Bugun...


Dr. Ercan BARAN

facebook-paylas
EDWARD WİLLİAM SAİD (1935-2003) VE ENTELEKTÜEL-2
Tarih: 13-02-2025 18:27:00 Güncelleme: 13-02-2025 18:27:00


Eserleri:

1. Joseph Conrad and the Fiction of Autobiography (Joseph Conrad ve Otobiyografik Anlatısı) Harvard 1966).

Yazarın ilk kitabı olup Conrad’ın mektuplarıyla eserleri arasındaki bağları sorgulayan doktora tezinin genişletilmiş şeklidir. Said, psikolojik eleştirinin güçlü bir örneği olarak nitelenen bu eserinde Conrad’ın düşünceleriyle onun kültürünü besleyen sömürgeci güçler arasındaki sıkıntılı bağları ortaya koymaya gayret eder.

2. Beginnings: Intention and Method (Başlangıçlar: Amaç ve Yöntem) (New York 1975).

Türkçe’ye Başlangıçlar adıyla Metis Yayınları tarafından 2009 yılında tercüme edilmiştir.

 1976’da Columbia Üniversitesi’nin Lionel Trilling ödülünü kazanan bu kitabında Said, sanat eserinin ya da sanat bilgisinin üretiminde rol oynayan değişik anlayışların rolünü keşfetmeye çalışır. Edebî eleştiriyi tarih, felsefe, yapısalcılık ve eleştirel teoriyle zenginleştirdiği eserinde başlangıç ile (beginning) köken (origin) arasında bir ayırım yapar. İkincisinde ilâhîlik, mitsellik ve ayrıcalık, ilkinde laiklik, beşerî bir üretim ve sürekli bir yeniden sorgulama olduğunu düşünmektedir. XVIII ve XIX. yüzyıllar boyunca romanın Batı edebiyat kültüründe, sanatta, tecrübede ve bilgide belirleyici, kurumsal ve uzmanlaşmış bir rolün başlangıçlarını sunan en önemli uğraş olduğu kanaatindedir. Bu düşüncesinin izlerini XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyıl başlarında bulur, başlangıçlar sorununu eleştirel söylemde ve Fransız yapısalcılarının eserlerinden hareketle keşfetmeye çalışır. Bu arayışını Dickens, Conrad, Hardy, T. E. Lawrence, Nietzsche, Freud, Vico ve Foucault’nun çalışmaları üzerinden gerçekleştirmeye uğraşır.

3. The World, the Text, and the Critic (Dünya, Metin ve Eleştirmen) (Cambridge 1983).

Haziran 1983’te Amerikan Mukayeseli Edebiyat Derneği’nin Rene Wellek ödülünü kazanan eser, Said’in 1968-1983 yılları arasında çeşitli akademik dergilerde yayımlanmış, İslâm’dan Jonathan Swift ve Joseph Conrad’a kadar birçok farklı konuda kaleme alınmış on iki makalesinin bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. Said’in eserlerinde ortaya çıkan eleştiri anlayışının dayandığı felsefî temelleri görme açısından önemli yazıları barındıran, modern toplumda eleştirinin kazandığı yeni anlamlar üzerine sorular soran ve cevaplarını arayan bu derlemenin bazı yazıları Türkçe’ye çevrilmiştir (Kış Ruhu, bk. bibl.).

4. Orientalism (Oryantalizm) (New York 1978).

Türkçe’ye Şarkiyatçılık adıyla Metis Yayınları tarafından 1999 yılında tercüme edilmiştir.

Edward Said, “paradigma kurucu bir eser” olarak değerlendirilen bu çalışmasında Avrupa’nın Doğu ile bağlantılı kültürel, siyasal ve ekonomik çıkarlarından kaynaklanan, kökü çok eskilere uzanan bir yazı geleneğini inceler. Foucault’nun terminolojisinin de yardımı ile bilginin nesnel değil siyasal niteliğini vurgulayıp İngiltere, Fransa ve daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde gelişen oryantalist çalışmalarla bu ülkelerin Ortadoğu’daki emperyalist çıkarları arasındaki bağlantıyı göstermeye çalışan Said, bu geleneği, Avrupa’nın çok daha kapsamlı iktidar ve egemenlik yapılarının harekete geçirdiği bir kültürel güç uygulaması şeklinde değerlendirir. Eserin özellikle Ortadoğu toplumlarını inceleme konusu olarak alan akademik disiplinler üzerindeki etkisi çok büyük olmuş, bu etki, Ortadoğu ile sınırlı kalmayarak diğer Batı dışı toplumların kültürünü ve tarihini konu edinen alanlara da yayılmıştır. Postkolonyal incelemeler, sub-altern araştırmalar, feminist teori vb. bu etkinin yayıldığı alanlardır. Said’in, Orientalism’in yayımlanmasından sonraki yaklaşık yirmi beş yıllık zaman diliminde çeşitli akademik disiplinlerdeki bu muazzam etkisi sarsıcı eleştirilere tâbi tuttuğu oryantalistlerin ciddi tepkisiyle karşılaşmıştır. En bilineni bu “rafine kültür”ün güçlü temsilcisi Bernard Lewis’ten gelmiştir. Lewis âdeta Said karşıtı bir kampın oluşumuna ön ayak olmuş, bu kamp ciddi sağlık problemleriyle uğraştığı bir dönemde Said’le uğraşmaya devam etmiş, akademik hayattan dışlanması ve etkisinin sınırlanması, hatta silinmesi için her türlü girişimi yapmaktan geri kalmamıştır. Said’in bu çalışması Batı eleştirisi veya Doğu/İslâm savunması olarak da algılanmış ve yaygınlaştırılmıştır. Bu kanaatin oluşmasında yazarın Filistinli oluşunun ve Filistin meselesine olan ilgisini ısrarla sürdürmesinin etkili olduğu muhakkaktır. Said’in bu şekilde algılanmasında, Batı’nın -Avrupalı önde gelen oryantalistlerin de itiraf etme cesareti gösterdikleri- tek ciddi ve gerçek alternatifinin İslâm olduğu gerçeğinin de önemli bir payı vardır. Eserin İslâmcı dalganın yükselişte olduğu bir döneme rastlaması ve İslâm dünyasının entelektüelleri tarafından hararetle sahiplenilmesi bu imajı beslemiştir. Ancak bu imajın yaygınlaşmasında, Batılı akademisyenlerin Said’in eleştirilerini tartışmak yerine onu Batı karşıtı / terörist kamp içerisine yerleştirerek mahkûm etme stratejilerinin de önemli payının olduğu muhakkaktır. Özellikle bu ikinci husus Said’e yönelen -Lewis öncülüğündeki kamptan gelen- ciddi entelektüel baskının sebebi ve en önemli bahanesi olmuştur. Bu baskının izlerini, Said’in Orientalism’i yayımladıktan sonra kendisine yöneltilmiş eleştirilere cevap vermek amacıyla kaleme aldığı yazılarında ve röportajlarında görmek mümkündür. Gerek Orientalism’de gerekse de Orientalism’in yayımlanmasından sonraki tartışmalar esnasında verdiği cevaplarda Said’in dile getirdiği hususlar onun Batı karşıtı olduğu şeklindeki iddiayı destekler mahiyette değildir. Çünkü her şeyden önce Said, Doğu ve Batı gibi kavramsallaştırmaların karşısında olduğunu ifade etmektedir. “Doğu, Doğu Değildir” başlıklı yazısında şöyle diyor: “İnsan, yazarı ve tezleriyle açıkça özcülük karşıtı, Doğu ve Batı gibisinden her tür kesin adlandırma konusunda kökten kuşkucu ve Doğu ile İslâmiyet’i savunmaktan hatta tartışmaktan adamakıllı kaçınan bir kitaba ilişkin bu karikatürleştirici saptırmaları da ne yapacağını bilemiyor” (Varlık, sy. 1061 [1996], s. 42). Eser Nezih Uzel (Oryantalizm: Sömürgeciliğin Keşif Kolu, İstanbul 1982) ve Berna Ülner (Şarkiyatçılık: Batının Şark Anlayışları, İstanbul 1995) tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.

5. Covering Islam: How the Media and the Experts Determine How We See the Rest of the World (İslam'ı Haber Yapmak: Medya ve Uzmanlar Dünyanın Geri Kalanını Nasıl Gördüğümüzü Nasıl Belirliyor? )(New York 1981).

 Türkçe’ye Medya’da İslam adıyla Metis Yayınları tarafından 2008 yılında tercüme edilmiştir.

Said bu eserinde Amerikan medyasının ve akademi çevrelerinin İslâm konusundaki çarpıtmalarını ve yanlış algılarını irdelemektedir ve onların İslâm toplumları ile Ortadoğu’nun karmaşık dinî ve siyasî yapısını yanlış anladıklarını gösterme iddiasındadır (T trc. Alev Alatlı, Haberlerin Ağında İslam, İstanbul 1984, 2000).

6. Culture and Imperialism (Kültür ve Emperyalizm) (Vintage 1994).

Türkçe’ye Kültür ve Emperyalizm adıyla Metis Yayınları tarafından 2021 yılında tercüme edilmiştir.

Yazarın Orientalism adlı çalışmasının devamı niteliğindedir. Said eserin girişinde şöyle demektedir (s. 11): “Ortadoğu ile sınırlı tuttuğum Orientalism’de ortaya koyduğum tezler önemli sayıda antropoloji, tarih ve alan araştırması ile geliştirilmiştir; dolayısıyla ben burada, ilk kitaptaki tezleri genişleterek modern Batı metropolleriyle bu metropollerin deniz aşırı toprakları arasındaki ilişkilerin biçimlenişini daha genel bir planda betimlemeye çalıştım” (T trc. Necmiye Alpay, Kültür ve Emperyalizm, İstanbul 1995).

 

7. Representations of the Intellectual: the 1993 Reith Lectures (Entelektüelin Temsilleri: 1993 Reith Dersleri) (Vintage 1994).

Said, BBC’nin 1993 Reith konferanslarında yaptığı konuşmalardan oluşan, entelektüelin toplumdaki rolünü sorguladığı bu eserini şöyle takdim etmektedir (Entelektüel: Sürgün, Marjinal, Yabancı, s. 12): “Aslında bu konferanslarda entelektüellerden tam da, kamusal alanda belli bir reçeteye, slogana, Ortodoks parti çizgisine ya da katı bir dogmaya uygun bir biçimde davranmaya zorlanamayan, davranışları hakkında öngörüde bulunulamayan kişiler olarak bahsedilmeye çalışılıyor. Entelektüel bireyin hangi partiye yakınlık duyarsa duysun, hangi ülkeden gelirse gelsin ve kendini aslen neye bağlı hissederse etsin, insanların çektiği acılar ve yaşadığı baskılar konusunda belli doğruluk standartlarından şaşmaması gerektiğini söylemeye çalıştım.” Kitapta sunulan sürgün, marjinal ve yabancı entelektüel portresinin Said’in yaşamında somutlaşmış olduğunu görmek ilgi çekicidir. Bu yönüyle esere kişisel bir çalışma ve Said’in bir tür kendine ilişkin yapmış olduğu kuramsal tanımlama denemesi olarak da bakmak mümkündür. Kitap Türkçe’ye Entelektüel: Sürgün, Marjinal, Yabancı adıyla çevrilmiştir (Said, 2021).

8. Musical Elaborations (Müzikal Detaylandırmalar) (New York 1991).

 Aynı zamanda iyi bir piyanist olan ve The Nation dergisi için müzik eleştirileri kaleme alan Edward Said’in bu dergide çıkan yazılarının bir araya getirilmesinden oluşan eser Gül Çağalı tarafından Müzikal Nakışlar adıyla Türkçe’ye çevrilmiştir (İstanbul 2006).

9. Out of Place (Yersiz) (New York 1999).

 Edward Said’in çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlattığı otobiyografisi olup Türkçe’ye Yersiz Yurtsuz adıyla 2003 yılında Metis yayınları tarafından tercüme edilmiştir.

1977-1991 yılları arasında Filistin Ulusal Konseyi üyeliği yapan Said, Kasım 1988’de Cezayir’deki Filistin Ulusal Konseyi’nin toplantısında Filistin Kurtuluş Örgütü lideri Yâsir Arafat’ın zihninde bağımsız bir Filistin devleti fikrinin oluşmasına katkıda bulunmuştur. Oslo görüşmeleri sürecindeki etkisi de Filistin meselesiyle ilgilenenlerce bilinmektedir. Said’in Filistin meselesindeki aktif tutumu kendisine yönelik saldırıları arttırmış ve entelektüel baskıya şiddet unsuru da eklenmiştir. Bu sebeple her konuşmasında güvenlik sorunları yaşanırdı. 1985’te Columbia Üniversitesi’ndeki odasının yağmalanması bunun bir göstergesidir. Said’in Filistin konusundaki eserleri de şunlardır:

  1. The Question of Palestine (Filistin Sorunu) (New York 1979).

Müellifin, bazı Amerikalı entelektüellerin Araplar’ı terörizmle ilişkili göstermeye meyilli yaklaşımlarını mercek altına alarak Filistin meselesinin Amerikan kamuoyunda nasıl yorumlandığını irdelediği eseridir (T trc. Alev Alatlı, Filistin Sorunu, İstanbul 1985).

  1. After the Last Sky: Palestinian Lives (Son Gökten Sonra: Filistinlilerin Yaşamları) (London 1986).

 Filistinli varlığını resmetme çabasının bir ürünü olan eserin fotoğrafları İsviçreli fotoğraf sanatçısı Jean Mohr tarafından çekilmiştir.

3. Blaming the Victims: Spurious Scholarship and the Palestinian Question (Kurbanları Suçlamak: Sahte Burs ve Filistin Sorunu) (London 1988).

 Filistin tarihine ilişkin makaleleri Christopher Hicthens’le birlikte derlemesinden oluşmuştur. 4. Politics of Dispossesion: Struggle for Palestine (Mülksüzleştirme Siyaseti: Filistin İçin Mücadele), 1969-1994 (Vintage 1995).

5. Peace and Discontents: Essays in the Palestine and Middle East Peace Process (Barış ve Hoşnutsuzluklar: Filistin ve Ortadoğu Barış Süreci Üzerine Denemeler) (Vintage 1996) (Bulut, 2008:546-548).

Fransızca intellectuel "aydın, kültürlü kişi" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük Fransızca intellect "akıl, anlayış" sözcüğünden türetilmiştir. Bu sözcük Latince aynı anlama gelen intellectus sözcüğünden türetilmiştir. Latince sözcük Latince intelligere "anlamak, idrak etmek, ayırdetmek" fiilinden türetilmiştir. Latince fiil Latince legere, lect- "seçmek" fiilinden inter+ önekiyle türetilmiştir (Etimolojitürkçe, 1).

Entelektüel toplumda hakkı, hukuku, adaleti, adil bölüşümü, zulme karşılığı, tiranlara karşı oluşları ile bilinir. Entelektüel olmak aydının kendi bulunduğu topluma yabancı olacağı anlamına gelmez.

Entelektüel İngiltere’de "fildişi kule" de yaşayan, "burnu büyüklük" taslayan olarak görülür ve entelektüele karşı bu olumsuz düşünüş İngiltere’de halen devam etmektedir (Said, 2021:11). Entelektüel her kesimden olabilir. Neden bütün entelektüellerin solcu olması gerektiğini düşünülür? Konferanslarda (belki de paradoksal denebilecek ölçüde) sık sık zikredilen Julian Bendâ’nın basbayağı sağcı olduğu fark edilmemiştir. Entelektüel bir insanın hangi parti, mezhep, meşreb’e yakınlık hissederse hissetsin, hangi ülkeden gelirse gelsin ve kendini aslen neye bağlı hissederse hissetsin, insanların çektiği acılar ve yaşadığı baskılar konusunda belli doğruluk standartlarından şaşmaması gerektiği söylenir. Entelektüel nabza göre şerbet vermemeli, konuşulması gereken yerde susmamalı, şovenist kabadayılıklara karşı çıkmalı, tantanalı döneklik, günah çıkarma törenlerine rağbet etmemeli ve entelektüelin kamusal rolüne en çok gölge düşüren tavırlardan kaçınmalıdır (Said, 2021:12).

Said, entelektüelin düzenin adamı olmaması gerektiği ve adaleti aramaları noktasında şu cümleleri söylemektedir:

“Entelektüellerin bazılarının toplumu hor görmesi küçük görmesi de ayrı bir sorundur. John Careyni’nin ilginç kitabı (Entelektüeller ve Kitleler: 1880-1939 Arasında Edebiyat Entelijansiyasında Gurur ve Önyargı) Amerika’da, Said konferansları yazdıktan sonra yayımlanır, ama kitaptaki genelde iç kapatıcı bulguları Said’inkileri tamamlar. Çareye göre Gissing, Wells ve Wyndham Lewis gibi İngiliz entelektüelleri modern kitle toplumunun doğuşuna tiksintiyle bakar, "ortalama insan", varoşlar, orta-sınıf beğenisi gibi şeyleri hor görürler; bunların yerine doğal bir aristokrasiyi, "daha iyi" olduğunu düşündükleri eski günleri, üst sınıf kültürünü överler. Oysa Said’e göre entelektüel mümkün olduğunca geniş bir halk kesimine seslenir (onları küçümsemez), bu kesim onun doğal muhatabıdır. Careyni’nin dediği gibi, bir bütün olarak kitle toplumu değildir entelektüelin meselesi; kamuoyunu (bu yüzyılın başlarında allame Waiter Lippman'ın tarif ettiği şekillerde) biçimlendiren, onu konformistleştiren, iktidardaki bir avuç çok bilmişe güvenmeye teşvik eden uzmanlar, eş dost grupları, profesyoneller, düzen adamlarıdır. Düzenin adamları belli çıkarları gözetirler, oysa entelektüeller şovenist milliyetçiliği, şirketleşmiş düşünce müsveddelerini ve sınıfsal, ırksal ve cinsel imtiyazları sorgulayan kişiler olmalıdırlar (Said, 2021:12)”.

Latin Amerika ülkelerinde birçok entelektüel devlet hesabına çalışmaktadır. Öyleki bu durum Latin Amerika ülkelerinde yayınlanan roman kurgularına veya anlatılarına konu olagelmiştir.  Burada şu soru gündeme gelebilir. Öyleyse entelektüel yerelliği ve devleti savunamaz mı sorusu önemli bir sorudur. Entelektüel yaşadığı yerdeki haksızlıklara karşı çıkmalı adil bir devlete sesini çıkarmamalıdır. Kuran adalet ilkesine özellikle önem vermekte yüce Allah kul hakkıyla karşıma gelmeyin demektedir. Kul hakkını çiğneyen şahısta olsa kurumlar da olsa karşı çıkılması gerekmektedir. Ama burada önemli olan kimseye zarar vermeme ilkesidir. Bir şeyi yapacağım derken bir şeyleri yıkmamaktır. Yani entelektüellik anarşizm değildir. Yani sizin özgürlüğünüzün başladığı yerde başkasının özgürlüğünün bitmemesi gerekir.

Said, entelektüellerin halktan kopup devletle iş birliği yapması hususunda da şunları söylemektedir:

“Entelektüel yalnız başına yaşayan bir insan olmayıp sonuç olarak bir toplumda yaşamaktadır. Hepimiz bir toplumda yaşıyoruz; kendi dili, geleneği ve tarihi olan bir milliyetin mensuplarıyız. Entelektüeller bu fiili durumların ne ölçüde kölesi ne ölçüde düşmanıdırlar? Aynı şey entelektüellerin kurumlarla (akademi, kilise, mesleki örgüt) ve zamanımızda entelijansiyayı olağanüstü ölçüde kendi saflarına katan dünyevi iktidarlarla olan ilişkisi için de geçerlidir. Sonuç, Wilfred Owertın belirttiği gibi "mürekkep yalamışların tüm halkı bir kenara itip/devlete bağlılıklarını ilan etmeleri" olmuştur. Nitekim entelektüelin asli görevi bence bu tür baskılar karşısında görece bağımsızlığını koruma arayışına girmektir. Entelektüeli sürgün ve marjinal olarak, amatör olarak, iktidara karşı hakikati söylemeye çalışan biri olarak nitelememin nedeni de budur (Said, 2021:15).

Said entelektüellerin donuk ve asık suratlı olması gerekmediği ile ilgili şu cümleleri sarf eder.

Yanlış anlaşılmasın. Entelektüellerin gülme özürlü, sürekli şikâyet halinde insanlar olması falan gerekmiyor. Noam Chomsky ya da Gore Vidal gibi ünlü ve enerjik muhalifleri düşünmek bunun ne kadar yanlış olduğunu göstermeye yeter (Said, 2021:17)”.

Entelektüel için şu gerçekten kaçış yoktur: kendilerini hakikat temsilcileri olarak gören entelektüellerin ne yüksek mevkilerde eş dostları ne de resmi makamlarda itibarları olur. İnsan yalnız kalır, doğru; ama her zaman sürüye uyup mevcut duruma hoşgörü göstermekten iyidir yalnızlık (Said, 2021:17). Doğruyu savunmak dokuz köyden kovulup onuncu köyden kovulmayı da göze alıp yalnız kalmayı kabullenmektir entelektüel.

Antonio Gramsci herkesin entelektüel olamayacağını imler. Mussolini'nin 1926 ile 1937 yılları arasında hapiste tuttuğu İtalyan marksist, eylemci, gazeteci ve olağanüstü siyaset felsefecisi Antonio Gramsci, Hapishane Defterleri adlı kitabında, "bütün insanlar entelektüeldir, ama toplumda herkes entelektüel işlevini görmez” diye yazar (Said, 2021:21).

Said, İtalyan Antonio Gramsci’nin entelektüeli kaça ayırdığı ile ilgili şu bilgileri vermektedir:

“Antonio Gramsci entelektüelleri ikiye ayırır: bunlardan birincisi, nesilden nesile aynı şeyi yapmayı sürdüren öğretmenler, papazlar ve idareciler gibi geleneksel entelektüeller, ikincisi ise entelektüelleri çıkarlarını örgütlemek, daha fazla iktidar, daha fazla denetim gücü elde etmek için kullanan sınıflarla ya da kuruluşlarla doğrudan bağlantılı olduklarını düşündüğü organik entelektüellerdir. Nitekim, Gramsci organik entelektüele ilişkin olarak şöyle der: "Kapitalist girişimci kendisiyle birlikte sanayi teknisyenini, ekonomi politik uzmanını, yeni bir kültürün, yeni bir hukuk sisteminin oluşturucularını vb. yaratır. “Bir deterjan ya da havayolu şirketinin pazardan daha fazla pay kapmasını sağlamak için teknikler geliştiren günümüz reklamcısı ya da halkla ilişkiler uzmanı, demokratik bir toplumda müşterilerin rızasını kazanmaya, tüketicinin ya da seçmenin düşüncelerini yönlendirmeye çalışan biri Gramsci'ye göre bir organik entelektüeldir. Gramsci organik entelektüellerin topluma aktif olarak katıldıklarına inanır; yani bu entelektüeller sürekli insanların zihinlerini değiştirip piyasaları genişletme mücadelesi içindedirler; çoğunlukla aynı yerde kalan, yıllar yılı aynı tür işler yapan öğretmenlerle papazların tersine organik entelektüeller her zaman hareket halinde, oluşum halindedirler (Said, 2021:22)”.

Aydınların ihaneti adlı kitabı olan sağcı Julien Benda için Said şunları söylemektedir:

“Aydınların ihaneti adlı kitabı olan Julien Benda entelektüeller için ciddi birer sınav işlevi görmüş olan Dreyfus Olayı nakleder ve bu olayın Birinci Dünya Savaşı'nı biçimlendirdiğinden bahseder. Burada entelektüeller ya ordudaki antisemitik önyargılardan kaynaklanan bir adaletsizliğe ve milliyetçi taşkınlığa cesaretle karşı çıkmayı seçeceklerdi ya da koyun gibi sürüye uyup, haksız yere mahkûm edilen Yahudi subay Alfred Dreyfus'u savunmayı reddedecek, Alman olan her 'şeye karşı olan savaş ateşini hararetlendirmek için şovenist sloganlar haykıracaklardı. Benda İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra kitabını tekrar yayımlar; kitaba bu kez Nazilerle iş birliği yapmış olan entelektüellerle Komünistleri gözü kapalı desteklemiş olanlara saldıran birkaç yazı ekler. Benda'nın özünde son derece muhafazakâr bir içerik taşıyan yapıtında kullandığı mücadeleci retoriğin altında, derinde bir yerlerde, ayrı bir varlık; iktidarın yüzüne karşı doğruları söyleyen biri, hiçbir dünyevi gücü eleştirilemeyecek ve sorgusuz sualsiz itaat edilecek denli büyük ve nüfuzlu görmeyen haşin, uz-dilli, olağanüstü cesur ve öfkeli bir birey olan bu entelektüel figürü vardır (Said, 2021:25)”.

Dünyadaki en önde gelen entelektüele Sartre örnek olarak verilebilir:

“Örnek entelektüele Sartre verilebilir. Sartre gibi bir entelektüeli anımsadığımızda, onun kendine özgü davranışları, tüm benliğiyle kendini savunduğu davaya adaması, gösterdiği saf çaba, göze aldığı riskler, iradesi, sömürgecilikle, bağlanmayla ya da toplumsal çatışmalarla ilgili sözleri, hasımlarını küplere bindiren, dostlarını heyecanlandıran ve hatta belki de sonradan düşündüğünde mahcubiyet duymasına bile yol açmış olabilecek tüm bu özellikleri gelir aklımıza. Sartre'ın Simone de Beauvoir'la olan ilişkisi, Camus'yle yaptığı tartışma, Jean Genet'yle arasındaki sıkı bağlantıyla ilgili bir şeyler okuduğumuzda onu ortamı içinde konumlarız (Sartre'ın kendi terimidir bu); Sartre işte bu ortamda ve bir ölçüde bu ortam sayesinde Sartre olmuştur, Fransa'nın Cezayir politikasına da Vietnam'a da karşı çıkan kişi olmuştur. Tüm bu ayrıntılar onun bir entelektüel olarak değerini azaltmak şöyle dursun, aksine söylediklerine yoğunluk ve gerilim kazandırır, onun iç sıkıcı ve ahlâkçı bir vaiz değil herkes gibi yanılabilen bir insan olduğunu gösterir (Said, 2021:30)”.

Said, Turgenyev’in Babalar ve Oğulları adlı romanındaki başkarakteri entelektüel Bazarov'u şu cümlelerle ifade eder:

“Turgenyev'in 1860'lardaki Rusya taşrası portresi kır hayatını anlatan metinlerde olduğu gibidir, burada olay olmaz: Varlıklı gençler hayat tarzlarını ana babalarından miras alır, evlenir, çocuk sahibi olurlar, hayat da kör topal gider. Babalar ve Oğullar adlı romanındaki karakter Bazarov diye bozguncu, ama oldukça güçlü biri bu insanların hayatına birdenbire girene dek durum böyledir. Bazarov birdenbire ortaya çıkar, her şeye kafa tutar ve tedavi ettiği hasta bir köylüden hastalık kaparak aynı birdenbirelikle ölür. Bazarov'u amansız sorgulama gücü ve son derece muhalif zekâsıyla hatırlarız, Turgenyev Bazarov'un en sempatik karakteri olduğuna inandığını iddia etmesine rağmen, onun bile Bazarov'un pervasız entelektüel gücü karşısında kafası karışmış, okurlarının gösterdiği hayret edilecek ölçüde şiddetli tepkilerden nutku tutulmuştur. Bazı okurlar Bazarov tipiyle gençlere saldırıldığını düşünür, bazıları da onu gerçek bir kahraman olarak görüp överken bazıları da tehlikeli olduğunu düşünüyordu. Kişiliği hakkında ne düşünürsek düşünelim, Babalar ve Oğullar'da. Bazarov'u bir anlatı karakteri olarak hiçbir yere yerleştiremeyiz; dostları Kirsanov ailesi, hatta açması babaları bile hayatlarını sürdürürken Bazarov'un bir entelektüel olarak sergilediği mutlakçılık ve meydan okuma onu hikâyenin dışına taşırır, evcilleştirilmeye müsait olmadığı için hikâyeye de uydurulamaz (Said, 2021:30)”.

“Said, Joyce'un Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi’nin genç adamı, Stephen Dedalus'un entelektüelin özgürlük amentüsünü nasıl dile getirdiğini şu cümlelerle verir:

“Joyce'un Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi’nin genç adamı, Stephen Dedalus'un durumu da budur, hatta daha aşırısı; Dedalus hayata atıldığı ilk yılları kilise, öğretmenlik mesleği, İrlanda milliyetçiliği gibi kurumların ayartıları ile şeytani non serviam [hizmet etmeyeceksin-ç.n.] sözünü kendine düstur edinen bir entelektüel olarak yavaş yavaş gelişen inatçı benliği arasında sürekli gidip gelerek geçirir. Stephen Dedalus entelektüelin özgürlük amentüsünü şöyle dile getirir: "Ne yapacağımı ve ne yapmayacağımı anlatayım sana. İster evim ister yurdum ister kilisem olsun, inanmadığım şeye hizmet etmeyeceğim: ve kendimi olabildiği kadar özgürce ve olabildiği kadar bütünlükle dile getireceğim bir hayat ya da sanat tarzı bulmaya çalışacağım, kendimi savunmak için de kullanmasını bildiğim silahları kullanacağım: sessizlik, sürgün ve kurnazlık." Joyce bu sözlerdeki melodramatik edayı Stephen'ın tumturaklılığının altını çizmek için kullanır (Said, 2021:33)”.

Said, Latin Amerika entelektüellerinin yan çizmekte mahir olduklarından bahisle onlar hakkında şu cümleleri kurmaktadır:

“Entelektüeller Latin Amerika ülkelerindeki entelektüeller gibi yan çizebilmektedirler. Zira hükümetler hâlâ halklarını açık açık ezmekte, adalet hâlâ ciddi bir biçimde zedelenmekte ve iktidar entelektüelleri hâlâ kendi saflarına katıp seslerini gayet güzel kısabilmektedir; entelektüeller hâlâ sık sık görevlerinden yan çizmektedirler (Said, Entelektüel 2021:33)”.

Said, Vietnam ve Panama işgalleri hakkında da şöyle yazmaktadır:

“Entelektüel her zaman yalnızlık ile saf tutma arasında bir yerde durur. Geçtiğimiz yıllarda Irak'a karşı girişilen Körfez Savaşı'nda yurttaşlara, ABD'nin masum ya da tarafsız bir güç olmadığını (Vietnam ve Panama işgallerini unutmak siyasetçilerin işine geliyordu tabii), kimsenin de ona dünya jandarmalığı gibi bir görev vermediğini hatırlatmak ne kadar zor olmuştu. Fakat o zaman entelektüellerin görevi unutulanları su yüzüne çıkartmak, görmezden gelinen bağlantıları göstermek, savaştan ve insanların öldürülmesinden kaçınacak alternatif eylem tarzları önermekti (Said, 2021:37)”.

Said, “Entelektüellerin İhaneti” adlı kitabı yazan Avrupa merkezci bakış açısıyla bakan Julien Benda içinde şu cümleleri sarf etmektedir:

“Entelektüellerin İhaneti” adlı kitabı yazan Julien Benda entelektüellerin ulusal sınırlardan da etnik kimliklerden de etkilenmeyen bir tür evrensel alanda yaşadıkları izlenimini verir. Benda 1927'de entelektüellerle ilgilenmenin sadece Avrupalıları kaale almak demek olduğundan emindi (Avrupalı olmadığı halde olumlu bir biçimde söz ettiği tek kişi İsa'dır) (Said, Entelektüel 2021:39). Entelektüelin önemli görevlerinden biride Avrupa merkezci bakış açısından kurtulup dünyanın her tarafında entelektüel olunabileceğini göstermektir. Bir milyar insanı içeren, dünyanın üçte birine yayılmış olan düzinelerce farklı toplumdan oluşan, içinde Arapça, Farsça, Türkçe gibi yarım düzine önemli dil konuşulan Müslüman dünyayla ilgilenen Amerikalı ya da İngiliz akademik entelektüeller bugün indirgemeci ve bence, sorumsuz bir biçimde "İslam" diye bir şeyden bahsetmektedirler. Bu tek sözcüğü kullanarak, hakkında bin yıllık bir dönemi ve Müslümanlık tarihinin yarısını kapsayan büyük genellemeler yapılabilecek, İslam’la demokrasinin, insan haklarının, ilerlemenin uyuşabilirliği konularında utanıp sıkılmaksızın yargılar verilebilecek basit bir nesne gözüyle bakmaktadırlar İslam'a (Said, 2021:44)”.

Dünyanın önde gelen süper gücü komünizm tehdidinin bitişi sonrası kendine yeni bir düşman bulmak istemiş ve bunu küresel bir mühendislikle yaparak radikal İslam’ı seçmiştir. Bu konuda Said şunları söylemektedir:

“Bu tartışmalar, George Eliot'ın Bay Casaubon'u gibi tüm Mitolojilerin Anahtarını arayan tek tek bazı akademisyenlerin âlimane çekiştirmelerinden ibaret olsaydı, müneccim enayiliği der geçerdik. Ama bütün bunlar ABD'nin hâkim olduğu Batı ittifakının dirilen fundamentalist İslam'ın komünizmin yerine geçen yeni tehdit unsuru olduğu konusunda bir konsensüse vardığı Soğuk Savaş sonrası ortamda cereyan etmektedir. Burada entelektüeller deminden beri anlattığım sorgulayıcı ve şüpheci kafalara sahip bireyler, konsensüsü temsil etmek yerine akılcı, ahlaki, siyasal gerekçelerle (metodolojik gerekçelerden hiç söz etmiyorum) bu konsensüse ilişkin şüphelerini dile getiren bireyler olmaktan çıkmış, hâkim politika görüşünü yankılayan koroya, genel geçer düşünceleri ve giderek daha akıldışı bir hal alan "onlar" tarafından tehdit edildiğimiz duygusunu iyice pekiştirerek katılmışlardır. Sonuç bilgi ve dayanışma değil hoşgörüsüzlük ve korku olmuştur (Said, 2021:45)”.

Entelektüel bir coğrafyaya hapsedilemez. Entelektüel zulme karşı dünyanın her yerindedir. Said entelektüellere ve zulme karşı duranlara örnek olarak şu kişileri ve olayları verir:

“Efsanevi süreklilikleri ve çok sağlam temel simgeleri olduğu düşünülen İslam ve Çin kültürlerinde de benzer gelişmeler olmuş; ilkinde Ali Şeriati, Adonis, Kemal Ebu Dib gibi entelektüeller, ikincisinde Çin’deki 4 Mayıs 1919 Öğrenci Hareketi'nin 3000 öğrenciyle Tiananmen Meydanı’nda toplanmasını destekleyen entelektüeller geleneğin anıtsal sükûnetini ve dokunulmaz uzaklığını kışkırtıcı bir biçimde bozmuşlardır (Said, 2021:50)”.

Entelektüelleri belli bir coğrafyaya has kılamayız. Entelektüel yalnız kalmak adına bile olsa dünyanın her yerinde varlık bulur. Bu konuda Said, şunları söylemektedir:

“Üçüncü Dünya'daki çok sayıda ülkede bile, milli devletin statüko yanlısı güçleri ile bu devletin içinde hapsettiği, ama temsil etmediği hatta bastırdığı imtiyazsız halk kitleleri arasındaki gürültülü antagonizma, galiplerin ilerlemesine direnmek için gerçek bir fırsat sağlar entelektüele. Arap-İslam dünyasında daha da karmaşık bir durum vardır. Mısır ve Tunus gibi, bağımsızlıklarını kazanmalarından beri, hizipler ve mahfiller yüzünden artık iyice yozlaşmış laik milliyetçi partiler tarafından yönetilen ülkeler birdenbire İslami gruplar tarafından sarsılmaya başlamışlardır; bu gruplar ezilenlerin, kentli yoksulların, taşradaki topraksız köylülerin, İslami geçmişin restorasyonundan ya da yeniden inşasından başka umutlan kalmamış bütün herkesin vekili olduklarım söylemektedirler ki bunda oldukça haklıdırlar. Ama ne de olsa çoğunluğun dinidir İslam; içerdiği çok sayıdaki farklılığı ve görüş ayrılığını yok sayarak "Tek yol İslam" demek, İslam'ın büyük farklılıklar gösteren yorumlarından hiç söz etmemek entelektüelin rolü değildir. Tek biçimli olmaktan çok uzak, karma nitelik taşıyan bir din ve bir kültürdür ne de olsa İslam. Ama İslam büyük çoğunluğun inancı ve kimliği olduğu ölçüde entelektüele düşen görev İslam'a övgüler düzen koroya katılmak olamaz. Bütün bu gürültü patırtı arasında entelektüele düşen görev, ilkin İslam'ın karmaşık, heterodoks yapısını vurgulayan bir yorum getirmek -yönetenlerin İslam’ı mı, yoksa bâtıni şairlerle mezheplerin İslam’ı mı, diye soruyor Suriyeli şair ve entelektüel Adonis-; ikinci olarak da İslami otoritelerin Müslüman-olmayan azınlıkların, kadın haklarının ve modernliğin kendisinin meydan okumalarıyla dogmatik ya da sözde popülist nameler okuyarak değil, insani bir duyarlılıkla, dürüst değerlendirmeler yaparak yüzleşmesini istemektir. İslam'da entelektüel için bunun yolu, meydanı kuzu kuzu siyasal hırsları olan ulemaya ya da karizmatik demagoglara bırakmaktan değil, şahsi tefsirin, yani içtihattın canlandırılmasından geçer. Ancak entelektüel her zaman bağlılık sorununun amansız meydan okuması ile kuşatılmış durumdadır (Said, 2021:53-54)”.

İctihat kapısının açık olması İslam aleminde entelektüel bir bakış açısının varlığını ortaya koyması açısından önem arz eder. Bu aynı zamanda İslam’ın çağın getirdiği sorunlara cevap araması adına da ayrıca anlamlıdır. Bu entelektüel ulemanın İslam’ı donuklaştırmayıp güncellemesi adına da önem arz etmektedir.

Entelektüelin en önemli görevi hakkı, adaleti ve adil bölüşümü kul hakkına girmemek adına savunmasıdır. Bütün kutsal dinlerde kul hakkı önemli olduğundan entelektüel peygamberler Allah’ın kendilerine verdiği adalet görevini inşa etmek için medeniyet yaratmaya katkıda bulunmaya çalışmışlardır.

Said, entelektüel Fanon hakkında şunları söylemektedir:

“Fanon'un Cezayir savaşında yaptığını yapmaksızın, yani kendi yaşadığı dehşeti başka halkların yaşadığı dehşetle ilişkilendirmeksizin, bir halkın mülksüz bırakıldığını, ezildiğini ya da katledildiğini, haklarının ve politik varlığının elinden alındığını söylemek beyhudedir (Said, 2021:57)”.

Entelektüel doğruları söylemek adına sürgün yazgısını da peşinen kabullenmelidir. En hüzünlü yazgılardan biridir sürgün. Said, sürgün hakkında şu cümleleri sarf etmektedir:

“Modernlik öncesi dönemlerde sürgün iyice korkunç bir cezaydı; çünkü sadece aileden ve aşina mekânlardan uzakta amaçsızca dolaşmaktan öte bir şeydi, aynı zamanda kendini hiçbir zaman evinde hissetmeyen, etrafına hiç uyum sağlayamayan, geçmişe yatıştırılamaz bir acıyla, bugüne ve geleceğe ise buruklukla bakan biri, sürekli toplumdışı olan biri olmak anlamına da geliyordu. Sürgün fikri bir cüzzamlı, toplumsal ve ahlaki anlamda bir parya olmaktan duyulan korku ile bağlantılı olmuştur her zaman. Yirminci yüzyılda sürgün bazı bireylere- Roma'dan Karadeniz kıyısındaki ücra bir kasabaya sürülen büyük Latin şair Ovidius gibi- yönelik şiddetli, münhasır bir cezadan, çoğunlukla savaş, kıtlık ve hastalık gibi gayri şahsi güçlerin istenmeyen bir sonucu olarak bütün bir topluluğu ya da halkı etkileyen acımasız bir cezaya dönüşmüştür. Edward William Said Ermeniler konusunda şöyle düşünmektedir: “Doğu Akdeniz'in dört bir yanında (özellikle de Anadolu'da) büyük gruplar halinde yaşarken Türklerin kendilerine yönelik soykırım boyutlarına varan saldırılarından sonra Beyrut, Halep, Kudüs ve Kahire gibi civar şehirlere doluşan, ama İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemin devrimlerle dolu hercümerci içinde buralardan da uzaklaştırılan becerikli, ama hayatları yersiz yurtsuz bırakılma tecrübeleriyle geçen bir halk olan Ermeniler bu kategoriye girer. Filistin ve Mısır'da geçen gençliğimin insan manzarasını oluşturan büyük sürgün topluluklarına derin bir yakınlık duyardım. Bu topluluklarda tabii ki birçok Ermeni vardı, ama birçok Yahudi, İtalyan ve Yunanlı da vardı; bunlar Yakın Doğu'ya yerleştikten sonra burada bereketli kökler salmışlardı -Edmond Jabes, Giuseppe Ungaretti, Konstantin Kavafis gibi önde gelen yazarlar bu topluluklarda yetişmişlerdi mesela- ama 1948'de İsrail'in kurulmasından ve 1956'daki Süveyş savaşından sonra bu kökler acımasızca sökülüp atıldı. Mısır ve Irak'ta olduğu gibi Arap dünyasının çeşitli yerlerinde başa geçen yeni milliyetçi hükümetlerin gözünde Avrupa'nın savaş-sonrası emperyalizminin saldırganlığını simgeleyen yabancılar bulundukları yerleri terk etmeye zorlandılar; birçok eski topluluk için son derece ağır bir yazgıydı bu. Bazıları yeni yerleşim bölgelerine alıştı, ama çoğu sürgün olma hissinden kurtulamadı (Said, 2021:58-59)”.

Said entelektüeli anlatır ama kendisi de bazen objektif olamaz şu cümleleri bunun örneğidir:

“Sürgün olup da geldiği topluma uyum sağlama konusunda inanılmaz bir beceri gösteren kimse yoktur anlamına gelmez bu. Bugün Birleşik Devletler, yakın tarihlerde başa geçmiş iki başkanın yönetimi sırasında ülkelerinden sürgün edilmiş iki entelektüele (bu kişilerin hâlâ sürgün entelektüeller sayılıp sayılamayacağı gözlemcinin bakış açısına göre değişir), Nazi Almanyası'ndan Henry Kissinger'la komünist Polonya'dan Zbigniew Brzezinski'ye son derece yüksek kademede resmi görevler vermiş olmak gibi sıradışı bir konumdadır. Dahası Kissinger'ın Yahudi olması da onu, İsrail'in Temel Dönüş Yasası'na göre istediği zaman İsrail'e göç edebilmesi gibi tuhaf bir konuma oturtmaktadır. Fakat en azından yüzeyde Kissinger da Brzezinski de yeteneklerini tamamen iltica ettikleri ülkeye adamış gibi görünmektedirler; bunun sonucu da bugün Avrupa'da ya da ABD'de yaşayan Üçüncü Dünyalı sürgün entelektüellerin içinde bulundukları marjinal karanlık konumundan fersah fersah uzakta bir ün, maddi ödüller ve hem ülke hem de dünya çapında büyük bir nüfuz kazanmaları olmuştur. Uzun yıllar hükümete hizmet etmiş olan bu iki ünlü entelektüel şu sıralarda büyük şirketlere ve başka ülkelerin hükümetlerine danışmanlık yapmaktadırlar (Said, 2021:62)”.

Said’e göre üç Amerikan başkanına danışmanlık yapan Nazi Almanyası'ndan Henry Kissinger'la komünist Polonya'dan gelen Zbigniew Brzezinski entelektüeldir. Yani birinin Nazi Almanyasından gelmesi birinin Sovyetler Birliği ülkelerinden gelmesi entelektüel olduğunu mu gösterir burası bence tartışmalıdır.

Önemli entelektüllerden biride Theodor Wiesengrund Adorno’dur. Adorno ile ilgili Said şunları söylemektedir:

“Theodor Wiesengrund Adorno sürgün kimliğini Naipaul'dan bile daha katı ve daha kararlı bir biçimde taşımıştı. Sert ama son derece ilginç biri olan Adorno, hayatı boyunca faşizm, komünizm ve Batı kitle tüketimciliği tehlikeleriyle mücadele etmiş ve bence yirminci yüzyıl ortalarının entelektüel vicdanı olmuştu. Üçüncü Dünya'daki eski ülkelerine sürekli gidip gelen Naipaul'un tersine Adorno felsefe, müzik (Berg ve Schoenberg'in öğrencisi ve hayranıydı, sosyoloji, edebiyat, tarih ve kültür analizi alanlarında profesyonellik ölçüsünde, şaşırtıcı bir ehliyete, özetle yüksek kültürlerin en yükseğine sahip, kumaşı salt bu kültürle dokunmuş, tamamen Avrupalı bir adamdı. Kısmen Yahudi kökenli bir aileden gelen Adorno doğup büyüdüğü Almanya'yı Nazilerin iktidarı ele geçirmelerinden kısa bir süre sonra, 1930'ların ortalarında terk etti ve Birleşik Devletler'e göç etmek zorunda kaldı. Önce bir süre New York'ta (1938-41), sonra da güney Kaliforniya'da oturdu (Said, 2021:65)”.

Peygamberimiz komşusu açken tok yatan bizden değildir der bir hadisinde. Komşusu açken entelektüel evinde rahat yatıyorsa bu entelektüelde veya insanda ahlaki açıdan bir sıkıntı var demektir. Said, zulüm karşısında entelektüelin susması gerektiğini eğer zulüm varken entelektüel evinde rahat ediyorsa burada bir ahlak sorununun olduğundan hareketle şu cümleleri Adornu’nun ifadeleriyle verir:

“Nitekim, der Adorno, "ev bitmiştir...Bütün bunlar karşısında en iyi davranış tarzı bağlanmamış, arada kalmış davranıştır hâlâ...Bugün insanın evindeyken kendini evinde hissetmemesi bir ahlâk sorunudur." (Said, 2021:68)”.



Bu yazı 100 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YAZARLAR
nöbetçi eczaneler
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
PUAN DURUMU
Takım O G M B A Y P AV
1 Galatasaray 21 18 0 3 54 22 57 +32
2 Fenerbahçe 21 16 2 3 55 22 51 +33
3 Samsunspor 21 12 5 4 34 23 40 +11
4 Eyüpspor 21 11 4 6 34 19 39 +15
5 Göztepe 21 10 7 4 40 27 34 +13
6 Başakşehir FK 21 9 7 5 39 30 32 +9
7 Beşiktaş 20 8 4 8 29 21 32 +8
8 Kasımpaşa 21 6 5 10 37 40 28 -3
9 Alanyaspor 21 7 7 7 25 28 28 -3
10 Çaykur Rizespor 21 8 10 3 24 34 27 -10
11 Trabzonspor 20 6 6 8 34 24 26 +10
12 Gaziantep FK 21 7 9 5 26 29 26 -3
13 Antalyaspor 21 7 10 4 25 41 25 -16
14 Konyaspor 21 6 9 6 27 33 24 -6
15 Sivasspor 21 6 10 5 26 35 23 -9
16 Kayserispor 20 3 9 8 19 39 17 -20
17 Bodrum FK 21 4 13 4 15 29 16 -14
18 Hatayspor 21 1 13 7 23 40 10 -17
19 Adana Demirspor 21 2 17 2 20 50 5 -30
Takım O G M B A Y P AV
1 Kocaelispor 22 14 5 3 35 20 45 +15
2 Fatih Karagümrük 22 11 5 6 38 22 39 +16
3 Erzurumspor FK 22 11 7 4 27 17 37 +10
4 Gençlerbirliği 22 10 6 6 25 19 36 +6
5 Çorum FK 22 9 5 8 29 20 35 +9
6 Bandırmaspor 22 9 6 7 29 27 34 +2
7 İstanbulspor 22 10 9 3 34 25 33 +9
8 Keçiörengücü 22 9 7 6 34 25 33 +9
9 Pendikspor 22 9 7 6 29 25 33 +4
10 Boluspor 22 9 8 5 31 27 32 +4
11 Ümraniyespor 22 9 8 5 32 30 32 +2
12 Amed SK 22 7 5 10 23 21 31 +2
13 Esenler Erokspor 22 8 8 6 28 27 30 +1
14 Manisa FK 22 9 10 3 28 30 30 -2
15 MKE Ankaragücü 22 9 10 3 28 23 30 +5
16 Şanlıurfaspor 22 8 10 4 27 29 28 -2
17 Sakaryaspor 22 6 7 9 27 31 27 -4
18 Iğdır FK 22 7 10 5 22 25 26 -3
19 Adanaspor 22 3 12 7 17 38 16 -21
20 Yeni Malatyaspor 22 0 22 0 10 72 21 -62
Takım O G M B A Y P AV
1 Sarıyer 20 15 0 5 48 10 50 +38
2 Batman Petrolspor 20 14 5 1 36 18 43 +18
3 GMG Kastamonuspor 20 12 2 6 36 16 42 +20
4 Altınordu 20 10 2 8 36 16 38 +20
5 Adana 1954 Futbol Kulübü 20 11 5 4 38 20 37 +18
6 İskenderunspor A.Ş. 20 8 4 8 28 17 32 +11
7 24Erzincanspor 20 8 4 8 29 21 32 +8
8 Beykoz Anadolu 20 9 7 4 28 25 31 +3
9 Fethiyespor 20 7 6 7 24 21 28 +3
10 Kırklarelispor 20 5 7 8 21 22 23 -1
11 İnegölspor 20 5 7 8 21 25 23 -4
12 1461 Trabzon FK 20 6 10 4 26 28 22 -2
13 Isparta 32 Spor 20 4 6 10 17 20 22 -3
14 Kepezspor FAŞ 20 5 10 5 22 29 20 -7
15 Karaköprü Belediyespor 20 3 10 7 21 34 16 -13
16 Sincan Belediye Ankaraspor 20 3 11 6 15 30 15 -15
17 Altay 20 4 14 2 16 46 11 -30
18 Hes İlaç Afyonspor 20 0 19 1 6 70 5 -64
Takım O G M B A Y P AV
1 Bursaspor 18 14 0 4 38 5 46 +33
2 Karşıyaka 18 10 3 5 29 16 35 +13
3 Belediye Kütahyaspor 18 10 4 4 31 18 34 +13
4 Düzcespor 18 9 3 6 26 15 33 +11
5 Anadolu Üniversitesi 18 8 5 5 24 13 29 +11
6 Muş Spor Kulübü 18 7 3 8 22 16 29 +6
7 Silifke Belediye Spor 18 7 5 6 32 23 27 +9
8 Bornova 1877 18 5 5 8 26 26 23 0
9 Kahramanmaraşspor 18 6 8 4 17 23 22 -6
10 Artvin Hopaspor 18 5 6 7 12 19 22 -7
11 23 Elazığ Futbol Kulübü 18 4 7 7 12 18 19 -6
12 Kırşehir Futbol SK 18 5 9 4 19 31 19 -12
13 Tokat Bld Plevnespor 18 3 8 7 11 19 16 -8
14 Bulvarspor 18 2 9 7 15 31 13 -16
15 Kuşadasıspor 18 4 13 1 14 31 13 -17
16 Ergene Velimeşe 18 2 13 3 7 31 9 -24
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 07/02/2025 Samsunspor vs Hatayspor
 08/02/2025 Kayserispor vs Konyaspor
 08/02/2025 Sivasspor vs Beşiktaş
 09/02/2025 Kasımpaşa vs Çaykur Rizespor
 09/02/2025 Alanyaspor vs Fenerbahçe
 09/02/2025 Antalyaspor vs Başakşehir FK
 09/02/2025 Galatasaray vs Adana Demirspor (H:1)
 10/02/2025 Bodrum FK vs Göztepe
 10/02/2025 Trabzonspor vs Eyüpspor
 10/02/2025 Trabzonspor - Eyüpspor Eyüpspor ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Eyüpspor yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 07/02/2025 Gençlerbirliği vs Esenler Erokspor
 08/02/2025 Iğdır FK vs Pendikspor
 08/02/2025 Yeni Malatyaspor (H:1) vs Erzurumspor FK
 08/02/2025 Adanaspor vs Manisa FK
 08/02/2025 Sakaryaspor vs Çorum FK
 08/02/2025 Kocaelispor vs Amed SK
 09/02/2025 Bandırmaspor vs Şanlıurfaspor
 09/02/2025 Boluspor vs Keçiörengücü
 09/02/2025 İstanbulspor vs MKE Ankaragücü
 09/02/2025 Fatih Karagümrük vs Ümraniyespor
 12/02/2025 Keçiörengücü - Adanaspor Adanaspor ligdeki son 5 maçında hiç kazanamadı  Keçiörengücü yenilmez
 12/02/2025 Esenler Erokspor - Iğdır FK Iğdır FK ligdeki son 5 maçında hiç kazanamadı  Esenler Erokspor yenilmez
 12/02/2025 Amed SK - Bandırmaspor Bandırmaspor ligdeki son 7 maçında hiç kazanamadı  Amed SK yenilmez
 12/02/2025 Amed SK - Bandırmaspor Amed SK ligde evindeki son 7 maçında hiç kaybetmedi  Amed SK yenilmez
 13/02/2025 Pendikspor - Boluspor Pendikspor ligde evindeki son 8 maçında hiç kaybetmedi  Pendikspor yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 08/02/2025 Adana 01 Futbol Kulübü vs 24Erzincanspor
 08/02/2025 Altay vs Beykoz Anadolu
 08/02/2025 Altınordu vs Kırklarelispor
 08/02/2025 Batman Petrolspor vs Fethiyespor
 08/02/2025 İskenderunspor A.Ş. vs İnegölspor
 08/02/2025 Karaköprü Belediyespor vs GMG Kastamonuspor
 08/02/2025 Sarıyer vs Isparta 32 Spor
 08/02/2025 1461 Trabzon FK vs Sincan Belediye Ankaraspor
 12/02/2025 Batman Petrolspor vs İskenderunspor A.Ş.
 08/02/2025 Sarıyer - Isparta 32 Spor Sarıyer ligdeki son 20 maçında hiç kaybetmedi  Sarıyer yenilmez
 08/02/2025 1461 Trabzon FK - Sincan Belediye Ankaraspor Sincan Belediye Ankaraspor ligde deplasmandaki son 10 maçında hiç kazanamadı  1461 Trabzon FK yenilmez
 08/02/2025 Afyonspor Kulübü - Kepezspor FAŞ Afyonspor Kulübü ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı  Kepezspor FAŞ yenilmez
 12/02/2025 Batman Petrolspor - İskenderunspor A.Ş. Batman Petrolspor ligde evindeki son 9 maçında hiç kaybetmedi  Batman Petrolspor yenilmez
 12/02/2025 24Erzincanspor - Altınordu Altınordu ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Altınordu yenilmez
 12/02/2025 Fethiyespor - Altay Fethiyespor ligde evindeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Fethiyespor yenilmez
 12/02/2025 Isparta 32 Spor - Afyonspor Kulübü Afyonspor Kulübü ligdeki son 20 maçında hiç kazanamadı  Isparta 32 Spor yenilmez
 12/02/2025 Kırklarelispor - Sarıyer Sarıyer ligdeki son 20 maçında hiç kaybetmedi  Sarıyer yenilmez
 12/02/2025 Beykoz Anadolu - Karaköprü Belediyespor Karaköprü Belediyespor ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Karaköprü Belediyespor yenilmez
 12/02/2025 Sincan Belediye Ankaraspor - Adana 01 Futbol Kulübü Adana 01 Futbol Kulübü ligdeki son 5 maçında hiç kaybetmedi  Adana 01 Futbol Kulübü yenilmez
 12/02/2025 GMG Kastamonuspor - 1461 Trabzon FK GMG Kastamonuspor ligde evindeki son 11 maçında hiç kaybetmedi  GMG Kastamonuspor yenilmez
Tarih Ev Sahibi Sonuç Konuk Takım
 09/02/2025 Anadolu Üniversitesi vs Belediye Kütahyaspor
 09/02/2025 Bornova 1877 vs Kuşadasıspor
 09/02/2025 Düzcespor vs 23 Elazığ Futbol Kulübü
 09/02/2025 Ergene Velimeşe vs Kırşehir Futbol SK
 09/02/2025 Kahramanmaraşspor vs Silifke Belediye Spor
 09/02/2025 Karşıyaka vs Artvin Hopaspor
 09/02/2025 Muş Spor Kulübü vs Bursaspor
 09/02/2025 Tokat Bld Plevnespor vs Bulvarspor
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HAVA DURUMU
HABER ARA
YUKARI