Suriye'deki gelişmeyle ilgili iki yazı yazdım. Aslında güncel olaylar ışığında sadece iki anektod paylaştım. Tabi ki kısa yazılar olduğundan yoğun bir eleştiri ile karşılaştım... Nedense bizim insanlarımız küçük bir yazıdan bir kitap dolusu kapsamlı cevap bekliyor. Yazının olayın sadece bir yönüne odaklanıp onunla ilgili cevap vermeye çalıştığını düşünmeden kendi meşrebine göre istediği yöne çekiyor...
Biz Suriye'de yaşanan son olaylar bağlamında ülmekizdeki Seküler kesimin ve özellikle CHP'nin tutumunu eleştirirken bizi Alevi karşıtı veya insanların öldürülmesini savunan, selefileri savunan insan şeklinde eleştirdiler.
İnsanlar gerçekten okuduğunu anlamıyor...
İki satırlık yazıma şimdi bir kaç sayfalık şerh yazmak zorunda kalıyorum. Eski insanların neden şerh yazdıklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Çünkü cehalet artınca olayın temelini anlatma gereği doğuyor...
O zaman da sosyal medya kullanamıyız. Her meramımıza sayfalarca yazı yazmak gerçekten zor. Bunun için önce zaman bulmak ve sonra da konsantre olmak ve sonra da bunu gerçekten istemek gerekiyor...
Doğrusunu isterseniz ben artık Suriye ve Müslümanların durumlarıyla ilgili bir şey yazmak istemiyorum. Çünkü ne kimse okuyor, ne de okuyan anlıyor. Üstelik ben zaten diyeceğimi 500 sayfalık Suriye kitabımda yazmışım..
Tabi ki son gelişmeleri yorumlamak gerekir ama aslında her şey açık...
Öncelikle Suriye'yi bu hale kim getirdi? Neden getirdi? ve şimdi kimler karıştırıyor?
Bunların cevapları da malum... dolayısıyla son olaylar da onların marifeti...
Mevcut Suriye Yönetimi
Mevcut Suriye yönetimi, tabi ki bizim tam istediğimiz gibi olmasa da iç savaşı sona erdirmesi, Esed gibi bir zalimin iktidarına son vermesi ve Suriye'ye bir nebze olsun barış iklimini getirmesi açısından kerhen tasvip ediyoruz. Dediğim gibi, istediğimiz bir şey olmasa da şu anda mevcut durumun en iyisi... daha iyisi olur mu? bu şartlarda zor... Daha iyisi için mevcut yönetimin yönlendirilmesi ve dönüştürülmesi gerekir...
Her ne kadar mevcut yönetimin cemaziyelevveli HTŞ de olsa sonunda kaostan iyi, zaten onlar da sivri yönlerini törpüleyip uluslararası ilişkiler aranasında destek arayışına yöneldiler. Bu durum, gelecek açısından ümitvar olmamızı sağlamaktadır. Sonunda devlet yönetmek örgüt gibi değildir. Artık eleştiridiğiniz kişileri siz yönetiyorsunuz ve onlara istihdam oluşturma, ülkeyi kalkındırma görevi sizin. Dava ve ideolojiniz ne kadar mükemmel ve haklı da olsa insanlara istihdam oluşturmaz, iyi yönetemezseniz gidersiniz...
Peki olumsuz yönler
Olumsuz yönleri tabi ki var. Öncelikle mevcut yönetimin ülkenin tüm renklerine sahiplenmesi ve onları adalet ekseninde yönetmeye talip olması gerekir. Tabi ki bu durum onlar için de kolay değil. Tamamen yıkılmış bir devlete talip oldular. Devlet aygıtlarını oluşturmanın yanında batan ekonomiyi ayağa kaldıracak sıcak paraya, üretim yapacak enerjiye (elektrik ve sanayi) ihtiyaçları var... Yani her şey tabi ki bir günde düzelmez ama öncelikle onların böyle bir şeyi gündemlerine almaları ve böyle bir isteğe sahip olmalarıyla olur...
Görünen o ki bazı noktalarda yanlışla başladılar. Suriye gibi etnik mozaik olan bir ülkede Suriye Arap Cumhuriyeti ismini benimsemiş olmak öncelikle ülkenin etnik mozaiğini parçalamaya çalışmak anlamına gelir. Siz Arapçılığı öne çıkarır Suriye'yi sadece bir Arap devleti olarak görürseniz diğer etnik kimliktekiler neden sizin yanınıza gelsin? Neden güvensin? Bence sadece Suriye Cumhuriyeti denilseydi daha başarılı olurdu. Aldığım bilgiye göre Arap ismi bizzat Türkiye'nin dayatması ile olduğu şeklindedir. Bunun da amacı ileride ülkede Kürtlerin nüfuz sahibi olmasını önlemek içindir. Zaten Türkiye'nin Kürt paranoyası bölgedeki tüm olayları çözümsüz hale getirmektedir ki bu durum ileride Türkiye'nin de başını ciddi şekilde ağrıtacaktır...
Dürziler
Suriye'de güçlü bir Dürzi etnik kimlik de vardır. Dürziler, Suriye/Filistin Cephesinde Osmanlıları desteklediler ve geri çekilen Osmanlı ordusunu vurmadılar. Bu da önemli bir şekilde not alınmalı. Demek ki iyi ve adaletle yönetirseniz düşünceleri farklı bile olsa yanınızda tutabilirsiniz. İnsanların ilk önemsediği şey adalet ve adil paylaşımdır. Sureyi Devletinin bu grubu da yanına çekmesi gerekirken onlara ürkütücü mesajlar vererek, İsrail desteğini almalarını sağlamıştır. İsrail zaten çok önceden Dürzilerle temas halindeydi. Hatta Golan tepelerindeki Dürzilerle çok iyi ilişkiler içinde olup ülkesinde Dürzileri de meclise taşımıştı. Bu durum Dürzilerin İsrailin bir apartı olmasına yol açacaktır. Fakat Dürzilere kızmak yerine neden bu insanlar bize değil de Yahudi'ye güveniyorlar ve bizim şerrimizden korunmak için onların desteğine yöneliyorlar diye bizim düşünmemiz gerekir.
Biz adil olmasak herkes bir yerlere yönelir. Kimsenin size tabi olma gibi bir mecburiyeti yoktur. Buna Durziler de Kürtler de Alevi ve Nusayriler de dahildir. Çoğunluğa sahip olmanız, azınlığa zulmetmenizi ve kendi koşullarınızı dayatmanızı sağlamaz. Dünya onlar için cehenneme dönüşürse siz de o çukura düşersiniz...
Tek doğru seçenek hak ve adalet ekseninde bir yönetim... etnik ve dini kimlik dayatmama şartı... Sonuçta etnikleri yaratan Allah'tır ve siz onun yarattığı bu duruma muhalefet ediyorsunuz demektir. Dini kimlik de sizin dayatacağınız bir mesele değildir. Herkes kendi inancını seçmede özgürdür... Allah'ın soracağı hesabı siz soramazsınız. Sizin tek göreviniz hak ve adalet ekseninde yönetmektir...
Alevi/Nusayri
Aslında Suriye'deki rejimin oluşmasından beri böyle bir kalkışma bekliyordum. Hatta Lazkiye bölgesinin böyle kolayca Şam'a tabi olmasını bile doğrusu taaccupla karşılaşmıştım... Şam yönetimi bu süreci hak ve adalet ekseninde değerlendirebilirdi. Sahadan aldığım bilgiler bazı fevri çıkışlar olmasına rağmen yeni yönetimin pozitif yaklaşmaya çalıştığı ve intikam arayışı içine girmediği, geleneksel selefi/şia karşıtlığını kullanmadığı şeklindeydi. Hatta Türkiye üzerinden İran ve Rusya ile iletişime geçme gayretini gösterdikleri gibi Suud ve Körfez ülkeleriyle temasa geçerek acil para desteği arayışına yöneldiler. Golani kravat takarak diplomasiyi hareketinin merkezine alması ve batılı devletlerele ilişkiye geçmeye çalışması normalleşmeye ve barışa hizmet edecek adımlardı.
Zaten bir devlete talipseniz olması gereken de budur. Çünü eğer geçmişin rovanşı ve intikam arayışı içinde olsalardı bölgede gerçekten büyük bir katliam yapılırdı. Taki Lazkiye kalkışmasına kadar... Demek ki normalleşme birilerinin istediği şey değildi. Kaostan beslenen güçler yine harekete geçtiler.
Yani süreç sukunetle gerçekleşirken birden Lazkiye'de isyan provokasyonun gerçekleşmesi bana bölge halkından çok dış mihrakların yani İsrail ve İran'ın kışkırtması olduğunu göstermektedir. Çünkü İran yeni süreçte en çok zarar eden ve dışlanan devlet olurken, İsrail de yanıbaşında güçlü bir Suriye olaşmaması için kaosu beslemesi gerekiyordu.
Hizbullah'ın İsrail ile savaşı bırakıp bölgeye sevkiyat yapması da işin arkasında İran'ın olduğunu gösteridiği gibi asıl mezhepçiliği onların yaptığını göstermektedir. Demek ki İsrail'e karşı başarısız olmasının nedeni de onların bu mezhepçi dürtüleri ve samimiyetsiz tavırlarıdır. Suriye olayları da Hizbullahın gerçek yüzünü ortaya çıkarması açısından önemli olmuştur.
Zaten bu iki unsurun (İsrail ve İran) ne zaman harekete geçeceğini doğrusu merak ediyordum. Onlar, bu kalkışmanın başarılı olamayacağını zaten biliyorlardı. Fakat bu vesileyle yeni rejimin sert önlemler almasını böylece bölgede nispeten yaşanan sukunetin bozulacağını amaçlıyorlardı. Böylece hem kendilerinin ve hem de bu vesileyle uluslararası güçlerin böygeye yoğunlaşmasına yol açmak istediler.
Olay gerçekten iyi organize edilmişti. Olaylar yaşanır yaşanmaz ülkemizdeki sosyal medya hesaplarının hemen Alevi katliamı var diye feryat etmeleri ve eski görüntüleri yayınlamaları bize provokasyının çok yönlü yapıldığı gibi ülkemizi de karıştırmaya yönelik olduğunu göstermektedir.
Zaten Suriye'de Esed zulmünden kaçanların Türkiye'deki Nusayri yoğunluğu olan yerlerde iyi karşılanmamaları ve onların Esed'i desteklemeleri ülkemizde de çok ciddi bir Esed ve Nusayri desteğinin olduğunu göstermektedir.
Bu iki devlet nispeten de hedeflerinde başarılı oldular. Buna rağmen medyamızın abarttığı kadar büyük bir sorun oluşmadı ve olay bir katiama dönüşmeden ilgili kişilerin (bunlar esed artığı komutan ve askerlerdir) itlaf edilmesi ile şimdilik yatıştı... Korkum, bu tür provokasyonlar olayların kontrolden çıkmasına ve yeni kurulmuş rejimin bölgede hakimiyetini kaybedip kitlesel bir histeriye dönüşmesidir. Zaten ölecek siviller ve masumlar kimsenin umurunda değil, herkes kendi kutsal davasına yoğunlaşmış, bir kaç zayiat onlar için önemli olmadığı gibi şehadet gibi sulandırılmış ve herkesin kendi amacı doğrultusunda kullandığı bir kavram da her kesimin imdadına yetişmektedir.
Fakat Suriye iç savaşı bence yeni bir duruma evrilmiş oldu. Şimdi eski mazlumlar muktedir oldular. Bakalım sınavı güzel verebilecekler mi? Tüm renklerle bir arada yaşama becerisi geliştiremezlerse iç savaş kanlı bir şekilde devam eder. Bu durum Suriye'nin özerk/federel veya tamamen bağımsız devletçiklere bölünmesine kadar gider. Bu durum özellikle ortadoğu'yu karıştırmak isteyen güçlerin arzu ve talebi olur. Bu durumda Suriye en azından dört ayrı yapıya bölünebilir.
1- İran himayesinde Lazkiye/Nusayri
2- İsrail himayesinde Durzi
3- Amerikan himayesinde Kürtler
4- Türkiye himayesinde Şam/Sünni
bunlar ister ayrı devlet, isterse özerklik/federe şeklinde olsun nihayetinde bir arada yaşama becerisi geliştirememiş müslümanların ayıbıdır ki tüm İslam ülkelerinin durumu budur ve hepsinin de yumuşak karnı budur. Tüm islam ülkeleri bu şekilde bölünmeye müsaittir. Vaktim olursa bu konuda da ayrı bir yazı hazırlarım...
Temennimiz, savaş iyice çığırından çıkmaması ama küresel güçler Suriye'yi yeniden kaşıdılar ve bu işin durması bölgenin işgaline kadar götürür diye endişe ediyoruz... Başımıza gelenler yaptıklarımızın bir sonucudur...
Ülkemiz
Lazkiye olayları, tabi ki ülkemizde beklediğimiz gibi tepkiyle karşılandı. Tepkiyi gösterenler tabi öncilikli olarak ülkemizdeki Nusayri kökenliler olmasına rağmen arka planda CHP'nin de desteğini almış oldular. CHP ilk kez Suriye'ye girelim demeye başladı. Şimdiye kadar "Suriye'de ne işimiz var?" "Suriyeliler evlerine dönsün", "biz iktidara gelirsek Suriyelileri ülkelerine göndeririz." "Esed aslında iyi birisi" diyen CHP şimdi tam tersi ülkemizi Suriye'ye mudahale etmeye çağırmakta ve olayları kışkırtıcı bir şekilde yansıtmaktadır. Halbuki Halep'de de insanlar katliamla karşı karşıya kalmışlardı ve buna rağmen Suriye'ye karışmayalım diyenler şimdi timsah gözyaşı dökmeye başladılar. Ama gerçek yüzünüz ortaya çıktı.
Bizim asıl eleştiridiğimiz CHP'nin bu iki yüzlülüğüdür. İşin ilginç yanı Suriye'de Alevi olmamasına rağmen (Nusayriler Alevi değildir. Alevilik apayrı bir şeydir. Eğer Nusayrileri Alevi sayarsak Caferileri ve İran'ı da alevi sayarız ki onlar dahi bunu kabul etmez ve kendilerini Şii olarak vasıflandırırlar) sürekli Suriye'de Alevi katliamı var diye sosyal medyada bağırmaktadırlar. Tabi ki değil Alevi, masum bir Yahudi'nin dahi öldürülmesini istemeyiz ve Suriye rejiminden kendi halkına karşı müşfik davranmasını, isyancılar ile sivil ve masum halkı iyi ayırt etmesini talep ederiz. Fakat düne kadar Halep'te insanlar öldürülürken (ki biz buna mezhep ekseninde yaklaşıp Aleviler Sünnileri öldürüyor diye hiçbir zaman söylemedik) olaylara tepki göstermeyen bilakis CHP belediyelerince ülkemizdeki gariban Muhacirlere baskı yapılmış, Suriyeliler ülkelerine dönsün diye insanlar provake edilmiş, hatta masum göçmenleri ve ailelerini öldürmeye kadar işi götürmüşlerdi.
Bizim kızdığımız insanların aynı olaya iki farklı tepki göstermeleridir. Bu durum CHP ve laik kesimin zihniyetini ortaya koyması açısından turnusol görevini görmüştür.
Biz ise, zalim kim ise ona karşı çıkarız. Zulmü kim yaparsa ona karşı çıkarız. Mazlum kimse onun yanındayız. Dinine, Milletini ve Mezhebine bakmadan onun yanında oluruz.
Suriye, daha çok olaylara gebe olacaktır ve bu durum bizim daha çok konuşmamıza yol açacaktır.
ABD/İtrail
Daha Suriye ile ilgili ABD son sözünü söylemedi. PYD konusunda ve oradaki Kürtler konusunda ABD daha bir şey demedi... Yani ileride asıl dananın kuyruğu Kürt meselesi konusunda kopacak ve bu durum ülkemizde çok ağır bir gerilime de yol açacaktır. Şu anda muhtemel senaryolar var ve bu senaryolardan hangisi işleme konur bilemeyiz...
Suriye denildiğinde İtrail'i de gözden uzak tutmamamız lazım. İtrail, güçlü bir suriye değil Lübnanlaştırılmış bir Suriye'nin peşinde ve Suriyedeki bu dini/milli ve mezhebi kimlikleri kaşıyacaktır. Çünkü İtrail hem güçlü bir Suriye istememekte ve hem de Golan tepeleri ve dolayısıyla oradaki su kaynaklarını ele geçirmektedir. Mevcut yönetim, İtrail ile bir savaşı göze alamadığından (çünkü daha kendi içerisinde bir düzen oturtamamış ve devlet düzeni oluşturamamış) İtrail'in eli serbet hale gelmiştir. Bu süreçte Türkiye'nin İtrail'i frenme çalışmaları ve bölgede üs kurma hazırlıkları onu durdursa da ileride bu konu Türkiye ile ABD arasında nasıl bir soruna yol açacak bilemeyiz. Bazıları Türkiye'nin İtrail'i frenmesini eleştirmektedir ki (bunu yapanlar bizzat bugün Alevilere sahip çıktığını iddia edenlerdir) Türkiye bunu yapmazsa Suriye'nin İtrail'in egemenliğine girmesine imkan sağlamış olacaktır ki sonraki hamle bizzat bizim İtrail ile sınır komşusu olmamız ve karşı karşıya gelmemiz demektir. İyi bir devlet adamı savaşı kendi topraklarında yapmayan ve düşmanı topraklarının dışında karşılayandır. Şu anda Türkiye bunu yapmaya çalışmaktadır.
Yani Suriye konusu eninde sonunda bizi de içine çekeceği ve Türkiye'nin de bir çok kuruluş parametrelerinin tartışıldığı ya da değiştirildiği bir zemine götürecektir ki Bahçeli'nin Öcalan çıkışı bunun ilk sinyallerini vermektedir. Türkiye'yi 1920'lerin şartlarıyla yeni bir yüzyıla taşıyamayacağız... Suriye değişirken biz de değişeceğiz... değişmesek biz de Suriyeleşiriz. Devlet erkleri bunu gördüğünden değişimi kendi elleriyle yapmaya çalışmaktadırlar. Allah, Suriye'ye ve bize Aklı Selim versin... yeni dönemi milliyetçi/mezhepçi ve etnikçi yapıyla yönetemeyiz. Tek ihtiyacımız hak/adalet, hoşgörü ve çoğulculuktur. Bizler, farklılıklarımızı ürkecek ve korkacak bir şey olarak değil de bir zenginlik olduğunu gördüğümüzde büyüyeceğiz... Bu topraklar Türke/Kürde/Araba ve Farsa yeter... Sünniye/Aleviye/Nusayriye yeter... yeterki biz bunu anlayalım... biz bunu anlamazsak birileri bu yaramızı sürekli kaşıyacaktır ki ileride uğrunda savacak bir toprağımız bile olmaz.
Son Olarak
Ne Aleviler sünnileri ve ne de sünniler sırf mezhebi farklı diye Alevileri öldürmesin... Biz, intikam almak veya geçmişin rövanşını almak için de mücadele etmeyelim. Tek davamız hak ve adalet olsun... Ortadoğu'yu bu mezhep bataklığından kurtarmalı ve farklı görüşte olanların yabancılarca bize karşı kullanılan bir apartı haline gelmemesini sağlayacak kardeşliği tesis etmeliyiz. Yoksa tüm enerjimizi kardeş kavgalarıyla tüketirken emperyalislerin topraklarımızı ve geleceğimizi çalmalarına yardımcı olmuş oluruz.
Her ne kadar olay Suriye'de geçse de ülkemiz de bu tür kırılmaya müsaittir ve buna fırsat vermemek için kardeşlik bağlarını kuvvetlendirmek gerekir.
Zulüm kimden olursa zulümdür ve zalimin karşısında sen zalimsin diye haykırmak en büyük cihatlardan birisidir...
Tabi ki Suriye'de yaşanan Lazkiye isyanını tasvip etmiyor ve desteklemiyoruz. Ama Suriye hükümetine düşen görev, kardeşliği ve birliği pekiştirici alt yapıyı oluşturmasıdır. İsyanı bastıracak ama ülkeyi tüm vatandaşlarının eşit olduğu temel ilkelere çekecektir.
Ülke mezhebi ve etnik olarak kırılgandır. Bu kırılganlığı düzelmesi gerekirken maalesef icraatlarıyla bu kırılganlığın bir parçası oldular. Şimdiye kadar eleştiri yapmak istemedim. Zaman tanıdım ama bu durum onların kendi doğrularını tek doğru olarak benimseyip başka görüşlere kapalı haline gelmelerine yol açmaya doğru gittiğini göstermiştir. Türk, Kürt, Dürzi, Alevi/Nusayri ve Sünnilerle bir bütün olmalı ve herkesin anlaşacağı bir ortak zemin oluşturmalıdır... Belki bunun için henüz erken ama öncelikle böyle bir gündem ve niyete sahip olmalıdır. Fakat Suriye Arap Devleti ismini bile vererek tercihini tek bir ırktan yana yaparak diğerlerini dışlarken nasıl birlik ve beraberlikten bahsedebilir ki... Rüzgar eken, fırtına biçer... Yine de Suriye'de Esed rejiminin düşmesi ve iç savaşın yavaşlaması adına olumlu bir gelişme...
Not: Daha Suriye ile ilgili çok konuşacağız. Suriye'yi konuştukça aslında kendimizi konuştuğumuzu da göreceğiz. Suriye değişirken biz sabit duramayacağız ve bizim de değişmemiz gerekecek...
Ek: CHP ve türevleri Suriye olaylarını kışkırtarak iktidarı yıpratma ve bu şekilde Alevi oylarını alma hinliğinden bir an önce vaz geçip, çözüm üretmelidir. Yoksa herkes kaybeder...