Bugun...


Mufid YÜKSEL

facebook-paylas
Tasavvuf Ve Tarikatlar
Tarih: 02-03-2025 16:01:00 Güncelleme: 02-03-2025 16:01:00


Hz. Resul-i Ekrem (S.A.V) zamanında Medine-i Münevvere'de Mescid-i Nebevi'de, günümüzde, Hz. Resul-i Ekrem'in (S.A.V) türbe-i Şerifelerinin kuzey tarafına gelen kısmında direk Nebevî terbiye ve tahsil-i feyz-i Nebevi ile meşgul ashâbın kimsesiz ve fukarasına mahsus sofa bulunmaktaydı ve bundan dolayı bunlara “Ashâb-ı Suffa” denmiştir. Bu kutlu ve nurlu mekân Hz. Ömer devrine kadar hayatiyetini sürdürmüş, bu devirde ise artık çok genişlemiş olan İslam memleketinde ihtiyaç hâsıl olmadığı kanaatine varıldığından devam ettirilmemiştir. Ancak, sonraki asırlarda bu mekan İslâm âleminde iki önemli temel müessesenin teşekkülüne, esas teşkil etmiştir. Medreseler ve Tekkeler. Bu her iki müesese de, esasını ve kaynağını Ashâb-ı Suffa'ya dayandırmıştır.

 
 
 
 
İslâm tarihinde, Ashâb-ı Suffa'nın ardından, Hasan-ı Basri, Habib El-Acemî, Davud et-Tâî, Süleyman Ed-Darânî,Hz. İmam Cafer Es-Sâdık, Hz. İmam Ali Er-Rıza, Ma'ruf-i Kerhî, Ebu Haşim Es-Sufî, Zünnûn-i Mısrî, İbrahim bin Edhem, Şakîk El-Belhî, Fudayl bin İyâz, Bayezid-i Bistâmî, Bişr bin El-Hâris El-Hâfî, Sehl bin Abdullah Et-Tüsterî, Ahmed bin Ebî'l-Havârî, Ruveym bin Ahmed, Seriyi Es-Sakatî, Cüneyd El-Bağdâdî gibi öncü mutasavvıflar çıkmıştır.
 
Menâkıb kitaplarına göre, ilk tekke/hankâh, Sûfî adını/lakabını ilk taşıyan Ebu Hâşim Sûfî adına tesis olunmuştur. Süfyan-ı Sevri ile çağdaştır. Süfyan-ı Sevri (Vefatı: Basra, 161/777-78) bu zât hakkında:
 
“Ebu Hâşim Es-sûfî olmasaydı, riyânın inceliklerini bilemezdim. Ebu Hâşim Es-Sufî'yi görünceye değin, Sufî'nin anlamını öğrenemedim” der.
 
Ebu Hâşim Es-Sûfî için Şam civarında Remle'de ilk hankâh'ın bina edilmesi Nefehatu'l-Üns kitabında şu şekilde anlatılır:
 
 
 
و همچنين اول خانقاهی که برای صوفیان بنا کردند آن است که به رملۀ شام کردند، و سبب آن بود که روزی
اميری ترسا به شکار رفته بود، در راه دو تن را دید از این طایفه که فراهم رسیدند دست در آغوش یکدیگر
کردند و هم آنجا بنشستند و آنچه داشتند از خوردنی پیش نهادند و بخوردند. آنگاه برفتند. امير ترسا را معامله و
گفت: «. ندانم » : گفت «؟ آن که بود » : الفت ایشان با یکدیگر خوش آمد. یکی از ایشان را بخواند و پرسید که
پس این الفت چه » : آن امير گفت «. ندانم » : گفت «؟ از کجا بود » : گفت «. هیچ چیز » : گفت «؟ ترا چه بود »
شما را جایی هست که » : گفت « که این ما را طریقت است » : درویش گفت «؟ بود که شما را با یکدیگر بود
پس آن «. من برای شما جایی بسازم تا با یکدیگر آنجا فراهم آیید » : گفت «. نی » : گفت « آنجا فراهم آیید
 
خانقاه به رمله بساخت.
 
 
“Bu suretle, Sufiler için bina edilen ilk hankâh, onun adına Şam-Remle'de bina edilen hankâhtır. Sebebi şu ki, Bir gün bir emîr ava çıkar. Yolda bu tâifeden elleri bir birine kenetli iki kişi görür. Bu iki kişi o yerde oturmuş, ellerindeki yiyecekleri ortaya koyup yiyiyorlar. Sonra da ayrılıp farklı yönlere gidiyorlar. Bunların birbirlerine bu ülfet ve muamelesi emirin hoşuna gider. Bunlardan birini çağırtıp sorar: (diğerini kasden) O kimdi? Diye sorar. “Bilmem” diye cevap verir. “Senin neyin olur? Diye sorar. “Hiçbir şeyim” cevabını alır. “Nereliydi” diye sorduğunda, “Bilmem” cevabını alır. Bunun üzerine emir “ Peki, birbirinize olan bu ülfetinizin sebebi neydi? “ der. O da “Bu bizim tarikatımızdır, yolumuzdur. Onun icabıdır“ cevâbını verir. Emir de “Bir araya toplanacak bir mekanınız var mı? Diye sorar. O da “Hayır” cevabını verince, emir” Size bir yer yaptırayım ki, bir araya gelip orada toplanabilesiniz!” der. Ardından, Remle'de o hankâhı yaptırır.” (Mevlâna Abdurrahman Câmi, Nefehatu'l-Üns Min Hazarâti'l-Kuds, Farsça Metin Shf.34)
 
İslâm tarihinde tarikatlar, tekke ve zâviyeler, hankâh ve dergâhlar, medresenin yanı sıra temel bir müessese olarak irfan ve tasavvufi hayatın mekanları ve müesseseleri olarak hayatiyetini sürdürmüştür. İslâm toplum hayatında merkezi fonksiyon icra etmişlerdir.
 
Tasavvufun /Turuk-ı sufiyenin, İslam tarihi içindeki safhalarında, tâbiîn devrinden başlayarak, bu yolda dönüm noktası niteliğinde tecdid hareketi oluşturan birçok büyük mutasavvıf çıkmıştır. Tasavvufi meşreb ve ekollerinin, tarikatların ortaya çıkışı ve şekillenmesi, bu yolun zincirinde önemli halkalar oluşturan kurucu-müceddid şahsiyetlerin eliyle olmuştur. Bu durum özellikle, Vefâiyye, Sühreverdiyye, Hâcegâniyye- Nakşibendiyye, Kâdiriyye, Yeseviyye gibi tasavvuf/mâneviyat aleminin ana tarikatlarında bariz bir şekilde müşahade olunmaktadır. Sühreverdiyye tarikatı, Adâbu'l-Murîdîn sahibi ve müessisi Ebu Necîb Ziyâeddin Es-Sühreverdî ve Avârifu'l-Maârif sahibi Ömer Şihabuddin Es-Sühreverdî'den başlayarak bir çok tasavvuf kolunun, Kübreviyye, Mevleviyye, Zeyniyye, Halvetiyye, Celvetiyye gibi tarikatların ser çeşmesi olmuştur. Halvetiyye'nin ise bir çok kol ve şubeleri teşekkül etmiştir. Hâcegâniyye-Nakşibendiyye ise, üç koldan gelen silsilesi ve şubeleri/dönemleri ile ana damar oluşturacak, çok büyük bir tasavvuf yolunu teşkil etmişlerdir. Hâcegâniyye-Nakşibendiyye'nin devreleri/kolları şu şekilde sıralanabilir: Tayfuriyye, Hâcegâniyye, Nakşibendiyye, Ahrâriyye, Kâsâniyye-i Ahrâriyye, Müceddidiyye, Mazhariyye ve Hâlidiyye. Hâcegâniyye'den aynı zamanda Yeseviyye tarikatı doğmuştur.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu anlamda, tarihimiz boyunca bu tarikatların, nurlu/kutlu yolların, mekanları olan Sufî tarikatlarının müessesesi haline gelen Tekke/Zaviye ve hankah/dergâhlar toplumun, fertlerin manevi ve ahlak terbiyesinde, manevi kemalat ve olgunlaşmada esası teşkil etmişlerdir. Özellikle Fütüvvet ve uhuvvetin tesisi, bu yönde Fütüvvet/Ahi teşkilatlarının kuruluşu ve yayılışı da yine bu müesseseler aracılığıyla olmuştur. Maveraunnehr, Türkistan, Hindistan, Mezopotamya, Kürdistan, Anadolu, Rumeli ve Kuzey Afrika'da İslâmın yayılışı daha çok bu müesseseler aracılığıyla olmuştur. Özellikle Sufiliğin ve tarikatların gerek Anadolu'nun, gerekse Rumeli'nin İslamlaşmasındaki temel rolü bilinmektedir. Hoca Ahmed Yesevî aracılığıyla Yeseviliğin Maveraunnehir Müslümanlığındaki rolü, Anadoluya etkisi, Horasan erenlerinin Anadolu'daki tesiri üzerine çokça şeyler yazılıp, neşredilmiştir. Abdülkâdir Geylânî, Seyyid Ahmed Er-Rifâî, Mevlâna Celâleddîn-i Rumi, Hacı Bektâş-ı Velî, Hâce Bahauddin Nakşibend, Hacı Bayram-ı Velî, Zeyneddîn-i Hâfî, Abdüllatîf El-Kudsî ve daha nice eren ve mutasavvıflar, Ahi Evren ve Ahi Hüsameddin başta olmak üzere fütüvvet teşkilatının temsilcileri olan Ahîler coğrafyamızda İslam medeniyet ve irfânının köşe taşları olmuşlardır. Gerek Anadolu Selçuklu devletinde, gerekse Osmanlı devletinin kuruluşunda mutasavvıf ve tarikatlarla bunların zaviyelerinin rolü ve fonksiyonu tüm kroniklerde yer almaktadır.
 
Tarikatlar ve bunların müesseseleri olan Tekkeler/Zaviyeler, birçok alanda gelişme göstermiş, Manevi seyr u süluk, Ma'rifetullah, Fütüvvet ve uhuvvetin yanı sıra, Kültür, sanat ve edebiyat sahasında da büyük ürünlere kaynak teşkil etmişlerdir. Bir çok ünlü şâir ve edebiyatçı da bu tekkelerden yetişmiş kimseler olup, bir çok önemli eserler buralardan neşet etmiştir. Endülüs ve Mağrip'ten Mısır'a, Bilâd-ı Şam'dan, Kürdistan, Horasan ve Türkistan/Orta Asya'ya kadar bu şekilde câri olmuştur.
 
Arapça ve Farsça başta olmak üzere çeşitli lisanlarda, asırların birikimi ile oluşan bu literatür, İslâm Dünyasının kütüphanelerini süslemektedir.
 
Tasavvuf'a ilişkin literatür, daha Hasan-ı Basri Hazretlerinden (Vefatı: 110/728-29) başlamaktadır. Çocukluğumuzda bizlere öğretilen 54 Farz, Hasan-ı Basri'nin bu konuda, günümüze gelebilen üç eserinden birisidir.(Hasan El-Basrî'nin 54 Farz Risâlesinin Arapça Metni İçin Bakınız: Taksim A. Kitaplığı, OE_Yz_0670/2) Diğer eseri ise Mekke-i Mükerreme'de Mücavir/Sâkin olmanın faziletleri ile alakalıdır. (Fezâilu Mekkete Ve's-Seken Fiha; Mektebetu Felâh, Kuveyt). Ayrıca son dönemlerde bulunan Tefsiri ise iki cilt halinde basılmıştır.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ebu Abdillah Hâris bin Esed El-Muhâsibî'nin (Vefatı:243/857-58) “Er-Riâye Lihukûkillâh” adlı ünlü eseri bu hususta temel kaynaklardandır.(Ebu Abdillâh Hâris bin Esed El-Muhâsibî, Er-Ri'âye Lihukûkillâh, Tahkkîk: Abdülkâdir Ahmed Atâ, 4. Baskı Beyrut). Yine Ebu Abdillah Hakîm Et-Tirmizî'nin (Vefatı: 285/898-99) “Nevâdiru'l-Usûl” adlı ünlü eseri bu yolun Sünnet/Hadis'teki kaynaklarını nakledip açıklayan bir eser olarak, konusunda hala temel başvuru kaynağıdır. (Ebu Abdillah Hakîm Et-Tirmizî, Nevâdiru'l-Usûl Fi Ma'rifeti Ehâdisi'r-Resûl, Tahkîk: Tevfik Mahmud Tekle, Dâru'n-Nûr, 2010, Beyrut)
 
 
Ebubekir Muhammed bin İshak El-Kelâbâzî (Gülâbadî)'nin (Vefatı:380/990-91) Et-Taarruf Li Mezhebi Ehli't-Tasavvuf adlı eseri Tasavvufun Kur'ân'a ve Sünnet'e dayalı temel prensiplerini, ilk mutasavvıfların kelam dahil, çeşitli hususlardaki görüş ve sözlerini havi en önemli başvuru kaynaklarındandır. (Ebubekir Muhammed bin İshak El-Kelâbâzî, Et-Taarruf Li Mezhebi Ehli't-Tasavvuf, Tahkîk: Ahmed Şemseddîn, Dâru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut, 1993)
 
Ebu Nasr Es-Serrâc Et-Tusî'nin (Vefatı:378/988-89) El-Luma' adlı eseri, Tasavvufun temel ilkeleri, usulü ve Sufilerin akaidle ilgili görüşlerini mufassal bir surette aktaran çok mühim kaynaklardandır. Bu eser Tasavvuf erbâbının Ehl-i Sünnet akidesine bağlılıklarını ortaya koyması açısından da kıymet arz etmektedir. (Ebu Nasr Es-Serrâc Et-Tusî, El-Luma', Tahkîk: Dr. Abdulhalîm Mahmud-Taha Abdulbâkî Surûr, Dâru'l-Kutubi'l-Hadîse, Mısır, 1960) .Ebu'l-Kasım Abdulkerîm bin Havâzin El-Kuşeyrî'nin (Vefatı:465/1072-73) ünlü Risâlesi ise, ilk devir Sufilerin hayatlarını ve sözlerini de havi olması ve Tasavvufla ilgili bazı inceliklere yer vermesi dolayısıyla önem arz etmektedir.
 
 
 
Alî bin Osman El-Cullâbî El-Hucvîrî El-Gaznevî'nin (Vefatı: 492/1098-1099) Keşfu'l-Mahcub adlı Farsça eseri, Tasavvuf konusunda Arapça olmayan ilk kapsamlı eserlerdendir. Eser Tasavvufun usul ve kâideleri, mutasavvıfların hayat ve sözlerinin yanı sıra,Tasavvuf'taki mertebeleri ve nefis terbiyesinde seyr u süluku teafsilatlı olarak izah etmesi cihetiyle büyük kıymeti hâizdir. Hint alt kıtasında “Data Genc Bahş” adıyla nam salmış olan Hucvîrî'nin türbesi Pakistan-Lahor'da olup, Hint Alt kıtasında İslâm'ın yayılmasında çok temel bir rol oynamıştır. (Alî bin Osman El-Cullâbî El-Hucvîrî El-Gaznevî, Keşfu'l-Mahcûb, Arapça'ya Tercüme Ve ta'lik: Abdulhâdî Kandil, Kahire 1974)
 
Ebu Abdurrahman Es-Sulemî'nin (Vefatı: 412/1021) “Hakâiku't-Tefâsir” adlı İşârî tefsiri, Kitabu'l-Futuvve Ve Tabâkatu's-Sufiyyesi başta olmak üzere çok sayıdaki eseri Tasavvuf literatürünün zengin kaynaklarıdır. (Bkz. Prof. Dr. Süleyman Ateş, Sülemî Ve Tasavvufi Tefsiri-Doktora Tezi, Sönmez Neşriyat,İstanbul; Sülemi, Kitabu'l-Futuvve, Tahkik ve Tercüme, Süleyman Ateş, Ankara İlahiyat Fak. Yayınları, 1976)
 
 
 
Şeyh Seyyid Abdulkâdir El-Cilânî ( Vefatı: 561/1166) ve Seyyid Ahmed Er-Rifâî'nin eserleri ise herkesin bildiği eserlerdir. (Bu eserlerin başında El-Burhanu’l-Mueyyed ve Hâletu Ehli’l-Hakîkati Ma’allah adlı eserleri gelmektedir.) Abdulkâdir El-Cilâni'nin Ğunyetu't-Tâlibîn, El-Fethu'r-Rabbânî, Cilâu'l-Hâtır adlı eserleri başta olmak üzere telif ettiği eserler başucu eserleridir.
 
Şeyh Muhyiddîn El-Arabi El-Endulusi Et-Tâî Hazretleri ise “El-Futuhât El-Mekkiyye “ ve “Fusûsu'l-Hikem” adlı eserleri başta olmak üzere, Tasavvuf'ta “Vahdetu'l-Vucûd” olarak isimlendirilen ana akımlardan başlıca birinin ser çeşmesi olmuştur.
 
 
 
 
 
 
 

 
 
İslâm âleminde, itikâdi ve fıkhi mezheplerde, fırkalarda olduğu gibi, hem İslâm dünyasının genişlemesi, müesseseleşmenin gelişmesi ile zamanla, Tasavvuf akımı da müesseseleşmiş, tarikatlar şeklinde şubelere ayrılmıştır. Bu çerçevede tarikat silsileleri oluşmuştur. Tüm bu tarikat silsileleri adlarını aldığı Abdülkâdir Geylanî, Ebu'n-Necib Es-Sühreverdi, Seyyid Ahmed Er-Rifâî, Seyyid Ahmed Bedevi gibi büyük şeyhlerden Sahabe-i Kiram ve Ehl-i Beyt'e dayanan silsile aracılığıyla Hz. Resul-i Ekrem'e ulaşmaktadır. Tarikatların ekserisinin silsileleri Hz. Ali (K.V) 'ye ulaşmakta, bazıları ise Hz. Ebubekir'e (r.a) ve hatta Hz. Ömer'e (r.a) ulaşmaktadır. Tâcu'l-Arifîn Şeyh Ebu'l-Vefâ El-Bağdâdî'nin tarikat silsilesi şeyhinin şeyhi Şeyh Ebubekir Hewara'dan yukarı giden silsile ile Hz. Ebubekir'e dayanmaktaydı. (İbn Serrac Kemaleddin Abdurrahman Ed-Dimeşki, Tuffâhu’l-Ervâh Ve Miftahu’l-İrbâh, Princeton Univ. Library, Garret:79; Menakibu Şeyh Ebi’l-Vefâ, Paris Bibliothec Nationale) Aynı Şekilde Hâceganiyye ve oradan neşet eden Nakşibendiyyenin de, üç silsilesinden biri Hz. İmam Ca'fer Es-Sâddık, Kâsım b. Muhammed ve Selman-ı Farsî yolu ile Hz. Ebubekir'e (r.a) vâsıl olmaktadır. Nakşibendiyye'nin diğer iki silsilesi ise yine Hz. Ali'ye (K.V) ulaşmaktadır. Adiy bin Musafir'n kurucusu olduğu Adeviyye tarikatının (Sonradan İslam'dan ayrılarak “Yezidilik” diye ayrı bir dine dönüşmüştür) silsilesi ise Ebu Müslim Havlani, Süleyman Ed-Darani vasıtası ile Hz. Ömer'e (r.a) ulaşmaktadır. Kâdiriyye ve Sühreverdiyye gibi çok şubeleri bulunan tarikatların silsileleri ise yine Hz. Ali'ye (K.V) ulaşmaktadır.
 
 
 
 
 
 
Bu bakımdan, tasavvuf ekolleri , tarikatlar açısından Hz. Ali'nin (K.V)/Ehl-i Beyt'in temel teşkil eden mevkileri de önemli bir husustur. Tarikat silsilelerinin, birkaçı hariç, silsile olarak Hz. Ali (K.V) ve Hz. İmam Cafer Es-Sâdık, İmam Musa El-Kâzım ve İmam Ali Er-Rızâ gibi Ehl-i Beyt İmamlarına dayanması, Tasavvuf ve maneviyat aleminin ser çeşmeleri olmalarını getirmiştir.
 
İslâm tarihinin ilk yüzyıllarında ortaya çıkan, yetişen mutasavvıflar, Sufiler daha ziyade Emeviler ve Abbasiler devrinin siyasi çalkantıları ve ağır baskıları karşısında, Ashab-ı Suffe'yi örnek ittihaz ederek uzlete çekilip, kendini zühd , takva, ibadet ve mârifetullah hayatına hasreden şahsiyet ve gruplardan neş'et etmiştir. Bu cihetten, Ehl-i beyt'e yakın durup onların terbiyesi ile yetişmişlerdir. Dahası, Ehl-i Beyt'in büyükleri ile kader birliği etmişlerdir. Bu durum da Ehl-i Beyt –i Resul yolunun aslında kesinlikle müfrit Rafızilik ve Batınîlik olmadığını gösteren en önemli nişanelerdir. Daha önce isimlerini zikrettiğim Tasavvufun ve tarikatların temel kaynaklarına bakıldığında daha bariz bir surette görülecektir. ( Bu konuda yine bkz. Abdurrahman bin Ali bin El-Cevzî, Menâkibu Mâfuf El-Kerhî Ve Ahbâruhu, Tahkik: Dr. Abdullah El-Cebbûrî, Dâru'l-Kitâbi'l-Arabî, Beyrut, 1985;Hâce Muhammed Parsâ, Faslu'l-Hitâb, Farsça Yazma, Kütübhâne-i Meclis-i Milli-yi İran, No: 3238)
 
 
 
Ehl-i Beyt'in Tasavvuf ve Tarikatlardaki, Manevi terbiyedeki temel konumuna ilişkin Bediüzzaman Said En-Nursî Hazretleri, Mektubât'da şunları ifade eder:
 
“Eğer desen: “Hilâfet-i İslâmiye noktasında İmam-ı Ali'nin fevkalâde iktidarı, harikulâde zekâsı ve yüksek liyakatiyle beraber, seleflerine nisbeten muvaffakiyetsizliği nedendir?”
Elcevap: O mübarek zat, siyaset ve saltanattan ziyade, daha çok mühim başka vazifelere lâyıktı. Eğer tam muvaffakiyet-i siyasiye ve tamam saltanat olsaydı, Şâh-ı Velâyet ünvan-ı mânidârını bihakkın kazanamayacaktı. Halbuki, zâhirî ve siyasî hilâfetin pek çok fevkinde mânevî bir saltanat kazandı ve üstad-ı küll hükmüne geçti, hattâ kıyamete kadar saltanat-ı mânevîsi bâki kaldı. (Bediüzzaman, Mektubât, On Beşinci Mektup, Shf. 57)
 
Bunun yanı sıra, Herât'ta Sultan Hüseyin Baykara devrinin ulemasından ve Nakşibendi tarikatından Hüseyin Vâiz El-Kaşifî (Vefatı: Herât, 910/1504) , Ehl-i Beyt'in maruz kaldığı zulümleri ve Kerbelâ faciasının konu edinen “Ravzatu'ş-Şühedâ” adlı Farsça eserini telif eder. Eser kısa zamanda şöhret bulup yaygınlaşır, Muharrem ayı geldiğide Dergah ve zaviyelerde okunur.Bu kitap, ünlü şâir Fuzûlî tarafından “Hadîkatu's-Suadâ” adı ile Türkçeye çevrilir.960/1552-53 yılında Osmanlı'nın Mısır'daki ağalarından Câmi-yi Mısrî yine bu eseri, “Saâdetnâme” adı ile Türkçeye çevirir. Eserin Türkçe iki tercümesi olan Fuzûlî'nin “Hadîkatu's-Suadâ” sı ve Câmi-yi Mısrî'nin “Saâdetnâmesi” Osmanlı coğrafyasındaki dergâh-tekke ve zâviyelerde Muharem ayı geldiğinde Kerbelâ Şehidlerinin hatırasına, âdet olarak okunan baş eserler haline gelmiştir. Hüseyin Vâiz El-Kâşifî aynı zamanda “Mevâhib” adlı Tefsiri İsmail Ferruh efendi tarafından “Mevâkib” adı ile Türkçeye çevirilmiş ve asırlarca Osmanlı toplumunun el kitabı haline gelmiştir. Hüseyin Vâiz El-Kâşifî'nin oğlu Mevlâna Sâfi Fahruddin Ali ise, Nakşibendi tarikatının temel klasik eserlerinden “Reşahâtu Ayni'l-Hayât” adlı eserin müellifidir. (Reşahâtu Ayni'l-Hayât, Yazma, İstinsah Tarihi:938/1532, Şefik Can Yazmaları, No: 61)
 
 
 
 
 
Tarikatlar-Tekkeler/Zaviyeler, zaman içerisinde birçok alanda gelişme göstermiş, Manevi seyr u süluk, Ma'rifetullah, Fütüvvet ve uhuvvetin yanı sıra, Kültür, sanat ve edebiyat sahasında da büyük ürünlere kaynak teşkil etmişlerdir. Bir çok ünlü şâir ve edebiyatçı da bu tekkelerden yetişmiş kimseler olup, bir çok önemli eserler buralardan neşet etmiştir.
 
Elbetteki, her insani müesese gibi, zamanla farklılaşmalar, sapmalar, aşırılıklar, bozulmalar ve istismarlar da görülmüştür. Hatta siyasi yönelimlerle ayaklanmalar, savaşlar çıkaranlar da görülmüştür.
 
Şeyh Abdülkâdir-i Geylâni'nin muâsırı ve Hanbeli mezhebine bağlı olan Şeyh Adiy bin Musafir'in çok yaygın olan Adeviyye tarikatı, Miladi 1300'lü yıllardan başlayarak Batıniliğe yönelerek, zamanla Yezidilik adı verilen İslam'dan ayrılan farklı bir dine dönüşmüştür.
 
Tâcu'l-Arifîn Şeyh Ebu'l-Vefa El-Bağdâdî'den gelen Vefâiyye tarikatından Baba İlyas-ı Horasani'ye bağlı Baba İshak-ı Şâmi öcülüğündeki Babailer ayaklanması Anadolu Selçukluları dönemindeki en önemli ayaklanmadır. ( Prof. Dr. Mertol Tulum, Tarihi Metin Çalışmalarında Usul, El-Menâkibu'l-Kudsiyye Üzerinde Bir Deneme, Deniz Kitabevi, İstanbul, 2000)
 
Örnek olarak, Erdebil Tekkesinin, safevî ailesinin zamanla siyasallaşarak, Şeyhlikten Şahlığa, tarikattan devlete dönüşmesi, Şah İsmail Safevi ile birlikte İran ve Horasan'da Safevî Devleti'nin yükselişi gibi hususlar da, Tasavvuf-Tarikat tarihi içerisinde yer almıştır.
 
Safevî ailesi, Sühreverdiyye-i Ebheriyye tarikatının şeyhlerinden Kürt asıllı Şeyh İbrahim Zahid Gîlânî'nin halifelerinden Şeyh Safiyuddin Ebu'l-Feth İshak El-Erdebîli (Vefatı:735/1334) tarafından kurulmuştur. Şeyh Safiyuddin ve Safevilerle ilgili en eski kaynak olan Safvetu's-Safâ'ya göre, Şeyh Safiyuddin'in ailesi aslen Horasan-Mazenderan vilâyeti hududunda yer alan Sencan kasabasından olup , 8. Babası Perviz/Firuz El-Kürdî Es-Sencânî, memleketinden Erdebil'e gelip yerleşen ilk kimsedir. (İbn Bezzaz, Tevekkülî b. İsmail, Safvetu's-Safâ, Yazma, 896/1491: 6b, Süleymaniye (Ayasofya) Kütüp. No: 3099). Safiyuddin'in ismine nisbeten, bu aileye ve bu sülaleden gelen hanedana Safevîler adı verilmiştir. Ailede şeyhlik babadan oğula geçmiş, Şeyh Safiyuddinden sonra yerine oğlu Şeyh Sadreddin Musa şeyh olmuş, onun ardından ise Hâce Alaeddin Ali, onun vefatıyla da Şeyh İbrahim Erdebilî posta geçmiş, bu babadan oğula geçiş döneminde aile, siyasal ve toplumsal güç kazanarak zamanla güçlü bir hanedan haline gelmiştir. Şeyh İbrahim'den sonra ise, yerine kardeşi Şeyh Ca'fer posta geçmiş. Ancak bu dönemde, Şeyh İbrahim'in oğullarından Şeyh Cüneyd, amcası Şeyh Ca’fer’i ve ağabeyi Kutbuddin Haydar’i (Şeyh Cüneyd’in ağabeyi Kutbuddin Haydar ve ahfâdı hakkında bakınız: İbrahim Fasih El-Haydarî, El-Mecdu’d-Tâlid Fi Menâkibi Mevlâna Halid, Dâru’t-Tiba’ati’l-Amire, İstanbul, 1292) tanımayarak onlara karşı çıkmış, Erdebil'i terk ederek Anadolu'ya gelip, saltanat kurmaya heveslenmiş başına dervişler/müritlerden müteşekkil askerler toplamıştır. Bu şekilde Safevî ailesi ikiye bölünmüştür. Aslında Sünnî/Şâfiî olan Safevî ailesi içerisinde Şiî ve Rafızî görüşlere ilk meyleden, Şeyh Cüneyd olmuştur. Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın kız kardeşi ile evli olan Şeyh Cüneyd Akkoyunluların Şirvan valisi olan Ferruh Şah Yesar ile giriştiği bir çatışmda 1460 yılında öldürülmüştür . Yerine müritleri tarafından geçirilen oğlu Haydar ise, delikanlılık çağına gelince babası gibi saltanat hevesine kapılarak başına müritlerinden büyük bir ordu toplamıştır. Akkoyunluların Şirvan hakimi Ferruh Yesar'ın ordusu ile karşı karşıya gelmiş, tam savaştan zaferle çıkacakken, Şeyh Haydar başına isabet eden bir okla öldürülmüş, ordusu paniğe kapılıp dağılmış ve çoğu kılıçtan geçirilmiştir. Büyük oğlu Sultan Ali'nin öldürülmesi ile, Hayatta kalabilmeyi başaran tek oğlu İsmail ise müritlerince Lahican'da gizlenmiş. Büluğ/ delikanlılık yaşına gelince baba ve delerinin müritlerinden dervişler ordusu toplamaya başlamış. Özellikle Erzincan-Tercan başta olmak üzere, Anadolu'dan bir çok mürit ona katılmış büyük bir dervişler ordusu ile babası ve dedesinin intikamını almaya koyulmuş. Önce Şirvanşah olan Ferruh Yesar'ı ortadan kaldırmış ardından Akkoyunlu hükümdarı Elvend Bey'le savaşmıştır. Sonunda Elvend'e karşı zafer kazanan İsmail, 906/1501 tarihinde Akkoyunlular'ın payitahtı Tebriz'e girerek şahlığını ilan etmiş, böylece Safevî Devleti kurulmuştur. Safevi aliesinin Şeyh Ca'fer ve Kutbuddin Haydar'dan gelen Sünni/Şâfii kolu da bir şekilde devam edip, Bağdat ve Süleymaniye civarındaki Haydari sülalesini oluşturmuştur. Mevlâna Hâlid Hazretlerinin hulefâsından Sibgatullah El-Hayderi, Mevlana Hâlid'in Menâkıbını anlatan El-Mecdu't-Tâlid kitabının Müellifi İbrahim Fasih El-Hayderî, Son Osmanlı Şeyhülislâmlarından Haydarizâde İbrahim Efendi gibi şahsiyetler bu aileye mensup olup, Şeyh Cüneyd’in ağabeyi Şeyh Kutbuddin Haydar’ın sülalesinden gelmektedirler. (İbn Bezzaz, Tevekkülî, Safvetu's-Safâ, 896: 6b, Süleymaniye (Ayasofya) Kütüp. No: 3099; Aşıkpaşazâde, Tevârih, Ali Beğ neşri, 1332, Matbaa-i Amire, İstanbul; F. Giese Yayını, Leipzig, 1929; Ahsenu't-Tevârih, Hasan-ı Rumlu, Farsça Metin, Oriental Institute, Baroda, 1931; W. Hinz, Şeyh Cüneyd Ve Uzun Hasan, TTK. Yayınları,1992; John E. Woods, The Aqquyunlu Clan, Confederation, Empire, Minneapolis&Chikago, 1976; El-Mecdu't-Tâlid Fi Menâkibi Mevlâna Hâlid, İbrahim Fasih El-Hayderi, Matbaa-i Amire, 1292, Osmanlı Şeyhülislamları, Abdülkadir Altınsu, 1972)
 
 
 
 
Tarikatlar içinde, zaman içinde Bâtıniliğe yönelip, dinin temel akidelerine ters düşen fırkalar haline gelenler olduğu gibi, ehil olmadıkları , seyr u süluk ve irşâd ehliyetine sahip olmadıkları halde, Mürşidlik, şeyhlik davasında bulunan bir hayli müteşeyyih de çıkmıştır. Asıl itibarıyle, toplumun bulunduğu hal ve ahvâli yansıtmışlardır.
 
Filhakika , her insani müesese de gibi, zamanla sapmalar, bozulmalar ve istismarlar da görülmüştür. Nitekim Celvetî meşâyihinin ünlülerinden İsmail Hakkı Brusevî kendi devrine ilişkin şöyle bir tesbitte bulunur: “ Bu a'sârda ise tekyelerin şeyhleri sabaha dek gaflette olduklarından ferâizi bile ikâmet etmez olmuşlardır. Pes bunlarda ne takva ve ne hod-fetva vardır. Ve bunlara Tâbî olan ehl-i tekyenin halleri dahi onlara kıyas oluna. Zira, dâllın tâbii dahi dâlldır. Ve böyle tekyeler “tağyîru'ş-şekl liecli'l-ekl” mânasını müştemil olan ehl-i bitâletin mevâzi ve müstakarrı olmağla kenîse ve meyâne gibidir ki, oralarda sâkin olanlar fiil-i muharremâttan hâlî değillerdir. Belki bunların hâli ehl-i kenîse ve meyhâne hâlinden eşeddir. Zira, istihlâl-i maâsi ederler ve meâbidi beyt-i esnâm kılup şânlarını tahkir ederler. Pes bunların azapları muzâaf olur ve bu a'sârda mahakk ve muhakkak olan şeyhe lâzımdır ki, tekye ve sûfî kaydında olmaya. Zira, ehl-i kesret ve ehl-i câhdan olur. Hakikat ise terk-i şöhret ile vücuda gelir ve ol mürîd ki filhakika müstaid olur. İstirşâda müteheyyi'dir, karîben ve ba'îden mürşidi bulur. Veyahud mürşid onun ayağına gelir. Ve maksud olan ihtidâ hâsıl olur.“
(İsmail Hakkı Brusevî, Yazma Mecmuâ, 46a, Sadrazam Küçük Said Paşa Yazmaları.)
 
 
 
Tasavvufun temel kaynakları olan eserlerde, bu hususlar zaten yer almış olup, bu durumdakilerin vaziyet ve hali de uzun uzadıya izah edilmiştir. Keşfu'l-Mahub kitabında “Safâ, Kederin zıddıdır. Keder beşeri bir sıfattır. Gerçek Sufi ise bunu arkasında bırakandır” diyen ve bu hususta Hz. Yusuf'u örnek veren Hucviri/Data Genc-Bahş, bu konulara hususi bölümlerde uzunca detaylı bir şekilde yer vermiştir. Letâifu'l-Minen Ve Levakihu'l-Envâr sahibi Abdülvahhâb Eş-Şa'rânî de eserlerinde Müteşeyyihlerden müşahhas örnekler vermiştir. Hatta bu husuta, vefat etmeden önce kendilerine görkemli türbeler yaptırıp, kendilerini hem de abartılı bir şekilde türbeler yaptıran şeyhleri/müteşeyyihleri çok sert bir dille yermiştir. (Letâifu'l-Minen Ve'l-Ahlâk, Kahire, 1967; Levakihu'l-Envâri'l-Kudsiyye, Kahire, 1311) Her meşrep ve yol da olduğu gibi, Tarikatlarda da sapmalar, Suiistimaller söz konusu olmuştur. Su-ı misal üzerinden hareketle Takvâ ve Dört Kapı denilen Şeriat-Tarikat-Ma'rifet-Hakikat ilkeleri doğrultusunda, Ma'rifetullah kâidesini esas alan Tasavvuf'a ve bunun coğrafyamızın mayasını oluşturan İrfan ocaklarına yönelik, toptancı bir yaklaşımla, olumsuz tutum takınılması büyük bir adaletsizlik ve hakikatlerin örtülmesidir.
 
İslam coğrafyasında, tarihimiz boyunca Tasavvuf ve tarikatlar Ümmet'i ayakta tutan önemli bir müessese/zemin olarak vazife görüp fonksiyon icra etmişken, aynı zamanda içinde bulunduğu ictimâî ve siyasi vaziyeti de yansıtmıştır. İçinde bulunduğu hal u ahvâlden müstağni de değildir. Binâberîn, âlem-i İslâmın içine girdiği inkıraz ve çöküşlerden nasibini almıştır. İslâm âleminin parlak bir medeniyet ortaya koyduğu zamanlarda Tasavvuf ve tarikatlar zirve dönemlerini yaşamış ve bunun oluşmasında büyük katkıları olmuştur. İnkıraz hâsıl olduğu devirlerde ise, menfi surette nasibini almıştır.
 
Eskiden, Tasavvuf ve bunun cemiyet içinde müesseseleşmiş hali olan tarikatlar, bunların mekanları olan Dergahlar/Zaviyeler bulundukları coğrafyada, melikler ve emirlerle alakaları bulunur, çoğu zaman bunlar tarafından da himaye edilirlerdi. Elbetteki, bu husus, meliklere ve ümeraya müdahene etme onlara bend olma makamında değildi. Bu, daha önce de belirttiğimiz gibi, Ebu Haşim Es-Sufî'ye Remle'de ilk dergah'ın inşa edilmesi ile başlamıştır. Selahaddin-i Eyyubî'nin, Harran'da irşad faaliyetlerinde bulunan kibâr-i mazinneden, büyük velî Hayat bin Kays El-Harrânî (Vefatı: 581/1185-86. Türbesi halen Urfa-Harran'da en önemli ziyaretgâhtır) ile olan alakası onu ziyareti ve duâsını alması bu konuda önemli bir örnektir.
 
Tasavvuf ehlinin bir kısmının içinde bulunduğu hal, mertebe ve istiğrak hali ve dışa vuran şathiyeler, bazen dünyevi olarak onların başına belalar da açmıştır. Hallâc-ı Mansur'un idamı bu kabildendir. Hatta, Heyâkilu'n-Nur Sahibi Şihabuddin Es-Sühreverdi El-İşraki El-Maktul'ün idamı da bunun dışında sayılmaz. Bir kısım ünlü mutasavvıfların şathiyeleri bilinmektedir. Bayezid-i Bistâmî, Cüneyd-i Bağdâdî gibi çok büyük mutasavvıflara dahi, te'vil edilebilecek durumda olsalar da, bazı Allah'ın Cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı şathiyeler isnad edilmiştir. Ruzbihan El-Baklî gibi, “Arâisu'l-Beyân Fi Hakâiki'l-Kur'ân” adlı önemli bir işârî tefsirin (Arâisu'l-Beyân Fi Hakâiki'l-Kur'ân, Bombay/Mumbai, 1301) sahibi büyük bir zâtın Keşfu'l-Esâr adlı eserinde çok fazla şathiyeye rastlanmaktadır.(Doç. Dr. Nazif Hoca, Rûzbihân El-Bakli ve Kitâb Kâşf Al-Asrâr'ı İle Farsça Bâzı Şiirleri, İst. Üniv. Ed. Fak. Yay. İstanbul, 1971). Rûzbihân El-Baklî'nin Keşfu'l-Esrâr'ında Şathiyyelere rastlanılmasına rağmen, işârî tefsirinde ve Kitâbu Meşrebi'l-Ervâh'ında rastlanılmamaktadır.(Kitâbu Meşrebi'l-Ervâh/1001 Makâm, Neşreden: Nazif Hoca, İst. Üniv. Ed. Fak. Yay. İstanbul, 1974) Buna benzer şathiyeler Yunus Emre'nin divânının bazı yerlerinde rastlanmaktadır.( Yunus Emre Divânı, Yazma, Fatih (Süleymaniye) Kütüp. No:3889, Tıpkı Basım, Kültür Bakanlığı Yay. Ankara, 1991). Şathiyeler Tasavvufta istiğrak halinde söylenen, dışa vuran bazı ifadeler olduğundan, te'vile açıktır.
 
Bu tür tasavvufi mertebeler ve istiğrak hali dışında bir kısım tarikat erbabının, buna benzer sözleri ve temayülleri ise, Şer'-i Şeriften, Kur'ân ve Sünnet'ten, Nusûs-i Şer'iyye'den açık sapmalara yol açmış, bunlar ilhad ve zındıka mesleğine sürüklenmiştir.Tasavvufu bilen ilim erbabı bunun ayrımını yapabilmiştir.Bunlardan Ehl-i Sünnet akidesinden tümü ile ayrılarak müfrit bâtıniliğe temayül gösterenler olduğu gibi, Rafızilik meşrebine kayanlar da görülmüştür. Bunlardan yola çıkılarak, Seyr u Süluka dayalı Ma'rifet ve inkişâf-ı Hakâik-i İmaniye olarak asırlarca insanlığı Tevhid'in hakikati zemininde terbiye ve irşad eden bir yol suçlanamaz. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri Mektubât-Telvihâtı Tis'a Risâlesinde Tasavvuf ve tarikatla ilgili şu tarifleri yapmıştır:
 
“Bilin ki, Allah'ın dostları/Velileri için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar.” (Yunus Sûresi, 10:62)
 
Tasavvuf, tarikat, velâyet, seyr u sülûk nâmları altında şirin, nuranî, neşeli, ruhanî bir hakikat-i kudsiye vardır ki, o hakikat-i kudsiyeyi ilân eden, ders veren, tavsif eden binler cilt kitap, ehl-i zevk ve keşfin muhakkikleri yazmışlar, o hakikati ümmete ve bize söylemişler..
 
Tarikatin gaye-i maksadı, marifet ve inkişaf-ı hakaik-i imaniye olarak, Mi'rac-ı Ahmedînin (a.s.m.) gölgesinde ve sâyesi altında kalp ayağıyla bir seyr u sülûk-i ruhanî neticesinde, zevkî, hâlî ve bir derece şuhûdî hakaik-i imaniye ve Kur'âniyeye mazhariyet; “tarikat,” “tasavvuf” namıyla ulvî bir sırr-ı insanî ve bir kemâl-i beşerîdir.
 
Evet, şu kâinatta insan bir fihriste-i câmia olduğundan, insanın kalbi binler âlemin harita-i mâneviyesi hükmündedir. Evet, insanın kafasındaki dimağı, hadsiz telsiz telgraf ve telefonların santral denilen merkezi misilli, kâinatın bir nevi merkez-i mânevîsi olduğunu gösteren hadsiz fünun ve ulûm-i beşeriye olduğu gibi, insanın mahiyetindeki kalbi dahi, hadsiz hakaik-i kâinatın mazharı, medarı, çekirdeği olduğunu, had ve hesaba gelmeyen ehl-i velâyetin yazdıkları milyonlarla nuranî kitaplar gösteriyorlar.
 
İşte, madem kalp ve dimağ-ı insanî bu merkezdedir; çekirdek hâletinde bir şecere-i azîmenin cihazâtını tazammun eder ve ebedî, uhrevî, haşmetli bir makinenin âletleri ve çarkları içinde derc edilmiştir. Elbette ve herhâlde, o kalbin Fâtırı, o kalbi işlettirmesini ve bilkuvve tavırdan bilfiil vaziyetine çıkarmasını ve inkişâfını ve hareketini irade etmiş ki, öyle yapmış. Madem irade etmiş; elbette o kalp dahi akıl gibi işleyecek. Ve kalbi işlettirmek için en büyük vâsıta, velâyet merâtibinde zikr-i İlâhî ile tarikat yolunda hakaik-i imaniyeye teveccüh etmektir.” (Mektûbat, Telvihât-ı Tis'a)
 
Osmanlı döneminde, tarikatlar, umumiyetle belli bir disiplin içinde, manevi terbiyenin merkezinde yer almış özellikle, Rumeli'de İslâm'ın yayılışı Tasavvuf/tarikatlar vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir. Hatta, Anadolu Selçukluları döneminde, Deşt-i Kıpçak, Kırım ve Dobruca 'da İslâmın yayılışında Şeyh Sarı Saltuk'un faaliyetleri kaynaklarımızda yer almıştır.(İbn Es-Serrac Ed-Dimeşkî, Teşviku'l-Ervâh Ve'l-Kulûb İla Zikri Allâmi'l-Guyub, Amcazade (Süleymaniye) Kütüphanesi, No:272, vr. 190-181; Tuffahu'l-Ervah, Princeton Univ. Library, Garret, 97, Vr. 194-202) .Zaman zaman bazı tarikart şeyhlerinin uygun olmayan davranış ve filleri cezâi takibata dahi uğramıştır. Şeyhülislâmlık makâmı bunun en önemli kontrol mekanizması olmuştur. Şeyhülislâmlar, Tarikat ve Dergâhları kontrol eden, zaman zaman zabt u rabt altına alan fonksiyonlar içra ettikleri gibi tarikatlara intisap da etmişlerdir. Osmanlı'nın Alâeddin El-Arabi; Molla Hüsrev ve Zembilli Ali Cemâli Efendi gibi Şeyhülislâmlar Zeyneddin El-Hâfî'nin kurduğu Zeyniyye tarikatına intisap etmişlerdir. Hatta Şeyhülislâmlardan ve ulemadan bazıları vefatlarında mensup oldukları tarikatlarınn dergahlarına defn edilmişlerdir. Şeyhülislâm Molla Hüsrev Efendi ve Haşiyeler sahibi Allâme Hayâli, İstanbul'un ilk kadısı Hızır Çelebi'nin oğulları Müftü Ahmed Paşa ve Yakup Paşa Bursa'da, Zeyniler Asitânesinin kabristanında medfundurlar. Sultan II. Selim'in Hocası Allame Atâullah Efendi ve Oğlu Kadıasker Şems Efendi İstanbul'da Zeyni Şeyh Ebu'l-Vefa Dergahı kabristanında medfundurlar.İstanbul Bâyezid Camii bitişiğinde kütüphanesi bulunan Şeyhülislâm Hacı Veliyuddin Efendi vefatında (Vefatı:13 Cemâziyelâhir 1182/25 Ekim 1768 Salı), müntesibi olduğu Nakşibendiyye-i Müceddidiyeden Eyüp-Otakçılardaki Şeyh Murad-ı Münzevî dergâhına defn edilmiştir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
19. yüzyılda, özellikle Tanzimâttan sonra bir ölçüde, batılılaşmanın ve merkeziyetçileşmenin etkisi ile tekâya ve zevâyayı zabt u rabt altına almak maksadına matuf olarak 1285/1868 tarihinde Meşihat-ı İslâmiye bünyesinde Meclis-i Meşâyih müessesesi tesis edilir. Ve ilk Meclis-i Meşâyih riyasetine Yenikapı Mevlevihânesi Postnişîni Osman Selahaddin Efendi getirilir. 1922 yılına kadar fiilen ve resmen bu meclis vazifesini ifâ eder. Bu döneme kadar altı safha geçiren bu müessese, zaman zaman kanun ve nizamnamelerle değişikliklere uğratılır, özellikle 1327 tarihli kanun ile kurumun işlev yetki alanları bir hayli kısıtlanmış, meclis azaları üçe düşürülmüştür.
 
 
 
 
 

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
nöbetçi eczaneler
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 21 18 0 3 54 22 57 +32
2 Fenerbahçe 21 16 2 3 55 22 51 +33
3 Samsunspor 21 12 5 4 34 23 40 +11
4 Eyüpspor 21 11 4 6 34 19 39 +15
5 Göztepe 21 10 7 4 40 27 34 +13
6 Başakşehir FK 21 9 7 5 39 30 32 +9
7 Beşiktaş 20 8 4 8 29 21 32 +8
8 Kasımpaşa 21 6 5 10 37 40 28 -3
9 Alanyaspor 21 7 7 7 25 28 28 -3
10 Çaykur Rizespor 21 8 10 3 24 34 27 -10
11 Trabzonspor 20 6 6 8 34 24 26 +10
12 Gaziantep FK 21 7 9 5 26 29 26 -3
13 Antalyaspor 21 7 10 4 25 41 25 -16
14 Konyaspor 21 6 9 6 27 33 24 -6
15 Sivasspor 21 6 10 5 26 35 23 -9
16 Kayserispor 20 3 9 8 19 39 17 -20
17 Bodrum FK 21 4 13 4 15 29 16 -14
18 Hatayspor 21 1 13 7 23 40 10 -17
19 Adana Demirspor 21 2 17 2 20 50 5 -30
Takım O G M B A Y P AV
1 Kocaelispor 22 14 5 3 35 20 45 +15
2 Fatih Karagümrük 22 11 5 6 38 22 39 +16
3 Erzurumspor FK 22 11 7 4 27 17 37 +10
4 Gençlerbirliği 22 10 6 6 25 19 36 +6
5 Çorum FK 22 9 5 8 29 20 35 +9
6 Bandırmaspor 22 9 6 7 29 27 34 +2
7 İstanbulspor 22 10 9 3 34 25 33 +9
8 Keçiörengücü 22 9 7 6 34 25 33 +9
9 Pendikspor 22 9 7 6 29 25 33 +4
10 Boluspor 22 9 8 5 31 27 32 +4
11 Ümraniyespor 22 9 8 5 32 30 32 +2
12 Amed SK 22 7 5 10 23 21 31 +2
13 Esenler Erokspor 22 8 8 6 28 27 30 +1
14 Manisa FK 22 9 10 3 28 30 30 -2
15 MKE Ankaragücü 22 9 10 3 28 23 30 +5
16 Şanlıurfaspor 22 8 10 4 27 29 28 -2
17 Sakaryaspor 22 6 7 9 27 31 27 -4
18 Iğdır FK 22 7 10 5 22 25 26 -3
19 Adanaspor 22 3 12 7 17 38 16 -21
20 Yeni Malatyaspor 22 0 22 0 10 72 21 -62
Takım O G M B A Y P AV
1 Sarıyer 20 15 0 5 48 10 50 +38
2 Batman Petrolspor 20 14 5 1 36 18 43 +18
3 GMG Kastamonuspor 20 12 2 6 36 16 42 +20
4 Altınordu 20 10 2 8 36 16 38 +20
5 Adana 1954 Futbol Kulübü 20 11 5 4 38 20 37 +18
6 İskenderunspor A.Ş. 20 8 4 8 28 17 32 +11
7 24Erzincanspor 20 8 4 8 29 21 32 +8
8 Beykoz Anadolu 20 9 7 4 28 25 31 +3
9 Fethiyespor 20 7 6 7 24 21 28 +3
10 Kırklarelispor 20 5 7 8 21 22 23 -1
11 İnegölspor 20 5 7 8 21 25 23 -4
12 1461 Trabzon FK 20 6 10 4 26 28 22 -2
13 Isparta 32 Spor 20 4 6 10 17 20 22 -3
14 Kepezspor FAŞ 20 5 10 5 22 29 20 -7
15 Karaköprü Belediyespor 20 3 10 7 21 34 16 -13
16 Sincan Belediye Ankaraspor 20 3 11 6 15 30 15 -15
17 Altay 20 4 14 2 16 46 11 -30
18 Hes İlaç Afyonspor 20 0 19 1 6 70 5 -64
Takım O G M B A Y P AV
1 Bursaspor 18 14 0 4 38 5 46 +33
2 Karşıyaka 18 10 3 5 29 16 35 +13
3 Belediye Kütahyaspor 18 10 4 4 31 18 34 +13
4 Düzcespor 18 9 3 6 26 15 33 +11
5 Anadolu Üniversitesi 18 8 5 5 24 13 29 +11
6 Muş Spor Kulübü 18 7 3 8 22 16 29 +6
7 Silifke Belediye Spor 18 7 5 6 32 23 27 +9
8 Bornova 1877 18 5 5 8 26 26 23 0
9 Kahramanmaraşspor 18 6 8 4 17 23 22 -6
10 Artvin Hopaspor 18 5 6 7 12 19 22 -7
11 23 Elazığ Futbol Kulübü 18 4 7 7 12 18 19 -6
12 Kırşehir Futbol SK 18 5 9 4 19 31 19 -12
13 Tokat Bld Plevnespor 18 3 8 7 11 19 16 -8
14 Bulvarspor 18 2 9 7 15 31 13 -16
15 Kuşadasıspor 18 4 13 1 14 31 13 -17
16 Ergene Velimeşe 18 2 13 3 7 31 9 -24
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 07/02/2025 Samsunspor vs Hatayspor
 08/02/2025 Kayserispor vs Konyaspor
 08/02/2025 Sivasspor vs Beşiktaş
 09/02/2025 Kasımpaşa vs Çaykur Rizespor
 09/02/2025 Alanyaspor vs Fenerbahçe
 09/02/2025 Antalyaspor vs Başakşehir FK
 09/02/2025 Galatasaray vs Adana Demirspor (H:1)
 10/02/2025 Bodrum FK vs Göztepe
 10/02/2025 Trabzonspor vs Eyüpspor
 10/02/2025 Trabzonspor - Eyüpspor Eyüpspor ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Eyüpspor yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 07/02/2025 Gençlerbirliği vs Esenler Erokspor
 08/02/2025 Iğdır FK vs Pendikspor
 08/02/2025 Yeni Malatyaspor (H:1) vs Erzurumspor FK
 08/02/2025 Adanaspor vs Manisa FK
 08/02/2025 Sakaryaspor vs Çorum FK
 08/02/2025 Kocaelispor vs Amed SK
 09/02/2025 Bandırmaspor vs Şanlıurfaspor
 09/02/2025 Boluspor vs Keçiörengücü
 09/02/2025 İstanbulspor vs MKE Ankaragücü
 09/02/2025 Fatih Karagümrük vs Ümraniyespor
 12/02/2025 Keçiörengücü - Adanaspor Adanaspor ligdeki son 5 maçında hiç kazanamadı  Keçiörengücü yenilmez
 12/02/2025 Esenler Erokspor - Iğdır FK Iğdır FK ligdeki son 5 maçında hiç kazanamadı  Esenler Erokspor yenilmez
 12/02/2025 Amed SK - Bandırmaspor Bandırmaspor ligdeki son 7 maçında hiç kazanamadı  Amed SK yenilmez
 12/02/2025 Amed SK - Bandırmaspor Amed SK ligde evindeki son 7 maçında hiç kaybetmedi  Amed SK yenilmez
 13/02/2025 Pendikspor - Boluspor Pendikspor ligde evindeki son 8 maçında hiç kaybetmedi  Pendikspor yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 08/02/2025 Adana 01 Futbol Kulübü vs 24Erzincanspor
 08/02/2025 Altay vs Beykoz Anadolu
 08/02/2025 Altınordu vs Kırklarelispor
 08/02/2025 Batman Petrolspor vs Fethiyespor
 08/02/2025 İskenderunspor A.Ş. vs İnegölspor
 08/02/2025 Karaköprü Belediyespor vs GMG Kastamonuspor
 08/02/2025 Sarıyer vs Isparta 32 Spor
 08/02/2025 1461 Trabzon FK vs Sincan Belediye Ankaraspor
 12/02/2025 Batman Petrolspor vs İskenderunspor A.Ş.
 08/02/2025 Sarıyer - Isparta 32 Spor Sarıyer ligdeki son 20 maçında hiç kaybetmedi  Sarıyer yenilmez
 08/02/2025 1461 Trabzon FK - Sincan Belediye Ankaraspor Sincan Belediye Ankaraspor ligde deplasmandaki son 10 maçında hiç kazanamadı  1461 Trabzon FK yenilmez
 08/02/2025 Afyonspor Kulübü - Kepezspor FAŞ Afyonspor Kulübü ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı  Kepezspor FAŞ yenilmez
 12/02/2025 Batman Petrolspor - İskenderunspor A.Ş. Batman Petrolspor ligde evindeki son 9 maçında hiç kaybetmedi  Batman Petrolspor yenilmez
 12/02/2025 24Erzincanspor - Altınordu Altınordu ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Altınordu yenilmez
 12/02/2025 Fethiyespor - Altay Fethiyespor ligde evindeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Fethiyespor yenilmez
 12/02/2025 Isparta 32 Spor - Afyonspor Kulübü Afyonspor Kulübü ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı  Isparta 32 Spor yenilmez
 12/02/2025 Kırklarelispor - Sarıyer Sarıyer ligdeki son 20 maçında hiç kaybetmedi  Sarıyer yenilmez
 12/02/2025 Beykoz Anadolu - Karaköprü Belediyespor Karaköprü Belediyespor ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Karaköprü Belediyespor yenilmez
 12/02/2025 Sincan Belediye Ankaraspor - Adana 01 Futbol Kulübü Adana 01 Futbol Kulübü ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Adana 01 Futbol Kulübü yenilmez
 12/02/2025 GMG Kastamonuspor - 1461 Trabzon FK GMG Kastamonuspor ligde evindeki son 11 maçında hiç kaybetmedi  GMG Kastamonuspor yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 09/02/2025 Anadolu Üniversitesi vs Belediye Kütahyaspor
 09/02/2025 Bornova 1877 vs Kuşadasıspor
 09/02/2025 Düzcespor vs 23 Elazığ Futbol Kulübü
 09/02/2025 Ergene Velimeşe vs Kırşehir Futbol SK
 09/02/2025 Kahramanmaraşspor vs Silifke Belediye Spor
 09/02/2025 Karşıyaka vs Artvin Hopaspor
 09/02/2025 Muş Spor Kulübü vs Bursaspor
 09/02/2025 Tokat Bld Plevnespor vs Bulvarspor
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HAVA DURUMU
HABER ARA
YUKARI