DEVLET DUDAK ÜFLEMESİYLE DÖNEN RÜZGAR GÜLÜ MÜ?

Türkiye "Operasyon"a Uyandı.

-Bir Devletin Operasyon Yöntemi-

- Geliyorum diyen yeni gelişmeleri deşifre ediyoruz-

- Büyük resmi görmek isteyen için uzun yazılmıştır-

Bütün yazılarımızda çok net söyledik. Konunun "Diploma" olmadığını; Devletin aylardır delil topladığı ve kendinden emin olarak operasyona girişeceğini; başından beri İmamoğlu'nun da bu sürecin bu yönde gelişeceğini bildiği için "Siyaseten engelleniyorum!" stratejisine sığındığını ve hatta devlete açıktan parmak sallama sebebinin de bu operasyonun elinin kulağında olmasından kaynaklandığını belirttik.

Peki bu soruşturmada kritik cümle nedir? Şudur: İmamoğlu ne demişti " Beni delikanlıysanız alın! Milyonlar sokağa dökülür; erken seçime gitmek zorunda kalırsınız!...". Parmak salladığı devletti!...

Devlet bu çağrıya cevap verdi: Geldim!...

( Muhalefet istediği kadar "Erdoğan yürütüyor bu süreci; Diktatör!... Devlet bitti; Tek bir adam dudağı ile emrediyor ve tüm devlet işliyor!...." dese de; gerçek bu değil; asıl gerçek şu: Bu operasyonu bizzat devlet yönetiyor. Devlet Erdoğan'ın dudak hareketiyle hareketlenecek bir rüzgar gülü değildir!...

Devlet var; Devlet aklı da var; Hiç bir vatandaşına ( Erdoğan dahil) kendini teslim etmez. Bu devleti kutsamak değil; akıllı olalım... Bu topraklarda devlet kimsenin elinde ( Erdoğan dahil) dudağıyla üflendiğinde dönen rüzgar gülü değil!... Bu tespitin de devleti abartmakla ilgisi yok. Tariflerimizi doğru yapalım:

İşte İmamoğlu'na yönelik operasyonun gerçek gerekçeli raporu:

Devlet bütün mekanizmalarıyla; 29 Mayıs 2023 seçim sabahı "Suriye'ye odaklandı. İki büyük hedef gözetti: Türkiye'deki Arap ve Kürt halkı üzerinden operasyon yemeden; Şam'a girmek ve Öcalan'a çağrı yaptırmak!... Bu strateji üzere çalışırken; içeride sorun yaşamak istemiyordu. Hele hele;

Şimdi bu strateji üzere yol alırken Bir vatandaşın kendi kariyerine süreci yedirtmezdi!...

Nitekim CB Erdoğan'ın seçildiği 28 Mayıs 2023 itibariyle hızla Suriye odağını yoğunlaştırdı ve Erdoğan'ın gideceğinden emin olan İmamoğlu'nun organize işlerine yönelik delil toplamaya başladı.

Şimdi... bu büyük resmi görmek istemeyip; "İmamoğlu Erdoğan'ı devirecek adamdı! Harcadılar!..." diyenler; Veya "Devlet kalmadı; Varsa yoksa tek adam; dudak hareketiyle herkese operasyon yapıyor..." propagandasında ısrar edenlerin bakışına göre; geriye bir tek şu seçenek kalıyor; Yapılan operasyonlara cevap olabilecek:

Türkiye'nin ezici çoğunluğu ( en az %50+1 )  yeni kahramanı, lideri İmamoğlu olarak görüyor ve kabul ediyorsa; İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı görmekte kararlıysa; o zaman devletin "Sokağa dökülün de görelim!" uyarısına karşılık; Türkiye'de Halk ve Devlet karşı karşıya gelir; ve iç kargaşa mücadelesine döner. Bu operasyona karşı halk sokağa dökülür!...

Fakat bu ihtimal sıfır. Hatta eksi. Ne İmamoğlu için halk sokağa dökülür ne de İmamoğlu halkı sokağa çağıracak güçte ve çaptadır. Çünkü;

İmamoğlu'nun halkta bu tarz bir devletle karşı karşıya gelecek bir karşılığı yok. Hatta 2019'dan beri Erdoğan'ı istemeyen çakılı % 40 seçmen gerçeği var; Fakat bu seçmen kitlesi bile İmamoğlu için devletiyle karşı karşıya gelecek sokak eylemlerine yönelmez. Kızacaksa bile bireylere; Erdoğan-Devlet arasındaki farka rağmen gider; sandıkta iktidara tepkisini verir. Sokak halkın seçeneği değil!...

O nedenle;

Gelin süreci doğru okuyalım; büyük fotoğrafı sağlıklı görelim. Muhalefet-İktidar gözlüğü ile bakarsak; göz önünde olan kocaman gerçeği ıskalarız.

Buyurun; Operasyonun gerçek nedenini hem arka planını teknik detayıyla deşifre edelim.

1) Bu operasyon 14-28 Mayıs 2023 yılında başladı. Çünkü 2023 seçimlerinde Erdoğan'ın kesin gideceğine inanıldı. İmamoğlu o zaman Erdoğan'ın gideceğinden o kadar çok emindi ki; İstanbul Belediyesinin bütçesini bu hedef için kullandı. Ve iki yöntem kullandı:

Birincisi; Seçim kampanyası için ortak hareket ettiği bazı belediye başkanlarıyla birlikte usulsüz para transferleri yaptı. Destekçi medyaya ve CHP kadrolarına...

İkincisi; DEM'in oylarını almak için Kandil iltisaklı/ilgili kişileri "Kent Sözleşmesi" kapsamında işe aldı ve usulsüz para transferlerine devam etti.

Fakat seçimi Erdoğan kazandı!....  Hatta o zaman yazdık: Devletin tercihi Erdoğan'dan yana!... Kendi yöntemleriyle halkını ikna eder... diye. Etti de!.

Ve Devlet mekanizması, İmamoğlu'na yönelik operasyon hazırlığı için delil toplamak için düğmeye 29 Mayıs 2023 günü start verdi. Daha doğrusu zaten var olan delillere yenileri eklendi.

İmamoğlu Erdoğan kazanınca; hızla Kılıçdaroğlu'nu devirecek süreci işletti ve CHP'nin adayı olma planını işletti. sonuç aldı; Kılıçdaroğlu'nun "Hançerlendim!" demesi bundan. CHP kongresinde de para transferleri işletildi. Fakat İmamoğlu kendisiyle ilgili delil toplandığını gördü. İşler zorlaşacaktı.

Ve İmamoğlu halkı devlete karşı kışkırtan konuşmaların düğmesine bastı:

"Devlete sesleniyorum; savcılara sesleniyorum! Delikanlıysanız beni alın; Milyonlar sokağa dökülür! gidersin Erdoğan!...".

Oysa süreci Erdoğan değil Devlet yönetiyordu. Ve Devletin stratejisi vardı: Suriye!

Yani içeride "Kürt" ve "Araplar" üzerinden yaşanacak her türlü sokak hazırlığını engellemekte kararlıydı devlet. Yani devlet Suriye'de olası çok büyük gelişmelere odaklıyken; içeride kendisine parmak sallayana izin vermeyecekti!... Veya Araplar ve Kürtler üzerinden her türlü provakasyonu anında ezecekti. Nitekim;

Devlet düğmeye bastı: Suriyeliler konusunu sokak hareketlerine çevirmeyi planlayan Ümit Özdağ'ı içeri aldı. Gezi olaylarında rol alan ve yeni sokak hazırlık içinde olan sanatçılara göz dağı için bir kadın menajeri içeri aldı. Hatta bu işin parçası olan astrolog bile alındı. Son aylarda içeri alınanların tamamına dikkat kesilelim; istisnasız hepsi  "Sokağa dökme!"de pozisyon alacak her çevreden kişi vardı.

Devlet Suriye'de operasyon yaparken, içeride operasyon yemeyecek kadar güçlü ve organizedir.

Bahçeli'nin "Sokağa dökülün de görelim!" demesi de bundan; Öcalan'a çağrı yapması bundan. İmamoğlu'na aday ol demesi bundan.... Sokağa dökülen olursa 15 Temmuzu hatırlasın öyle çıksın... demesi bundan. Bahçeli hepsini söylerken; 2023'den beri yapılan hazırlığı biliyordu!... Bunları Erdoğan'ın değil de Bahçeli'nin söylemesi aslında çok daha net bir duyuru idi: Operasyonu "Devlet" yapacak!....

Nitekim; Eş zamanlı İmamoğlu ile birlikte hareket eden ve kendi belediyenin parasını kullanan başka Belediye başkanları da hızla operasyonla tutuklandı. Geriye "Bu bir Organize işlerdir ve İmamoğlu bunu finanse ediliyor!...". hazırlığı kalmıştı. O da tamam!

İmamoğlu "geliyorum!" diyen operasyonu gördü ve CHP'nin acilen kendisini aday göstermesini istedi ve erken seçim iklimi oluşturmak istedi. Fakat gecikti!... Devlet bitirmişti hazırlığını. Mansur Yavaş da operasyonu gördü; ve hemen adaylık yarışından (ön seçime girmek anlamında) çekildi!...

Dolayısıyla; Sürpriz bir gelişme değildir bu Operasyon(lar). Devamı da gelecek; hem de dalga dalga...

Bunu görmek için özel bilgiye gerek yok; sadece muhalefet ve iktidar tarafgirliği gözlüğünü kısa süreliğine çıkarmak yetecek!...

İmamoğlu'nun "İktidara geliyorum! Savcılar, hakimler! Haddinizi bilin! Bana dokunursanız milyonlar sokağa dökülür! Yeni Cumhurbaşkanı benim; er ya da geç geliyorum; sizi not alıyorum!..."  diye halkı yanına alacak sözde kışkırtmalara yönelmesi tam bir acemilik salvolarıydı veya geliyorum diyen sürecin bacasını görmekten kaynaklı atak nöbetiydi. "Herşeyi Erdoğan tezgahlıyor!" propagandası ile de  gerçekler-konu örtülecek sandı. Ne de olsa 2019'dan beri Erdoğan nefreti içinde olan çakılı %40 seçmen vardı!...

Oysa gözaltı dahil bütün plan delilli idi ve operasyon için hazırdı. Çünkü çok delil toplanmıştı. Diploma iptali "İmamoğlu'nun karakterinde var; Organize işler!" altlığı içindi ve gerçekten de usulsüz yöntemlerle geçmişti.

Evet, Türkiye'de çok farklı alanlarda "eksik evrak tamamlama" veya "işini gördürme" örnekleri hep yaşandı. Ancak! Devleti yönetmeye hem talip; hem devlete "ben geliyorum! Bana mecbursun!" diyen hem de parmak sallayan biri vardı!

O nedenle "35 yıl öncesi; ne alaka?" cümlesi belki Erdoğan'a söylenir; Ancak devlet işlerinde öyle değil!... Hele devleti yönetmeye talipseniz ve bir de parmak sallıyorsunuz; değil 35 yıl yedi  ceddinin ne yaptığını ortaya dökecek dökümana sahip; akıllı olmak lazım.... Devletin başına geçmenin usulleri, kuralları, şartları var! Belediye parasıyla ve Erdoğan nefreti rüzgarıyla işler yürümez!... Özellikle de Devlet Suriye üzerinden çok büyük hasar alacağı küresel kuşatma altında iken; mücadele ederken... Afra-tafra dinlemez.

Onun için altını kalın çizgi ile çizip tekrarlayalım: Devlet 28 Mayıs 2023 yılından beri zaten hazırlık içindeydi. Ve İmamoğlu'na şimdi" Devleti tanıtayım sana!" sürecini başlattı.

CHP ısrarla "Devlet kalmadı!... Her an herkesin tapusu, diploması, belgesi riskte! Erdoğan'ın dudak hareketiyle yok olacak kazanımlarınız!.... Türk devleti yok oldu ;Tek adam kaldı!..." gibi politik safsatalarla kendi seçmenini radikalize etse bile; gerçekte durum tekti ve büyük resim şuydu:

Devlet Suriye için "Araplar" ve "Kürtler" konusunu çözme eşiğine gelmişti ve bu kritik süreçte bir vatandaşın (İmamoğlu'nun) her türlü şantajına izin vermeyecekti. Kendisine sallanan parmağı kırmak devletin sadece bir gününü alırdı!... Bir güne değil de; aylara yaymayı tercih etti. Çünkü Öcalan'a henüz çağrı yaptırılmamış ve Şam'a girilmemişti!...

O nedenle her yazıda hatırlattık. Daha dün yazılarda dedik; Kayyum atamaları; İçeri alınan farklı çevreler; Diploma süreci ile...

Öcalan'ın çağrısı ;El-Şara'nın 13 günde Şam'a girmesi; DEM ile yeni anayasa süreci... arasında direkt ilişki var. Aynı resmin pazılları... bunlar.

Devlet "İşim başından aşkın; Suriye'de yedi düvelle mücadelem var; "İç cephe sağlam olsun!" Fakat birilerinin Cumhurbaşkanı kariyer planı için şantaj yapmasına ve halkı kışkırtmasına izin vermem!... Durum bu kadar açık ve net!" deyip durdu aslında.

Ancak ısrarla; bu sesleniş "Erdoğan'ı gitme korkusu aldı!" diye iş eğlenceye-şakaya vurulmak istendi.

Kuşkusuz.... Muhalefet ve İktidar gözüyle/gözlüğüyle isteyen istediğini düşünüp, konuşabilir... İstediği polemiği de yapar!... "Ne devleti kardeşim; Erdoğan rakibini yemek için tüm bunlar!..." kabulü içinde de kalabilir. Herkes serbest...düşünmeye; yorumlamaya.

Fakat gerçek kendini öğretir.

Bir arka plan daha var; Onunla bitirelim raporu:

2) Kimse şu soruyu sormuyor: Neden bütün anketlerde Mansur Yavaş en güçlü aday olarak çıkıyor. Mansur Yavaş neden sürekli bir denge-itidal üzere kendini bütün süreçlerden uzak tutuyor ve Erdoğan'a karşı olmak ile Devletin planlarını bozmadan konuşmayı beceriyor!... Çünkü Mansur Yavaş devletin nasıl çalıştığını biliyor. Hatta "Adaylığımı askıya aldım!..." derken; İmamoğlu sürecini "Selden kütük kapmam ben!..." derken; aslında başka bir mesaj veriyor: "Erdoğan ile Devlet arasındaki ayrımın farkındayım; Beni sıraya koymayın!...".

Peki son soru: CB Erdoğan söz konusu Türk Devleti ve aklı ile nasıl çalışıyor?

Her fırsatta yazarız. Devletlerin stratejileri olur. Devletin iki yüzü vardır: Biri halka dönüktür diğeri de uluslararası akreditasyona. Halka dönük yüzünde halkın da sevdiği, güvendiği liderlerin önünü açar ve uluslararası akreditasyon elemesinden geçirir.

Devletin Erdoğan ile uyumu "katıksız tam"lık üzeredir. Hatta AK Partiye yönelik "Devletleşti" eleştirisi de bu bağlama oturur. CB Erdoğan'ın AK Parti dahil diğer konulara odaklanacak ne vakti var ne zihni konforu. CB Erdoğan son nefesine kadar Devletin küresel stratejilerine eşlik eden tecrübeli ve uyumlu devlet adamı olma ödevini sürdürüyor, o kadar.

Kuşkusuz yıllardır söyleriz: "Erdoğan sonrası" sosyolojisi devrede. Arayış da var. Ancak;

İmamoğlu kalktı kendi devletine: "Beni küresel güçler ve halk istedi. Karar tamam! Sen de gerekli prosedürleri tamamla!.." diye tuhaf salvolar salladı!. Gerçekten ya devleti tanımıyor ya da "Erdoğan=Devlet" gibi bir eşikte kalan zekası var.

Hasılı... Kendini zehirleyen bir özgüven içinde kaldı... Olmaz; ne halk ne devlet ne de küresel güçler böyle çalışmaz. Demokrasinin de kurallarına denk gelmez.Neyse...

Bir videomuzda; kendi YouTube kanalımızda dikkat çemiştik:  "Apo'nun çağrı metnini kim yazdı?" diye...

CB Erdoğan'ın iktidara yeni geldiğinde ve AK Parti kapatma davası açılınca yaptığı basın toplantısında; elindeki metinden okuduğu başlıklarla ile Öcalan'ın çağrı metnindeki kodlar aynıydı: Çünkü; Devleti ikna edemezsen; yol alamazsın!...

Şimdi ne olacak? Bizi neler bekliyor?

Ana akım medya-sosyal medya üzerinden izlerseniz süreci; ortalık toz-duman; kamplaşmanın şehvetli salvoları; iç kargaşa-savaş kapıda... gibi VR gözlüklü sanal ortamlar izlenir durur...

Operasyon takip edilecekse; bu daha başlangıç...

Nitekim İstanbul valiliği başladı: "4 günlük sokağa çıkma yasağı var!...". anonsu yapmaya. Diğer illerde eklenecektir buna.

Birileri şunu denemek isteyecek/isteye bilir: Liderimiz İmamoğlu için sokağa dökülelim!... Örneğin CHP " Sokak mı? Sandık mı?" gel-git üzere "Politik baygınlık" geçirecek...

Sadede gelirsek: Olan şudur: İmamoğlu İstanbul belediye başkanı olduğu gün itibariyle, bütün hedefi Cumhurbaşkanı olmaktı. İstanbul ile hiç ilgilenmedi. Parasını kariyerine ve ortaklarına harcadı. Erdoğan'ı istemeyen seçmen de "Hizmet istemiyorum!... Erdoğan gitsin istiyorum!" duygusuyla İmamoğlu'nun İstanbul'u ihmalini sorun etmedi. Üstelik DEM ile ittifak da işin omurgasıydı. İmamoğlu da "Millet hizmet beklemiyor benden; Erdoğan'ı devirmeme motiveli! Bu fırsatı kaçırmamayım!..." diye inat etti.

Olmadı... Olmayacak. Üstelik DEM omurgası da kırıldı!...

Suriye'de Şam'a girilmesi ve Öcalan'ın çağrısı...ise; bütün planları bozdu; asabı bozdu; CHP içi ark plan ittifakları da bozdu!...

Ve Devlet,  28 Mayıs 2023 yılından beri büyük topladığı delilleri operasyona dönüştürdü.

Şimdi sıra Suriye operasyonu ile meşgulken; kulağında sürekli vızıldayan ve parmak sallayan bir "Politik şantaj"ı noktalıyor. Nokta...

Peki bu büyük fotoğraf, gerçeklik o kadar açıkken; neden bin bir senaryoyu konuşuruz? Çünkü muhalefet ve iktidar VR gözlüğünü takıyoruz ve girdiğimiz simülasyonu gerçeklik sanıyoruz.

Tabi, şu ihtimal de yok değil; Devlet operasyonu bitirene kadar vatandaşına bir VR gözlük takar ve zaman kazanır!... İşlem tamam olunca; VR gözlüğü alır! Kısa süreliğine bir kararma olur ama çıplak gözle gerçeklik görülür...

Bugünlerde hafif kararma olacak; fakat gerçeklik berraklaşacak.

Seçimler mi? Erdoğan'a kızanlar onu gönderir mi? İmamoğlu için sokağa dökülür mü? Bilemem. Halkın iradesi bu!... Ancak devlet iradesini gösteriyor!...

( Bu arada; tatlı bir not düşeyim: Müzakere notları; Bilgili yorumlar; farklı pencereler; arka plan hatırlatmaları... gibi; her türlü katkının başımın üstünde yeri var. Ancak... Biraz polemik; kişiselleştirilmiş göndermeler; yazı ile bağlantısı olmayan gerekmeyen salvolar olursa; takdir edersiniz ki; müdahale etmem lazım. Çünkü benim sayfam burası ve Müzakere alanı. Dolayısıyla uygunsuz-katkı sunmayan yorumlara müdahalem lütfen "Tahammülsüzlük" değil "Makuliyete ve usule davet olarak anlaşılsın... Üstelik müzakere yazılarım uzun oluyor; vakit ayırıp okuyan sizlerinde fikirleri, yorumları benim için önemli!... Dua ile.)