Etimolojik-Epistemolojik-İdeolojik Açıdan
TÜRK-TÜRKLER-TÜRKÇÜLÜK-3-
-3- TÜRK’ÜN MENŞEİ
Türk kelimesinin etimolojik anlamının ne olduğu gibi, menşeinin ne olduğu konusunda da onlarca faraziye nazariye olarak sunulmuştur. Agop Dilaçar Güneş dil teorisi ile Türke dil bulmuş, Josif Akçura ise Benjamin kurdundan Türkleri doğdurtmuş, Romulus ve Remus'u emziren dişi kurt benzeri efsaneler bilimsel NAAS olarak kabullenilmiş Türklerin menşei diye teorileri uydurulmuş.
Ne zaman, nerde kimler, kimlere Türk demiş. Türk Tarih Tezi kapsamında Türk kelimesinin etimolojik anlamı gibi menşei ile ilgilide bir mutabakat sağlanamamıştır. Bunun sebebi kanımca Türk tarih tezi kurgulanırken o günkü sosyo-politik iklim ve dünya konjonktüründe Türkiye’nin konumlanmasındaki kararsızlık yatmaktadır.
Afet İnan Hanım’ın yönlendirmesi ile 15 Nisan 1931’de bizzat Atatürk tarafından kurulan 02-11 Temmuz 1932’de I.Türk Tarih Kurultayı ile Türk Tetkik Cemiyeti bünyesinde başlatılan Atatürk’ün bilfiil müdahil olduğu “Türk Tarih Tezi” oluşturma çalışmalarında nasıl bir zihinsel arka plan ile hangi projeksiyon doğrultusunda hangi motivasyon ile çalışıldığına bakarsak gerek küresel ölçekte ve gerekse ulusal düzeyde ciddi bir kafa karışıklığının yaşandığını görebiliriz. İşte bu ahval ve şerait içerisinde kurgulanan Türk tarih tezi ne küresel ölçekte bir anlam kazanmış ne de ulusal düzeyde içselleştirilebilmiştir.
Stalin’in Rus Tarih Tezi (Homo-Sovyeticus Rus) bir avuç Moskof’u Moskova Kenezliği’nden Rus imparatorluğuna dönüştürmüş, Mao’nun Çin Tarih Tezi ise Çin Seddi’nin doğusundaki Han hanedanlığını bu gün yarım dünya olacak şekilde devasa bir Çin ortak kimliğine dönüştürmüştür. Afet inan’ın domine ettiği Türk tarih tezi ise bizi misakı milliye hapsetmiş, ata dede birlikte yaşadığımız kapı komşularımızı ötekileştirmiştir.
O gün küresel ölçekte ciddiye alınan Evrim teorisi furyasına kapılarak Türklerin homo sapiens olup olmadığını tespit için ordu ve bürokrasi harekete geçirilmiş kazılmadık mezar bırakılmamış kafatası toplanmış, okullara açılan laboratuarlar bu kellelerle doldurulmuş bilimsel araştırmalar başlatılmış. Kafataslarında “Turan Çıkıntısı” aranmıştır. Kafatasçıların Türk’üne Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan gibi birçok isim girmemiştir. Ama hafriyatlardan elde ettiğimiz kazılar ve müspet ilmin ışığında ispat etmişiz ki Hititlere Fransızlar Eti'ler diyormuş bu Atalar demektirmiş. Böylece Türkler Anadolulun yerli halkı oluvermiş. Nihayet bizi Moğolistan bozkırlarından gelip Anadoluyu işgal eden birkaç oba sunanlara; uygarlık orta asyada doğmuş Türkler tarafından Anadolu’ya Hititlerle getirilmiş diye restimizi çekmişiz. Ancak kafatasçılar başka havada hamaset peşinde Adem Türk’tür, Havva Türk’tür. Allah Türkçedir şeytan Türkçedir. Hatta yıldırım Türk’tür, şimşek Türk’tür, rüzgâr Türk’tür, fırtına Türk’tür diye canlı cansız maddi manevi herşeyi Türk ilan etmişiz. Mustafa Kemalin Evrensel Türk tasavvuruna çelme takmak adına masonik kafatasçılar tarafından Amerika’ya ilk ayak basan Türkleri bulmak adına Meksika da ayak izlerini aramak üzere Atatürk tarafından gönderilen Tahsin Bey işlevsileşmiş, Türk tarih tezi hamaseti yapanlar ön plana çıkmış. Etnisiteci Türk Tarih Tezi kurgucuları hamasette artık kendinden geçmiş, rasyonel zeminden kaymış, fantastik teorileri hiç kimsenin ciddiye almayacağı abartılı martavala, laf kalabalığına dönüşmüştür. Bu akımın aklı tarafından örgütlenen Türk Tarih kurultayları sonucu ilk ve orta mekteplerde okutulmak üzere 3 ciltlik Türk tarih kitabı hazırlanmış. Bu gün bizim Türk dediğimiz Türk tarihi diye bildiğimiz ne var ise işte onlar daha körpe dimağken okullara alınıp zihnimize kazılanlar bu üç ciltlik kitaplarda dillendirilen farazi nazariyelerdir.
Jön Türkler ile başlayıp İttihat ve Terakki zihniyeti il gelinen noktada Çekez, Çeçen, Arnavut, Boşnak (hele Arap) birlikte yaşadığımız kim var ise Türk olmaktan çoktan çıkarılmıştır. Türkiye cumhuriyeti kurulduktan sonra bu memlekette kim varsa kafatasında Turan çıkıntısı yok diye memlekette çıksın gitsin havasına girmişler. Allah var Kürtleri o gün bile ayrıştırılmamışlar. Türkiye Türkler ve Kürtlerindir Türk ve Kürt dışında kim varsa çıksın gitsin diye tutturulmuş. Hatta meclise verilen bir kanun teklifinde Mustafa Kemal ‘i dahi yunanistana kovma ajandası ile mebus seçilmesini engelleyici atraksiyonlara girilmiş. Mustafa Kemal “Heyeti Vekilenin sureti intihabına ve vazife ve mesuliyetlerine dair olan kanun teklifine” karşı müteessir ve çok sert ifadelerle tepki koymuş. Bu teklifi veren ittihatçı akıl geri adım atmamış, sadece Mustafa Kemal’e lütufta bulunarak onu o ayrımcı bakışlarında istisna gördüklerini ifade ile ısrarla tezlerini savunmuşlar. Hatta Atatürke eğer sen bu şekilde duruş belirlemezsen senide kovarız deme cüretini bile meclis kürsüsünden dillendirmişler.
Bu zihinsel bagajla Turancılık ve İslamcılık fikirlerinden de feragat eden Türkiye Cumhuriyeti kendisini misakı milli ile sınırlandırırken Türk’ü de misakı milli sınırları içerisine hapsetmiştir. Türk-Türkler ve Türkçülük ile ilgili tüm nazariyeler de bu zihin inşası ile üretilmiştir. İlk kadın diplomatımız olan Adile Ayda Hanım da Türk kelimesinin etimolojik kökeni ve Türk’ün menşei ile ilgili teorilere Türk Tarih Tezi’ni çökertecek düzeyde ciddi bir eleştiri getirerek 1978 tarihinde "Türk" Kelimesinin Menşei Hakkında Bir Nazariye” çıkışıyla en son Türk kurgulama teorisyenleri arasına katılmıştır.
Sosyal gerçeklilikten kopuk ideolojik tanımlamalar her alanda olduğu gibi Tarih Tezi alanında da sosyal gerçekliğe mağlup olmuştur. Bu gün geldiğimiz küresel konjonktürde Türk kelimesi de fantastik farazi nazariyeleri aşmış, hayatın olağan akışı içerisinde asli anlamına bürünmüş ve Küresel ölçekte Arap olmayan Müslüman halkları kapsayan bir kavram olarak kabul görmüştür. Bu sosyal hakikatin talebi bugün TÜRKSOY oluşumuylada küresel ölçekte siyasallaşarak genişlemeye devam ediyor.
Etimolojik anlam olarak Arapça TRQ (ترك) “Terk Eden” manasında Göçmen Müslümanlar anlamına gelen TÜRK kelimesinin literatüre ne zaman girdiği kimler tarafından kimlerin kastedildiğini anlamak içinde Türk kelimesinin menşeini kronolojik olarak bu sosyal kapsayıcılığı ile yeniden ideolojik dayatma yerine sosyolojik tetkik sosyo-psikolojik tespitler ile tahlil edilmelidir.
Türk kelimesi Emeviler’in çöküşü Abbasiler’in doğuşu ile literatüre giren bir kavramdır. İslam’dan önce Türk ismi ile müsemma bir toplum yoktur. Türk ismi geçen ilk metin Orhun Yazıtları olup Müslümanların İran’ı fethinden bir asır sonra kendileri de Müslüman olan bir halkın öncüleri tarafından İslami bir manifestosu olarak kayalara nakşedilmiştir. Orhun yazıtları yeniden okunmalıdır. Müsteşrik bir aklın metin çözümlemesi yaptığı bu yazıtlar yanlış tercüme edilmişti. Şamanist bir toplum safsataları müşrik bir aklın uydurmasıdır. Bu metinler tipik bir İslami metindir.
Danimarkalı Türkolog Wilhelm Thomsen Bey’e emekleri için peşinen teşekkür ederim. Ancak ilk olarak alfabeyi oluşturmada harf ses eşleştirmesi hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan hatta mantık örgüsüne uymayan sübjektif kanaatidir. İkinci olarak bu seslendirme ile türetilen kelimeler ve bu kelimelere yüklenen anlamlar da isbatı olmayan zorlama manalardır. Yanlış seslendirme ile oluşan harflerden yanlış okuma ile oluşturulan kelimelere yanlış verilen mana ile kurulan cümleler de tamamen anlam bütünlüğü olmayan ne denildiği anlaşılmayan Thomsen’ın yüklediği yorumlar etrafında oluşmuştur. Dördüncü olarakta deforme olmuş harler yerine kafasına göre har yerleştirmiş, okunmayan kelimeler yerine de kendi kanaatlerine göre kelimeler koymuş böylece kendi kanaatlerini o belgeleri hazırlayan toplumun gerçekliği diye sunmuştur. Artık herkes Thomsen’ın bu subjektif yorumları etrafında dönüp durmaktadır.
Orhun Yazıtları Kaşgarlı Divanında verilen 18 harf dikkate alınarak metinlerdeki harf-ses eşleştirilmesi yeniden yapılmalı. Bu yeni harf-ses eşleştirmesine uygun olarak metinlerdeki kelimeler Türkçe kelime etimolojilerine uygun şekilde gerçek anlamlarına kavuşturulmalı. İslami bir zihin inşası ve bu halkın Müslüman olduğunun bilgisiyle cümlelerin İslami metin kültüne uygun olarak şekillendiğinin farkındalığı ile bu metinler sil baştan yeniden çözümlenmelidir. Bu gün 38 harften müteşekkil bir Orhun Alfabesinden bagsediliyor. Aslında bu 38 harfli denen alfabe bu gün kullandığımız alfabedeki 15 sesten ibarettir. Kalın ses ince ses hece sesli harf gibi tasniflerle Kaşgarlı Alfabesinde yer alan 18 harfin sadece 12 harfi Göktürk Alfabesi denen alfabeyi oluştururyor. Hâlbuki Kaşgarlı Mahmut bu metinlerin yazılmasından sadece 2 asır sonra gayet net bir ifadeyle Türk Alfabesinde 18 harfi olduğunu belirtip bu harflerin tamamını Arpça harflerdeki seslerle eşleştirerek kitabında veriyor. Ve bu yazı ile anlaşan, yazışan halkları Rum sınırından Çin sınırına kadar isim isim de sayıyor. Tüm Türk dünyasının bu harflerle yazdığını belirtiyor. Kaşgarlı Divanı'nda Türk Alfabesi olarak verilen 18 harften sadece 12 harfi karşılayan Göktürk Alfabesi denilen şekiller ile 38 Türk harfi nasıl oluyorda 2 asır sonra 20 ses kaybederek 18 harfe düşüyor. Aradan zaman geçince yeni harfler ilave olmuş demenin bir anlaşılır tarafı var da öncesinde 38 hard vardı 2 asır sonra 20 ses kayboldu demenin mantığı nedir. Uydurduğu ses başka bir yerde uyum sağlamayınca kaya üzerindeki çizgiyi onun şurasında bu tür birşey var o yüzden bu şu sestir gibi bir uydurma ile 18 harf 38 harfe çıkarılmamışsa buna bir izah getirilmelidir. Kaşgarlının verdiği Türk Alfabesi ile Orhun Yazıtlarındaki alfabeyi başka başka şeyler gibi algılayıp üzerine yoğunlaşmadan kaçan, bu konunun mütehassıslarına bir ipucu olarak şunu söyleyeyim ki iki alfabe de aynı alfabedir. Sadece Thomsen bu harfleri dikey sanmış ve bu gün Kaşgarlı Divanındaki harfler Thomsen mantığıyla amuda kaldırılmş şekliyle Orhun Alfabesi harfleri diye dolaşıyor. Harfleri dikey formatta algılayan modern yanılgı Divan'ı Lugatittit Türkteki bilgiye göre geleneksel yatay şekli ile harfleri düşünür ve Divanı Lugatit Türkteki verilen alfabedeki seslerle kayalarda bu günkü okuyuştaki durduğu şekliyle değil ters çevrilerek okunursa sorun aşılacaktır. Harfler yatay, kelimeler dikey sıralanmıştır.
Hatta Gök Türk Alfabesi diye isimlendirilen bir kısmı heceleri, bir kısmı da kalın ince ayrımı ile harfleri kapsayan 38 sembol içerisinde Kaşgarlı Divanındaki 18 Harfli Türk Alfabesi olarak verilen sembollerden 6 sesi sembolize eden şu harfler dahi 38 Harfli Göktürk Alfabesinde yer alamamaktadır.
Kaşgarlı Alfabesindeki bu bu 6 harfin Osmanlıca alfabedeki karşılığı şunlardır. (ء) - (ﮊ) - (خ) - (و) - (ز yada ذ) - (ج) . Yeni kabul edilen Türk Dünyası Alfabesindeki latinize edilen şekliyle de şu seslerdir. (Ë – J – X – V – Z – C). Bu sesler 38 Harfli Gök Türk Alfabesinde neden yoktur. Kaşgarlı'nın verdiği 18 harf asıl olmak üzer 7 sesin de bu harfler üzerine konan nokta ile oluşturulduğu vurgulanmaktadır. Ve tüm Türklerin bu alfabe ile yazdığı ısrarla belirtilir.
O kadar harf denen çizgi yazıtlarda deforme olmuş kısımlardan nasıl üretilmiş hangi sesleri sembolize ettiği hangi ispata ile tespit edilmiştir. Kaşgarlı Divanı bir tarihi belgedir. Bilgidir. Tamda Türk dilinin sarf kuralları bu kitapta anlatılmaktadır. Bu dil bilgisi kurallarına göre Divanda geçen kelimelerden beslenerek Yazıtlar yeniden çözümlenmeli? Wilhelm Thomsen dogmatik takıntısı aşılmalı? Teşekkür ederiz uğraşmış emek vermiş. Ama onun çözümlemesi ile mana bütünlüğü olmayan bir bir kafa karışıklığı metin doğuyor. Taşlara kazılacak kadar önemli şeyler o insanları önemseyerek okumayı zorunlu kılar..
Bu itirazlar ve önerileri ilk dillendirenin ben olduğumun farkında olarak ifade etmeliyim ki bu eleştiri ve önerilerimin mütehassıslarca gündem edilip konuşulacağından eminim. Umarım mezkur yazıtların restorasyonu özgün metinleri bu dağınık zihile bozma girişimine dönüşmeden, Bizden olan mütehassısların bizim doğru saptama normlarımıza göre Orhun Yazıtlarını yeniden çözümleyip okur. Konu odaklı yeterince insan yetişmiş ve bu alan odaklı çalışmaktadır. Sadece Thomsen çözümlemesine sıkışıklıktan çıkıp farklı bir bakışla konuya odaklanması Vakti gelmiştir. Orhun Yazıtları Türk Dünyası'nın küresel manifestosudur. Büyük BİZ Çağrısıdır.
İkinci olarak Türk Kelimesi’nin geçtiği yazılı belge miladi 1074 yılında Kaşgarlı Mahmut tarafından Arap Müslümanlara Arap olmayan Müslümanların dillerini ve kültürlerini anlatan ansiklopedik bir sözlük formatında ve Arapça olarak hazırlanmış olan Divan’ı Lugat’it Türk’tür. İçeriğinde yer alan kelimeler Rum sınırındaki Peçenek ve Bulgarlardan Çin’in en doğusundaki Tabgaçlar’a değin batıdan doğuya 8 bin fersah (40 bin km) çapındaki dünyanın 5 bin fersahlık (25 bin km) kısmında yaşayan halkların ortak dilidir. Macarcadan Bulgarcaya, Gürcüceden Ermeniceye, Zazaca, Gurmance, Sorance, Azerice, Belücce,Peştunca, Tayca kelimelere değin bu coğrafyadaki halklardan Müslümanlaşan tüm halkların kelimeleri ve bunların analizi bulunur. Tat denen farisilar (Sasaniliği sürdüren) istisna tutulmuştur. Yani divanı Lugati’t Türk’teki Türkçe bizzat müellifinin ayrıntılı olarak isimlerini saydığı ve özellikle müşrik halkları içine almadığı 20 ana kabile olmak üzere onlarca alt taifeyi şamil Arap olmayan Müslümanların ortak dilidir. Kitapta bahsedilen Türk’te bu coğrafyalaedaki bütün halkları kapsayan bir üst kimliktir. Etnik bir aidiyet değil ALATURKA MEDENİYET'e mensubiyettir.
İslam öncesine ait Rum, Hun, Pers, Çin ve Hint kaynaklarında bu kelimenin geçtiği tek bir metin yoktur. Çin Hanedanlar tarihinde Tuçu (突厥) var bu Türk demek, Rum Heredot tarihinde irika (Iyrcae) var bu Türk demek kaba zorlama ile gayri ciddi iddia olmadan öte bir anlam taşımamaktadır.
Hiç şüphesiz bir kavramın ortaya çıkması bir sosyal iklimde oluşan ortak bir literatürde aynı manayı kabul eden bir topluluğun olmasını zorunlu kılmaktadır. Toplumsal adlandırmalarda da bir isimle bir kesim anılırsa o kesim o isimle müsemma olur. Mesela; ÇİN kelimesi. Bu gün ÇİN diye bildiğimiz halklar hiçbir zaman kendilerine ÇİN dememiştir. Bu ad başkalarınca onlara verilmiş ve bu ad ile isimlendirilmişlerdir. Daha küçük bir toplumsal kesitten bahsedersek bu gün Evangelist Protestanlar içerisinde Quaker’ler olarak tanınan tarikata “titrekler” anlamındaki bu ismi muarızları küçümseyerek vermiştir. FETÖ’cüleri andıran sinsi ve her kılığa girip kendilerini dünyanın en zekisi gibi lanse ederek gizli ajandası ile başkalarınca yönlendirilen karakterleriyle toplumsal tepki toplamışlar. Örgüt liderinin yargılandığı bir duruşmada” tanrı otoritesi önde titreyin” demesini alay konusu yapan Hıristiyanlar "titrekler" anlamındaki “Quaker” kelimesi ile bu kesimi isimlendirmiş. Ve bu gün kendilerine ait kiliseleri ve milyonları aşan taraftarları ile Quaker’ler olarak adlandırılırlar. Muhacir ve Göçmen kelimeleri de her toplumda o topluma yerleşen kesimler için ana gövde halk tarafından kullanılmış ve bu isim nesilden nesile o toplumda o sosyal kesimi ifade etmiştir.
ACEM-MEVALİ-TÜRK
Müslümanlarda da yerli ve göçmen anlamındaki isimlendirme ile teşekkül eden sosyal harita ilk Müslümanlarla birlikte başlamıştır. Mekke literatüründe Türkçe “ Ël ” - Arapça Acem (عجم), İngilizce foreign olarak anılan anlamıyla Arap ve Acem olarak Müslümanlar iki kesim olarak şekillenmiştir. Selaman-i Farisi, Suheyl-i Rumi gibi Müslümanlar Acem Müslümanlar olarak anılmış diğerleri ise Arap ismi ile anıla gelmiştir. Acem kelimesi İngilizcedeki zenofibik (yabancı düşmanlığı) anlayışla üretilen “xeno” anlamındaki yabancı yada yabani yani Ecnebi “أجنبي ” demek değildir. Dışarıdan gelen, bulunduğu yerin yabancısı olan göçmen demektir.
Hz Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti ile Medine’de mukim Müslümanlar Medine’ye hicret ederek gelen bu Mekkeli Müslümanları göçmenler diye isimlendirmişlerdir. Buradaki göçmen kelimesi HCR (هجر) Kökeninden bir kelime olup Hicranla, hüzünle, her şeyini yurdunda bırakıp, biçare bir şekilde gelen anlamı ile bu göçmenler için MUHACİR ismi tercih edilmiştir. Muhacirlerde kendileri ile azığına kadar her şeyini paylaşan, intisar edip nusret gösteren bu yerleşik Müslümanlara Arapça NSR (نصر) fili kökenli bir kelimeden hareketle “müdafaa eden, koruyan, yardımcı olan” anlamında ENSAR demişlerdir. Mekke de Arap-Acem olarak teşekkül eden sosyal harita Medine de Ensar-Muhacir olarak (Türkçe Göçmen-Destekçi İngilizce; immigrant-Protector ) sürdürülmüştür.
Müslümanların Arap-Acem şeklindeki sosyal haritası Hz Muhammed (sav) tarafından da kabul edilmiş. Hatta veda hutbesinde bu sosyal haritayı “Arab’ın Acem’e, Acem’in Arab’a üstünlüğü yoktur.” İfadeleri ile ayrımcılığı men ama bu sosyal hakikati ise kabul edici norm olarak deklare etmiştir.
Hz Muhammed’in ahrete irtihali sonrası Asr-ı Saadette Hz Ömer’in Sasani Pers imparatorluğunu yıkan mücahadesi ile Acem kavramı çökmüş ve İrani’lere özgü bir mana kazanmıştır. Bu gün dahi acem denilince İranlılar kasdedilir. Zira o gün 500 yıllık olan Pers (Sasani) imparatorluğu çökmüş, Acem sarayları acem mülkü Müslümanlar tarafından fethedilmiş, Acem şahı kaçıp kaybolmuş, Acem şahının tek varisi olan kızı Hz Peygamberimizin Ehl-i Beyt’ine gelin olmuş. Bu küresel yankılanma Arap-Acem savaşı olarak isimlendirilmiş. Acem kavramının İranilere özgüleşeceği bir toplumsal atmosfer oluşturmuştur. Ancak İranlılara Acem denirken bu kez İslam ordusu içerisinde bu Acemlere karşı cihad eden Arap olmayan (Acem) Mücahit Müslümanlar hem düşmanlarına hem kendilerine aynı adın verilmesi ile rencide olmuş böylece bir kavram kargaşası yaşanmaya başlamıştır.
Bu kavram kargaşası ile eş zamanlı olarak hilafet saltanata evrilmiş. Ümeyye oğullarının iktidarı cebren ele alması ile Risalet ve Hilafet döneminden farklı bir sosyo-poltik iklim doğmuş. Bu sosyo-politik iklime yön veren salt İslami akıl yerini Arap aklına bırakmış ve bu günkü BAAS karakteristiğinde oluşan Emevi Saltanatı ırkçı ve tek partici karakteristiği ile Araplar ile aynı haklara sahip olan Arap olmayan Müslümanlara karşı ayrımcı uygulamalar başlatmıştır. Arap Aklı ifadesini ırkçı bir anlayış ile bir etnisiteyi yergi amacı ile kullanmıyorum. Bir fıtri hakikati beyan olarak ifade ediyorum. Bu ifademi Muhammed Abid El-Cabiri Arap Aklının Eleştirisi adlı üç ayı kitabındaki muhtevası ile kulanıyorum.
Bu gün BAAS çizgisindeki Arapçı Suud rejimindeki kefil uygulaması benzeri hatta daha katısını Emeviler Arap olmayan Müslümanlara uygularken bu uygulamada Arap olmayan Müslümanları “Mevali” ismi ile adlandırmış, böylece çöken Acem kavramı yerini Mevali kavramı almıştır.
Mevali; Ne mümin ne kafir, ne hür ne köle hükmü içerisinde yer alamayan acayip garayip bir ırkçı uygulamadır. Bu ırkçı uygulamalara karşı oluşan Arap olmayan Müslüman halkların muhalefeti Şuûbiyye olarak anılan kontra bir ırkçı çıkışı doğurmuş. Bu kez Persçilik adına biz Araplardan daha üstünüz türü savlar ortaya çıkmış. Bu gün dahi süren PERS-BAAS kavgası şeklindeki bu ırkçı uygulamaların ikisini de reddeden ve yine bu gün Alaturka Duruş olarak ne PERS ne BAAS çizgisinde olmayıp hakların etnik aidiyetle ayrıştırılmasına karşı çıkan Türkiye Müslümanları gibi o günde Ehlüt Tesviye adıyla anılan bir sosyal kesim doğmuştur. Ehlibeyt Taraftarı ve Saltanat karşıtı, imamet maskelemesi ile Yezdiced kızı Şahbanu oğlu İmam Zeynel Abidin üzerinden Pers iktidarını sürdürme acem kurnazlığının farkında olarak Ehli Beyt taraftarı olmakla birlikte imamiyeci değil hilafetçi bu orta ümmet merkez olmaya başlamıştır. Hem Arap hem de Arap olmayan Müslümanları kuşatıcı ashap arasında ayrım yapmayan bu çizgi Arap Müslümanlar tarafından da sempati ile karşılanmış ve bu orta ümmet Ehlüt Tesviye yada Müslüman geleneği reddetmeyen gelenek ehli (Ehli Sünnet) Müslümanlar TÜRK yani Arap olmayan ama Arapları dışlamayan İslam üst kimliği altında herkesi aynı gören karakteristiği ile Göçmen Müslümanlar olarak anılmıştır.
Hz Muhammed tarafından oluşturulan Müslüman zihin inşası dünyayı Darul İslam- Darul Küfr insanlığı da Müslüman-Kafir olarak iki kategoriye indirgemiş. Müslüman olmuşsa BİZ, karşıtı ise ötekidir. Müslümanlar da kendi içinde Arap ve Acem olarak anılmış. Kafirler ise Ehli Kitap ve Müşrik olarak isimlendirilmiştir. İslam’ın mesajı insanlığa sunulurken Darul Küfür olan yurtlar Darul İslama dönsün Kafir Olanlar ise Müslüman olsun çağrısı ile insanlığa sadede gel saadete er denilmiştir.
Bu çağrı kaos ve kargaşa içerisindeki dünyada barış ve esenlik çağrısı olarak yankısını bulmuş ve Hz Muhammed daha hayattayken dünyanın değişik yerlerinde İslamlaşma başlamıştır. Böylece çeşitliliği havi bir BİZ anlayışı doğmuştur. Fertlerin İslamlaşmasında tebliğ toplumların İslamlaşmasında ise seyir, seyahat, ziyaret, sefer, temaşa, yürüyüş, gezme ve nihayet hicret anlamlarının kapsayan şekli ile göç etkin olmuştur. Hz Muhammed daha hayattayken Mekke Panayırlarına seyahat amacıyla gelen göçmenlerden Müslüman olanlar olduğu gibi, Müslümanların seyahat ziyaret veya hicret ederek gittiği coğrafyalarda da Müslümanlar oluşmuştur. Hatta daha Allah Resulü hayattayken Habeşistan’a hicret eden Müslümanlardan bir gurup Necaşi’nin kendilerine tahsis ettiği bir gemi ile Güney Çin’deki Guangzhou şehrinde Huaisheng Camii (怀圣寺) inşa edilmiştir. Çin tarih kaynaklarına göre bu caminin inşası “İlk vahyin gelişinden önceye denk geliyor” denerek tarihi belgelerin yanlış olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki yanlış olan tarihi belge değil 12 Hayvanlı Çin takvimini miladi takvime çeviren Cizvit misyoner papazı Matteo Ricci’dir. Takvim çevirisinde yaklaşık 40 yıl yanlışlık var. Konunun mütehassısları tarafından bu takvim çevirileri de yeniden incelenmelidir. Hatta hicri takvimin miladi takvime çevirisinde de ciddi yanlış çeviri var. Bu konuda Muhammed Hamidullah Bey’in bir makalesine bil vesile dikkat çekmek isterim.
Bu 40 yıl civarı hata Çinliler ile aynı takvimi kullanan Çinliler dışında ki halkların tarihini anlamada da sorun teşkil etmektedir. Bilge Kağan ve Kul Tekin Emevi BAAS iktidarı zulmünden kaçarak kendileri yanına yerleşen İmam Zeynelabidin taraftarı bir çizgide Müslüman olmuşlar. O tarihlerde bu bölgeyi Hazar’a kadar Çin Tang imparatorluğu işgal edip halkı Budistleştirmeye çalışmaktaydı. Bölge halkları Tang hanedanlığının atadığı Çin müstemleke valileri olan kendi halklarından isimler ile çatışma halindeyken diğer yandan da Müslüman oldukları halde kendilerini Müslüman kabul etmeyip haraca bağlayan yağmacı Emevi BAAS Arap aklı ile de çatışma halindedirler. İslam tarihi kaynakları ile Orhun ve Yenisey Yazıtları eş güdümlü değerlendirilirse bu hakikat açık ve bariz olarak görülecektir. Tarih çevirisindeki düzeltmeler ve bu halkın Müslüman olduğunun farkındalığı ile İslam kaynakları Orhun ve Yensey yazıtları ve çin kaynakları eşgüdümlü tetkik edilirse, kaba zorlamalar ile saçmalığa varan Türk tanımlaması yerini sosyal gerçekler ile barışık ve belgelere dayanan gerçek Türk kimliğinin ne olduğu nasıl ve nerde kimler ile ortaya çıktığı hakikati görülecektir.
Bu kimlik maveraün nehirde birbirinin akranı olan beklide temas içinde bulunan Bilge Kaan, Kul Tekin, Tonyukuk, İmam Azam ve Eba Müslim El Horasani’nin örnek modelliğinde şekillenmiştir. İmam Azam fıkhı, Bilge Kaan, Kul Tekin ve Tonyukuk’un Orhun Yazıtlarındaki çağrısı, Eba Müslim El Horasani komutasında Türkler bir araya gelmesinin dinamikleridir. Türklerin yurdunu ilhak eden Çin Tang hanedanı tarafından atanan Nizek Tarhan, Kabaç Hatun gibi müstemleke valilerinin bu halkı budistleştirme girişimi ve Emevi saltanatının Müslüman saymama ayrımcılığına karşı oluşan bu birlik Eba Müslim El Horasani öncülüğünde İslam toplumunun çevre hareketi olmaktan çıkıp merkezi olmuştur. Eba Müslim El Horasani’nin Abbasiler ile iktidarı bölge halkı adına paylaşması ile artık hilafet ordusu da bu Müslüman halkın yanında yer almış böylece Çin işgali geri püskürtülmüş ve Müslümanların birliği tesis edilmiştir.
İmam Azam Fıkhı ve Orhun havalisi örfü ile şekillenen Türk kimliği Hoca Ahmet Yesevi irfanı ve İmam Gazali diyalektiği ile Alaturka Müslümanlık olarak Selçuklu pratiğine dönüşmüş ve nihayet bu çizgi Babürler, altın orda ve Osmanlıya transfer edilmiştir. Bu gün Babür, Altınorda Osmanlı medeniyet havzalarındaki halklar tarafından içselleştirilerek sürdürülen Alaturka Müslümanlık tektipleştirici arabesk ve alafranga asimilasyon yerine entegrasyoncu bir duruşla Çeşitliliğin Birlikteliğidir. Çatışma ve kaos üretmez.
Evrensel barış ve huzurun tek adresi ALATURKA MÜSLÜMANLIKTIR.
DİP NOT:
1- Bize ezberlettirilenleri tekrarlarken dogmatik kabul ettiğimiz şeylere daha analitik bakma adına Adile Ayda Hanım’ın Türk Nazariyesi
https://belleten.gov.tr/tam-metin/1412/tur#fn1
2- Etnisiteci tütk kafatascılığının Mustafa Kemal’i Türk vatanından uzaklaştırma ayak oyunlarına Atatürk’ün sert tepkisi ve bu çerçevede mecliste çıkan tartışmalar meclis zabıtlarından takip edilebilir
3- Muhammed Hamidullah’ın takvim çevirilerinin yanlışına yönelik tespitlerini içeren makalesi
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/144023
4- Arap Aklı nedir?
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/485336
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Galatasaray | 20 | 17 | 0 | 3 | 53 | 22 | 54 | +31 |
2 | Fenerbahçe | 21 | 16 | 2 | 3 | 55 | 22 | 51 | +33 |
3 | Samsunspor | 21 | 12 | 5 | 4 | 34 | 23 | 40 | +11 |
4 | Eyüpspor | 21 | 11 | 4 | 6 | 34 | 19 | 39 | +15 |
5 | Göztepe | 21 | 10 | 7 | 4 | 40 | 27 | 34 | +13 |
6 | Başakşehir FK | 21 | 9 | 7 | 5 | 39 | 30 | 32 | +9 |
7 | Beşiktaş | 20 | 8 | 4 | 8 | 29 | 21 | 32 | +8 |
8 | Kasımpaşa | 21 | 6 | 5 | 10 | 37 | 40 | 28 | -3 |
9 | Alanyaspor | 21 | 7 | 7 | 7 | 25 | 28 | 28 | -3 |
10 | Çaykur Rizespor | 21 | 8 | 10 | 3 | 24 | 34 | 27 | -10 |
11 | Trabzonspor | 20 | 6 | 6 | 8 | 34 | 24 | 26 | +10 |
12 | Gaziantep FK | 20 | 7 | 8 | 5 | 26 | 28 | 26 | -2 |
13 | Antalyaspor | 21 | 7 | 10 | 4 | 25 | 41 | 25 | -16 |
14 | Konyaspor | 21 | 6 | 9 | 6 | 27 | 33 | 24 | -6 |
15 | Sivasspor | 21 | 6 | 10 | 5 | 26 | 35 | 23 | -9 |
16 | Kayserispor | 20 | 3 | 9 | 8 | 19 | 39 | 17 | -20 |
17 | Bodrum FK | 21 | 4 | 13 | 4 | 15 | 29 | 16 | -14 |
18 | Hatayspor | 21 | 1 | 13 | 7 | 23 | 40 | 10 | -17 |
19 | Adana Demirspor | 21 | 2 | 17 | 2 | 20 | 50 | 5 | -30 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Kocaelispor | 22 | 14 | 5 | 3 | 35 | 20 | 45 | +15 |
2 | Fatih Karagümrük | 22 | 11 | 5 | 6 | 38 | 22 | 39 | +16 |
3 | Erzurumspor FK | 22 | 11 | 7 | 4 | 27 | 17 | 37 | +10 |
4 | Gençlerbirliği | 22 | 10 | 6 | 6 | 25 | 19 | 36 | +6 |
5 | Çorum FK | 22 | 9 | 5 | 8 | 29 | 20 | 35 | +9 |
6 | Bandırmaspor | 22 | 9 | 6 | 7 | 29 | 27 | 34 | +2 |
7 | İstanbulspor | 22 | 10 | 9 | 3 | 34 | 25 | 33 | +9 |
8 | Keçiörengücü | 22 | 9 | 7 | 6 | 34 | 25 | 33 | +9 |
9 | Pendikspor | 22 | 9 | 7 | 6 | 29 | 25 | 33 | +4 |
10 | Boluspor | 22 | 9 | 8 | 5 | 31 | 27 | 32 | +4 |
11 | Ümraniyespor | 22 | 9 | 8 | 5 | 32 | 30 | 32 | +2 |
12 | Amed SK | 22 | 7 | 5 | 10 | 23 | 21 | 31 | +2 |
13 | Esenler Erokspor | 22 | 8 | 8 | 6 | 28 | 27 | 30 | +1 |
14 | Manisa FK | 22 | 9 | 10 | 3 | 28 | 30 | 30 | -2 |
15 | MKE Ankaragücü | 22 | 9 | 10 | 3 | 28 | 23 | 30 | +5 |
16 | Şanlıurfaspor | 22 | 8 | 10 | 4 | 27 | 29 | 28 | -2 |
17 | Sakaryaspor | 22 | 6 | 7 | 9 | 27 | 31 | 27 | -4 |
18 | Iğdır FK | 22 | 7 | 10 | 5 | 22 | 25 | 26 | -3 |
19 | Adanaspor | 22 | 3 | 12 | 7 | 17 | 38 | 16 | -21 |
20 | Yeni Malatyaspor | 22 | 0 | 22 | 0 | 10 | 72 | 21 | -62 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Sarıyer | 20 | 15 | 0 | 5 | 48 | 10 | 50 | +38 |
2 | Batman Petrolspor | 20 | 14 | 5 | 1 | 36 | 18 | 43 | +18 |
3 | GMG Kastamonuspor | 20 | 12 | 2 | 6 | 36 | 16 | 42 | +20 |
4 | Altınordu | 20 | 10 | 2 | 8 | 36 | 16 | 38 | +20 |
5 | Adana 1954 Futbol Kulübü | 20 | 11 | 5 | 4 | 38 | 20 | 37 | +18 |
6 | İskenderunspor A.Ş. | 20 | 8 | 4 | 8 | 28 | 17 | 32 | +11 |
7 | 24Erzincanspor | 20 | 8 | 4 | 8 | 29 | 21 | 32 | +8 |
8 | Beykoz Anadolu | 20 | 9 | 7 | 4 | 28 | 25 | 31 | +3 |
9 | Fethiyespor | 20 | 7 | 6 | 7 | 24 | 21 | 28 | +3 |
10 | Kırklarelispor | 20 | 5 | 7 | 8 | 21 | 22 | 23 | -1 |
11 | İnegölspor | 20 | 5 | 7 | 8 | 21 | 25 | 23 | -4 |
12 | 1461 Trabzon FK | 20 | 6 | 10 | 4 | 26 | 28 | 22 | -2 |
13 | Isparta 32 Spor | 20 | 4 | 6 | 10 | 17 | 20 | 22 | -3 |
14 | Kepezspor FAŞ | 20 | 5 | 10 | 5 | 22 | 29 | 20 | -7 |
15 | Karaköprü Belediyespor | 20 | 3 | 10 | 7 | 21 | 34 | 16 | -13 |
16 | Sincan Belediye Ankaraspor | 20 | 3 | 11 | 6 | 15 | 30 | 15 | -15 |
17 | Altay | 20 | 4 | 14 | 2 | 16 | 46 | 11 | -30 |
18 | Hes İlaç Afyonspor | 20 | 0 | 19 | 1 | 6 | 70 | 5 | -64 |
Takım | O | G | M | B | A | Y | P | AV | |
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
1 | Bursaspor | 18 | 14 | 0 | 4 | 38 | 5 | 46 | +33 |
2 | Karşıyaka | 18 | 10 | 3 | 5 | 29 | 16 | 35 | +13 |
3 | Belediye Kütahyaspor | 18 | 10 | 4 | 4 | 31 | 18 | 34 | +13 |
4 | Düzcespor | 18 | 9 | 3 | 6 | 26 | 15 | 33 | +11 |
5 | Anadolu Üniversitesi | 18 | 8 | 5 | 5 | 24 | 13 | 29 | +11 |
6 | Muş Spor Kulübü | 18 | 7 | 3 | 8 | 22 | 16 | 29 | +6 |
7 | Silifke Belediye Spor | 18 | 7 | 5 | 6 | 32 | 23 | 27 | +9 |
8 | Bornova 1877 | 18 | 5 | 5 | 8 | 26 | 26 | 23 | 0 |
9 | Kahramanmaraşspor | 18 | 6 | 8 | 4 | 17 | 23 | 22 | -6 |
10 | Artvin Hopaspor | 18 | 5 | 6 | 7 | 12 | 19 | 22 | -7 |
11 | 23 Elazığ Futbol Kulübü | 18 | 4 | 7 | 7 | 12 | 18 | 19 | -6 |
12 | Kırşehir Futbol SK | 18 | 5 | 9 | 4 | 19 | 31 | 19 | -12 |
13 | Tokat Bld Plevnespor | 18 | 3 | 8 | 7 | 11 | 19 | 16 | -8 |
14 | Bulvarspor | 18 | 2 | 9 | 7 | 15 | 31 | 13 | -16 |
15 | Kuşadasıspor | 18 | 4 | 13 | 1 | 14 | 31 | 13 | -17 |
16 | Ergene Velimeşe | 18 | 2 | 13 | 3 | 7 | 31 | 9 | -24 |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
03/02/2025 | Gaziantep FK | vs | Galatasaray |
09/02/2025 | Alanyaspor | vs | Fenerbahçe |
09/02/2025 | Antalyaspor | vs | Başakşehir FK |
09/02/2025 | Bodrum FK | vs | Göztepe |
09/02/2025 | Galatasaray | vs | Adana Demirspor |
09/02/2025 | Kasımpaşa | vs | Çaykur Rizespor |
09/02/2025 | Kayserispor | vs | Konyaspor |
09/02/2025 | Samsunspor | vs | Hatayspor |
09/02/2025 | Sivasspor | vs | Beşiktaş |
09/02/2025 | Samsunspor - Hatayspor | Hatayspor ligdeki son 10 maçında hiç kazanamadı | Samsunspor yenilmez |
09/02/2025 | Galatasaray - Adana Demirspor | Galatasaray ligdeki son 20 maçında hiç kaybetmedi | Galatasaray yenilmez |
09/02/2025 | Alanyaspor - Fenerbahçe | Fenerbahçe ligdeki son 7 maçında hiç kaybetmedi | Fenerbahçe yenilmez |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
07/02/2025 | Gençlerbirliği | vs | Esenler Erokspor |
08/02/2025 | Iğdır FK | vs | Pendikspor |
08/02/2025 | Yeni Malatyaspor | vs | Erzurumspor FK |
08/02/2025 | Adanaspor | vs | Manisa FK |
08/02/2025 | Sakaryaspor | vs | Çorum FK |
08/02/2025 | Kocaelispor | vs | Amed SK |
09/02/2025 | Bandırmaspor | vs | Şanlıurfaspor |
09/02/2025 | Boluspor | vs | Keçiörengücü |
09/02/2025 | İstanbulspor | vs | MKE Ankaragücü |
09/02/2025 | Fatih Karagümrük | vs | Ümraniyespor |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
08/02/2025 | Adana 01 Futbol Kulübü | vs | 24Erzincanspor |
08/02/2025 | Altay | vs | Beykoz Anadolu |
08/02/2025 | Altınordu | vs | Kırklarelispor |
08/02/2025 | Batman Petrolspor | vs | Fethiyespor |
08/02/2025 | İskenderunspor A.Ş. | vs | İnegölspor |
08/02/2025 | Karaköprü Belediyespor | vs | GMG Kastamonuspor |
08/02/2025 | Sarıyer | vs | Isparta 32 Spor |
08/02/2025 | 1461 Trabzon FK | vs | Sincan Belediye Ankaraspor |
12/02/2025 | Batman Petrolspor | vs | İskenderunspor A.Ş. |
08/02/2025 | Adana 01 Futbol Kulübü - 24Erzincanspor | Adana 01 Futbol Kulübü ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi | Adana 01 Futbol Kulübü yenilmez |
08/02/2025 | Altınordu - Kırklarelispor | Altınordu ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi | Altınordu yenilmez |
08/02/2025 | Afyonspor Kulübü - Kepezspor FAŞ | Afyonspor Kulübü ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı | Kepezspor FAŞ yenilmez |
Tarih | Ev Sahibi | Sonuç | Konuk Takım |
---|---|---|---|
09/02/2025 | Anadolu Üniversitesi | vs | Belediye Kütahyaspor |
09/02/2025 | Bornova 1877 | vs | Kuşadasıspor |
09/02/2025 | Düzcespor | vs | 23 Elazığ Futbol Kulübü |
09/02/2025 | Ergene Velimeşe | vs | Kırşehir Futbol SK |
09/02/2025 | Kahramanmaraşspor | vs | Silifke Belediye Spor |
09/02/2025 | Karşıyaka | vs | Artvin Hopaspor |
09/02/2025 | Muş Spor Kulübü | vs | Bursaspor |
09/02/2025 | Tokat Bld Plevnespor | vs | Bulvarspor |