktan sonra birde Kürdistan bulmak lazım oda Kaşgarlı haritasında geçen ve Arapçada sürgün anlamına gelen “Ekrad” kelimesi ile “Yer” anlamına gelen Arz kelimelerinden oluşan isim tamlaması (Arz-ul Ekrad) “Sürgün Yeri” bizim jön Kürtlerin Kürdistan ulus devletinin ülkesi oluyormuş. Bu yalanlar üzere kürt tarih tezi kurgulayan etnisiteci anlayışın Büyük Kürdistan ülküsü de Büyük Biz’in bir eyaletinde yaşayan birkaç kürt aşiretin köy arazilerinden öte gidemez.

Bu ifadelerimle bu gün var olan kimlikleri red iddiasında değilim. Benim sorgum tarih tezleri ve bu tarih tezleri üzere bizi küçülten, ulus devlet hapishanesine mahkum eden, kapı komşumuzu öteki ilan ettiren ideolojik tarih paradigmasıdır. Çağrım ise; Kapı komşumuzu öteki ilan ettiren etnisiteci ayrılıkçı ideolojik tezlerin saçmalıklarından çıkıp mevcut kimliklerimizi reddetmeden daha büyük bir üst kimlik olan ALATURKA MEDENİYET tasavvuru ile küresel ölçekte Medeniyetler yarışında yer almaktır. Oyun kuruculara piyon olmak yerine evrensel ölçekte oyun kurucu olma çağrısıdır. Bu ideolojik değil sosyolojik bir çağrıdır. Halklarımızın Kardeşlik talebidir.

Ayrılıkçı etnisitecilerin 400 yıldır sürdürdükleri bu geyiklerinden kurtulup tüm çeşitliliğimizle ulus devlet ötesi Büyük BİZ mefkûresi ile savunma değil taarruza geçmek zorundayız.

Evet! Süryani, Kelhuri, Soranı, Gurmanc, Lek, Tat,  Zaza, Yörük, Türkmen, Azeri, Özbek, Çerkez, Çeçen aşiretleri bu bölgede bir kabile olarak vardır. Ama Kürt denen bir etnisite ve Kürdistan denen bir ulus devlet hiç olmamıştır. Türk kelimesi de Emevilerin çöküşü ve Abbasilerin kuruluşu ile birlikte literatüre girmiş bir kavram olup etnisite olarak asla hiçbir yerde hiçbir belgede yer almamaktadır. İslami bir manifesto olan Orhun Yazıtları ve Araplara Arap olmayan Müslümanları tanıtan ansiklopedik sözlük şeklindeki Divan-ı Lugati’t Türk birer İslami metin olup ilk Türk kelimesi bu metinlerde geçer bunlardan eski bir belge ve bilgi yoktur. Sadece ideolojik zorlama yorumlar ile oluşmuş bilgi kirliliği var. Hatta bir hadiste geçen Kubbet-ül Etrak yani “göçmen çadırı” ifadesini bile Türk ulusal çadırı ilan eden etnisiteciler özgün anlamları recmeden bir tercüme yapmaktadır.

            Fatih kanunnamesinde geçen “Eğer biregü (birisi) hamr (şarap) içse, Türk veya şehirli olsa, kâdı ta’zîr ura (cezalandırsın)” İfadesi ile aleni olarak görülmektedir ki şehirli (medeni) dediği yerleşik şehir halkı Türk dediği ise göçer olarak gelip şehre yerleşen göçmenlerdir.  Yani yerli yada göçmen olsun içki içene aynı ceza uygulansın denmektedir.

Arapçada (هجر) kök fiilinden üretilen hicret kelimesi de “göç” anlamına gelir. Hicret, hicran, muhacir, tehcir kelimeleri ile aynı kökten gelmektedir. Göç kavramı toplumlarda öğlesine ön planda bir kavramdır ki Müslümanlar tarihin başlangıcını Hz Muhammed’in doğumu hatta vahyin inişi ile değil de Hicret ile başlatmıştır. Hicret: Tehcirdir. Muhacir hicran ile gidendir. Türk; coşku ile gelendir. 

Türk; dönmemek üzere gelendir.  Muhacir ise dönmek üzere gidendir.

                Tarihi belgelerde geçen Yörük (yürüyük)  ifadesi “La Mekan” olan göç edenleri ifade ederken, Türk- Etrak kelimesiyle göçerek gelip bir mekanı yurt edinenler kastedilir. Kürd –Ekrad ise sürgüne gönderilenler yahut sürgün bölgesinde yaşayanlardır. Arzul Ekrad; Sürgün yerleri, Medinetül Ekrad; sürgün şehridir.

            Arap+Türk+Kürd kenetlenip tüm ırs-i ve irad-i çeşitliliğimizle oluşturduğumuz BÜYÜK BİZ adına; medeniyetimizin kayıp çocukları Ermenilerimiz, Mecusilerimiz, Yahudilerimiz,  Süryanilerimiz,  Kıptilerimiz ve Rumelimizin çalınan halkları; Yunanlılarımız, Bulgarlarımız, Sloven, Slovak, Slav, Macar halkları ile birleşerek Çin ve Hun Uygarlık havzası halkaları ile komşuluk ilişkilerimizi küreselleştirip dünyada kaos ve çatışmanın, sömürü ve entrikanın merkezi Roma’yı kızıl elmamız ilan edip KOCA VATAN’DA BÜYÜK BİZ olma adına gelin-görümce kavgasına indirgenen, aile içi şiddet mesabesindeki ayrılıkçı etnik tarih paradigmasından Nasuh bir  etimolojik tövbe ile arınıp YENİ BİR TARİH TASAVVURU ile doğrularak Epistemolojik Hidayete erip  taarruza geçme zamanı gelmiştir. Bilgi güç değildir. Örgütlü bilgi güçtür.

Tüm çeşitliliğimizle Büyük Biz BİZ ALATURKA MEDENİYETİN kurucu unsurlarıyız. BİZ; Halklarımızın Barış ve Kardeşliğiyiz.

İlk Hedef; Mavera-ün Nehir ile Mavera-ül Bahri buluşturmak için MEZOPOTAMYA ANADOLU BİRLİĞİ

Son günlerde gündem olan Apo’nun hapisten çıkarılması ve mecliste konuşma yapması bu anlamıyla büyük bir fırsat olacaktır. Apo konuşursa MEZOPOTAMYA ve ANADOLU Halkları’nın bir araya gelmesi çağrısını yapmaya mahkûmdur. Çünkü Sosyolojimiz bunu emrediyor. Sosyolojiye aykırı hiçbir ideoloji başarılı olamayacaktır. PKK Paradigması da çökmüştür.  PKK’lı mankurtları asker ordu silah değil Sosyal Hakikat mağlup etmiştir. Evde çayını doldururken kayın biraderinin ayrılıkçı söylemlerine tepki koyan KÜRD ile evli TÜRK gelinin kayın biraderinin gözlerinin içine bakışı PKK’yı yenmiştir. Genlerine değin birleşmiş olan Kürt Türk Kardeşliği kazanmıştır.

Yarım asra varan bu ayrılıkçı hareketin geldiği nokta uyuşturucu baronlarına çantacılık olmuştur. Tüm entrikaları, kardeşi kardeşe kırdırma fesatları geri tepmiş, Halkların Kardeşliği ideolojilerin mankurtlarını mağlubiyete mahkum etmiştir.

Mutlaka ama Mutlaka MANKURT UYANACAKTIR.

Kürd Ananın Ak Sütü, Kürt Babanın Pak Kanı işgalci tetikçisi mankurtları uyandıracak. Yakın gelecekte, Diasporadaki PKK’lılar bile ALATURKA MEDENİYET’in Fetih Ordusuna katılacaktır. Bu bir keramet yahut kehanet yada temenni değildir. Sosyolojinin emri. Biyolojinin direktifi. Psikolojinin talimatıdır. Zihinsel bek raundun galebesi. Toplumsal hafızanın BİZ çağrısıdır.

İlk birleşme birbiri ile kavgalı coğrafyaların diasporadaki halklarına “siz aynısınız” diye zenofobik yaklaşımla öfke kusanlar BİZ’i buluşturuyor. “ ötekilerin ötekisi” olarak bir araya gelmeye mahkum olan diaspora halkları evet biz aynıymışız öteki bunlar diyecek.  Diaspora halklarının kader birlikteliği ile Kamçatka’dan  Kosova’ya, Moro’dan Mora’ya, Sibirya’dan Sirilankaya BÜYÜK BİZ doğacak. Batıda doğan bu birliktelik ata yurtlarda birlik temelleridir.

 

Oyun ve oyuncaklarla 400 yıl oyalandık. Şimdi oyun kurma zamanı.

Kenetlenin.

BAŞLIYORUZ

  Bizi birbirimize düşürenlere karşı Londra-Paris-Roma-Berlin ve Washington banliyölerinde buluşuyoruz. Yurdumuza doğrultulan füzelerini yurtlarının sokaklarında durduracağız. Filipinliler çalınan balıklarının, Endonezler sökülen ormanlarının,  Babür Medeniyetinin çocukları; Hintliler, Pakistanlılar, çalınan madenlerinin ve Afrikalılarımız köle gemilerine doldurularak getirilip vahşi kapitalizmin makinalarının dişlileri arasına sıkıştırılıp canlarına kadar sömürülen dedelerinin alın terleri üzerine oluşmuş zenginlikten pay talebiyle hesabını soruyor. İslamofobia, Zenofobia azgınlığı ile dedelerine benzeşenlerin vizgotizmine direnen vandalizm furyası ile kaosa sürüklenen coğrafyalarda Arabesk-Alafranga çatışmasına taraf olmayıp, Arabesk kafa karışıklığından çıkan barış ve barışıklığın çocukları ALATURKA DURUŞLA birleşiyor. Batı halkları dahil Tüm insanlığa  umut olarak BÜYÜK BİZ birleşiyor.

Evrensel ölçekte ALATURKA DEĞERLER MANZUMESİ ile BÜYÜK BİZ doğuyor. Savaşın paradigmasını çökertiyoruz. Barış- Barışıklık Barışçıllık adıana Yükselen Değer olarak BİZ geliyoruz.

NE "ARABESK" NE "ALAFRANGA". "ALATURKA MÜSLÜMANLIK"

DİP NOT:                                                                                                                                                         

1. Bizim masallarımızla Herdot Tariini  mukayese etsek, Kesikbaş hikayelerimiz bile bırak bilimsel tezi, NAAS ciddiyetinde kabul edilir. Heredot martavallarında Türk-Kürt-Ermeni-Yunan etnisitelerine kök uydurukçuluğu komedisini görmek  için…

https://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus:text:1999.01.0126:book=1:chapter=94

2. Divan-ı Luhgatit Türk’te “TÜRK” kelimesinin ne anlama geldiğini görmek için

https://library.uygur.com/kitap/d/Divanu-Lugatit-Turk-Dizini-TDK-2MB.pdf

3. Devlet-i Al-i Osmanlıdan etnik tarih anlayışı ile kopan Saltanat - Hilafet toprakları ve Himaye bölgelerinde kurulan ulus devletlerin nasıl, kimler aracılığı ile hangi entrikalarla oluşturduğunu araştırmayı geçtikte adlarını saymaya güç yetirebilecekler için

https://tr.wikipedia.org/wiki/Eski_Osmanl%C4%B1_topraklar%C4%B1nda_%C5%9Fu_an_bulunan_devletler_listesi

4.Kaşgarlı Haritasında Arz kelimesi ile kullanılan ve alan arazi anlamındaki yerlere bakıp Arz kelimesine ulus devletin ülkesi anlamı veren özgün anlamı recmeden tercüme komedisine olmak isteyenler için.

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/bc/Kashgari_map.jpg

 



Bu yazı 4030 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
nöbetçi eczaneler
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 20 17 0 3 53 22 54 +31
2 Fenerbahçe 21 16 2 3 55 22 51 +33
3 Samsunspor 21 12 5 4 34 23 40 +11
4 Eyüpspor 21 11 4 6 34 19 39 +15
5 Göztepe 21 10 7 4 40 27 34 +13
6 Başakşehir FK 21 9 7 5 39 30 32 +9
7 Beşiktaş 20 8 4 8 29 21 32 +8
8 Kasımpaşa 21 6 5 10 37 40 28 -3
9 Alanyaspor 21 7 7 7 25 28 28 -3
10 Çaykur Rizespor 21 8 10 3 24 34 27 -10
11 Trabzonspor 20 6 6 8 34 24 26 +10
12 Gaziantep FK 20 7 8 5 26 28 26 -2
13 Antalyaspor 21 7 10 4 25 41 25 -16
14 Konyaspor 21 6 9 6 27 33 24 -6
15 Sivasspor 21 6 10 5 26 35 23 -9
16 Kayserispor 20 3 9 8 19 39 17 -20
17 Bodrum FK 21 4 13 4 15 29 16 -14
18 Hatayspor 21 1 13 7 23 40 10 -17
19 Adana Demirspor 21 2 17 2 20 50 5 -30
Takım O G M B A Y P AV
1 Kocaelispor 22 14 5 3 35 20 45 +15
2 Fatih Karagümrük 22 11 5 6 38 22 39 +16
3 Erzurumspor FK 22 11 7 4 27 17 37 +10
4 Gençlerbirliği 22 10 6 6 25 19 36 +6
5 Çorum FK 22 9 5 8 29 20 35 +9
6 Bandırmaspor 22 9 6 7 29 27 34 +2
7 İstanbulspor 22 10 9 3 34 25 33 +9
8 Keçiörengücü 22 9 7 6 34 25 33 +9
9 Pendikspor 22 9 7 6 29 25 33 +4
10 Boluspor 22 9 8 5 31 27 32 +4
11 Ümraniyespor 22 9 8 5 32 30 32 +2
12 Amed SK 22 7 5 10 23 21 31 +2
13 Esenler Erokspor 22 8 8 6 28 27 30 +1
14 Manisa FK 22 9 10 3 28 30 30 -2
15 MKE Ankaragücü 22 9 10 3 28 23 30 +5
16 Şanlıurfaspor 22 8 10 4 27 29 28 -2
17 Sakaryaspor 22 6 7 9 27 31 27 -4
18 Iğdır FK 22 7 10 5 22 25 26 -3
19 Adanaspor 22 3 12 7 17 38 16 -21
20 Yeni Malatyaspor 22 0 22 0 10 72 21 -62
Takım O G M B A Y P AV
1 Sarıyer 20 15 0 5 48 10 50 +38
2 Batman Petrolspor 20 14 5 1 36 18 43 +18
3 GMG Kastamonuspor 20 12 2 6 36 16 42 +20
4 Altınordu 20 10 2 8 36 16 38 +20
5 Adana 1954 Futbol Kulübü 20 11 5 4 38 20 37 +18
6 İskenderunspor A.Ş. 20 8 4 8 28 17 32 +11
7 24Erzincanspor 20 8 4 8 29 21 32 +8
8 Beykoz Anadolu 20 9 7 4 28 25 31 +3
9 Fethiyespor 20 7 6 7 24 21 28 +3
10 Kırklarelispor 20 5 7 8 21 22 23 -1
11 İnegölspor 20 5 7 8 21 25 23 -4
12 1461 Trabzon FK 20 6 10 4 26 28 22 -2
13 Isparta 32 Spor 20 4 6 10 17 20 22 -3
14 Kepezspor FAŞ 20 5 10 5 22 29 20 -7
15 Karaköprü Belediyespor 20 3 10 7 21 34 16 -13
16 Sincan Belediye Ankaraspor 20 3 11 6 15 30 15 -15
17 Altay 20 4 14 2 16 46 11 -30
18 Hes İlaç Afyonspor 20 0 19 1 6 70 5 -64
Takım O G M B A Y P AV
1 Bursaspor 18 14 0 4 38 5 46 +33
2 Karşıyaka 18 10 3 5 29 16 35 +13
3 Belediye Kütahyaspor 18 10 4 4 31 18 34 +13
4 Düzcespor 18 9 3 6 26 15 33 +11
5 Anadolu Üniversitesi 18 8 5 5 24 13 29 +11
6 Muş Spor Kulübü 18 7 3 8 22 16 29 +6
7 Silifke Belediye Spor 18 7 5 6 32 23 27 +9
8 Bornova 1877 18 5 5 8 26 26 23 0
9 Kahramanmaraşspor 18 6 8 4 17 23 22 -6
10 Artvin Hopaspor 18 5 6 7 12 19 22 -7
11 23 Elazığ Futbol Kulübü 18 4 7 7 12 18 19 -6
12 Kırşehir Futbol SK 18 5 9 4 19 31 19 -12
13 Tokat Bld Plevnespor 18 3 8 7 11 19 16 -8
14 Bulvarspor 18 2 9 7 15 31 13 -16
15 Kuşadasıspor 18 4 13 1 14 31 13 -17
16 Ergene Velimeşe 18 2 13 3 7 31 9 -24
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 03/02/2025 Gaziantep FK vs Galatasaray
 09/02/2025 Alanyaspor vs Fenerbahçe
 09/02/2025 Antalyaspor vs Başakşehir FK
 09/02/2025 Bodrum FK vs Göztepe
 09/02/2025 Galatasaray vs Adana Demirspor
 09/02/2025 Kasımpaşa vs Çaykur Rizespor
 09/02/2025 Kayserispor vs Konyaspor
 09/02/2025 Samsunspor vs Hatayspor
 09/02/2025 Sivasspor vs Beşiktaş
 09/02/2025 Samsunspor - Hatayspor Hatayspor ligdeki son 10 maçında hiç kazanamadı  Samsunspor yenilmez
 09/02/2025 Galatasaray - Adana Demirspor Galatasaray ligdeki son 20 maçında hiç kaybetmedi  Galatasaray yenilmez
 09/02/2025 Alanyaspor - Fenerbahçe Fenerbahçe ligdeki son 7 maçında hiç kaybetmedi  Fenerbahçe yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 07/02/2025 Gençlerbirliği vs Esenler Erokspor
 08/02/2025 Iğdır FK vs Pendikspor
 08/02/2025 Yeni Malatyaspor vs Erzurumspor FK
 08/02/2025 Adanaspor vs Manisa FK
 08/02/2025 Sakaryaspor vs Çorum FK
 08/02/2025 Kocaelispor vs Amed SK
 09/02/2025 Bandırmaspor vs Şanlıurfaspor
 09/02/2025 Boluspor vs Keçiörengücü
 09/02/2025 İstanbulspor vs MKE Ankaragücü
 09/02/2025 Fatih Karagümrük vs Ümraniyespor
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 08/02/2025 Adana 01 Futbol Kulübü vs 24Erzincanspor
 08/02/2025 Altay vs Beykoz Anadolu
 08/02/2025 Altınordu vs Kırklarelispor
 08/02/2025 Batman Petrolspor vs Fethiyespor
 08/02/2025 İskenderunspor A.Ş. vs İnegölspor
 08/02/2025 Karaköprü Belediyespor vs GMG Kastamonuspor
 08/02/2025 Sarıyer vs Isparta 32 Spor
 08/02/2025 1461 Trabzon FK vs Sincan Belediye Ankaraspor
 12/02/2025 Batman Petrolspor vs İskenderunspor A.Ş.
 08/02/2025 Adana 01 Futbol Kulübü - 24Erzincanspor Adana 01 Futbol Kulübü ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Adana 01 Futbol Kulübü yenilmez
 08/02/2025 Altınordu - Kırklarelispor Altınordu ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Altınordu yenilmez
 08/02/2025 Afyonspor Kulübü - Kepezspor FAŞ Afyonspor Kulübü ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı  Kepezspor FAŞ yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 09/02/2025 Anadolu Üniversitesi vs Belediye Kütahyaspor
 09/02/2025 Bornova 1877 vs Kuşadasıspor
 09/02/2025 Düzcespor vs 23 Elazığ Futbol Kulübü
 09/02/2025 Ergene Velimeşe vs Kırşehir Futbol SK
 09/02/2025 Kahramanmaraşspor vs Silifke Belediye Spor
 09/02/2025 Karşıyaka vs Artvin Hopaspor
 09/02/2025 Muş Spor Kulübü vs Bursaspor
 09/02/2025 Tokat Bld Plevnespor vs Bulvarspor
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HAVA DURUMU
HABER ARA
YUKARI