"Kişiye Özel Başkan Yardımcılığı "Olur"(u)mu?
"Türk Dünyasından Sorumlu" Ne demek?
"Türk Dünyasından Sorumlu" Genel başkan yardımcılığı neden 22 yıldır AK Partide yoktu? Şimdi ihdas ediliyorsa eğer; Bu ilk birime atanan "Kürşad Zorlu" ismi neden seçildi? Üstelik AK Partinin 22 yıllık geçmişinde "Tek bir gün" hizmeti yoktur!
Hep söyleriz: "Erdoğan böyle takdir etti!" cümlesi bir izah şekli değildir; tespit hiç değildir. Hatta "Erdoğan'ın bir bildiği vardır!" veya "Muhalefeti bölmek için kullanacak!" ve de ve ya "Bu da bir edilgenleştirme taktiğidir!" gibi cümlelerin hiç birinin politik gerçekliği ve gerçekçiliği de yoktur. İşin aslı da astarı da başkadır. Gelin bu sürecin orjinalini yerinde resmedelim.
1) AK Parti vizyonu "Uzmanlık" üzere mi yapılandırılmaktadır?. Yani Kürşat Zorlu gibi akademisyen olarak çalışma alanı ("Türkçü" olması sebebiyle) Türk/lük ve Türk dünyası olması sebebiyle o göreve getirilmiş olabilir mi? Nitekim Muhammed Faruk Acar Tanıtım-Medya başkanlığını devralırken, Hamza Dağ'a hitaben "Mesleği Reklamcılık olmadığı halde, elinden gelen gayreti gösterdi!" demesi acaba buna atıf mıydı? Nitekim Nihat Zeybekçi, Hayati Yazıcı ( Görev verilmediği yıl yoktur.), Ömer Çelik diye sıralana bilecek bütün isimler hep uzmanlık alanlarıyla ilgili görevlerdedir. O zaman şu tespiti yapabiliriz: Kürşat Zorlu uzmanlık alanında görev almıştır. Ancak asıl soru şudur: AK Partide 22 yıldır "Türk dünyasından sorumlu" diye bir birim, masa, departman hiç kurulmamıştı. Neden 8. Olağan kongrede bu alan tahsis edildi. Mesela bu meraka şu cevap verilse; Zorlu'ya geldiği partideki makamına muadil görev verilmeliydi; O da genel başkan yardımcılığı idi? Uzmanlık alanı da belli olunca, o isimde bir birim açıldı?... Bu cevap olmaz. Çünkü hem böyle bir geleneği/teamülü yok AK Partinin hem de başka partilerden gelenlere muadil görevler verilmedi. O zaman "Zorlu bir karar" verilmiş olsa gerek?
2) Kürşat Zorlu ilk katıldığı grup toplantısında "AK Partiye geçişimle ilgili eleştirilerin başımın üstünde yeri var; ancak ben ülkeme, devletime, milletime hizmete devam edeceğim!..." diyor. Bu şu demek (olsa gerek): "Türk dünyasıyla ilgili benim ülkeme, devletime, milletime hizmetim hep vardı!... Bu hizmetin adresi AK Parti değildi! Çünkü bu alanda AK Partinin MHP veya İYİ parti gibi ne hassasiyeti ne misyonu vardı. O nedenle ben İYİ Partideydim. Baktım orada hizmetim yarım kalacak; AK Parti de "Çok şükür" bu alandaki boşluğunu, eksikliğini fark etti; beni davet etti!...
Ben de O boşluğu doldurmaya geldim!...". Bu cevabın aynısını Serap Yazıcı Özbudun da veriyor. Birebir cümleleri aynı. O zaman "Bir iradenin listesi" bunlar!
3) Genişletilmiş İl başkanları toplantısında Kürşat Zorlu ( Alkışlar arasında düşünceli duruşu ile) bize "aile fotoğrafı içinde bir misafir" yüzü armağan ediyor. Çünkü Mansur Yavaş ne kadar CHP ile ise Kürşat Zolu o kadar AK Partilidir. Zorlu'nun ömrünün hiç bir karesinde AK Parti ile kesişen bir an/enstantane yoktur. O zaman Kürşat Zorlu için de bu transfer bir strateji üzeredir? Zorlu'yu "Makam için geldi!" diye anlamak/anlatmak Transferin arka planını "buzlamak/sislemek" olur. Çünkü bu tarz transferlerde bir mutfak/masa vardır ve görevlendirilmiş "Suflörler" vardır.
" Komploya gerek yok; hayal gücüne gerek yok; mesela çok basit: CB Erdoğan bir siyasi oyun/santarnç oynuyor! O kadar!" diyenler; ya siyaseti bilmiyorlar veya arka plan deşifre olmasın diye bir şal/örtü atıyorlar sürece.
Oysa Devlet Bahçeli'nin "APO PKK'yı Lağvetsin!" cümlesi ile "Türk dünyasından sorumlu" birimi AK Parti içinde kurdurtan irade aynıdır.
Kuşkusuz CB Erdoğan bu iradenin parçasıdır; içindedir; etkindir. Ancak bu irade onunla sınırlı değildir. Hep söylerim "Erdoğan Tek Adam oldu!" diyenler; CB Erdoğan üzerinden kurulan oyunları/senaryoları/etkinleştirmeyi okuyamayanlardır.
Bu arada herkes bilir: "Genişletilmiş İl Başkanlığı" toplantıları "Müzakere" toplantısı değildir. İl başkanlarının genel olarak bilgilendirildikleri bir teşkilat içi kararların anonsudur. Bu toplantılarda "Ne var ne yok; Ne diyorsunuz!" denmez; "Nasıl davranmanız gerektiğini; Lideriniz olarak vaaz ediyorum!" zeminidir. Zaten CB Erdoğan'ın teşkilatı mutlak teslim almasının bir yüzü de burasıdır.
Son, Kuşkusuz; CB Erdoğan bir "risk" almıştır 8. Olağan kongrede. Tıpkı Davutoğlu'nu "Başbakan" yaparken de risk almıştı. Herkes bilir; Davutoğlu bunu hak ettiği için vermedi; CB Abdullah Gül'ün yapılanmasına karşı dalga kıran işlevi görsün diye verdi; zaten kısa da sürdü.
"Olan oldu... Artık bu gündemin dışına çıkalım! Ülkenin ve Türk dünyasının "Zorlu" gündemleri var!" diyenler olacaktır. Haklısınız...
Ülkeyi "Zorlu günler" bekliyor! Ve Erdoğan "Zorlu olan konuları aşmayı" becere bilecek kapasitede ve tecrübededir.
Tıpkı halkın basiret ve feraseti gibi!