Samimimi – Adanmışlık – Mütefekkir - Devrimci - Derviş - Dik duruşlu - Derdi olan –  Dil, Vatan ve Millet Sevdalısı...

   D. MEHMET DOĞAN 

Bazı insanlar vardır ki; nadir olarak yetişir, yaşadıkları toplumlara ışık olurlar. Hayatları adanmışlık içinde geçer, dönemlerini fikir ve eylemleri ile aydınlatırlar. Yapmış olduğu çalışmalar, davranışları ile çevrelerine katkı sunar, eserleriyle kalıcı izler bırakırlar. Varlıkları ve bıraktıkları eserler, bilimsel ve fikrî miraslarla insanlara yeni nesillere ilham olurlar.

Ömrünü toplumsal değerlere, maarif ve kültür meselelerine adamış, hayatı farklı bir pencereden okuyan, bize dair değerlerin savunucusu, kendine has duruşu ve üslûbu ile mücadeleci bir münevver olan D. Mehmet Doğan, iyi bir okuyucu, araştırmacı, yazar, düşünür olarak Türk düşünce hayatına, kültür, eğitim, fikir, düşünce dünyasına güçlü bir iz bırakarak 11 Ağustos  2024 tarihinde aramızdan ayrıldı.

D. Mehmet Doğan hem bireysel, hem de kurmuş olduğu kurumsal yapıların altında yapmış olduğu çalışmalarla çok büyük bir coğrafyaya ve farklı kesimlere ulaştı, çalışmalar yaptı ve kalıcı eserler bıraktı. Bu kitap; onunla yolları kesişen, birlikte çalıştığı yol aldığı, omuz omuza olduğu, dostlarının ve arkadaşlarının kaleminden, bu büyük dava insanı ile yaşadıkları hatıraları ve onun hakkındaki görüş ve düşüncelerini bir araya getirmektedir.

D. Mehmet Doğan, Türkiye Yazarlar Birliği’nin kurucu başkanı ve Şeref Başkanı olarak, yalnızca edebiyat ve düşünce dünyasında değil, Türk toplumunun millî değerlerine sahip çıkma noktasında da derin izler bıraktı. 50’ye yakın eser, yüzlerce konferans, söyleşi ve gazete yazısıyla, Türk dilini ve kültürünü koruma mücadelesi veren bir öncüydü. Özellikle Türkçe sevdalısı olarak bilinir; dilin, bir milletin ruhu ve kimliği olduğuna inanan bir yazar olarak, dilimize yapılan her türlü saldırıya karşı yılmadan mücadele etti. "Türkçe Sözlük" ü hazırlayarak, kelimelerin anlam dünyasını derinleştirmiş, Türkçenin zenginliğini ortaya koymuştur.

D. Mehmet Doğan; “Bir milletin ana dili, o milletin hafızasıdır, kelimeler ise o hafızanın yeni kuşaklara taşıyıcılarıdır.” diyerek; bıkmadan, usanmadan tek kişilik bir ordu gibi mücadele verdi. Hayatını, Türkçeye ve Türk düşünce dünyasına adayan bir yazar, düşünür ve eylem adamı olarak kalıcı ve yol açıcı izler bıraktı.

Dil ve maarif meselelerine olan ilgisi, onu sadece bir yazar değil, aynı zamanda toplumun diliyle var olduğuna inanan bir düşünür hâline getirdi.

Doğan, Türkçenin tarihsel köklerinden koparılmasına karşı direnişi, dilin millî bir bilinçle yaşatılması gerektiğine olan inancı ve bu alandaki mücadeleleriyle öne çıktı.

Onun Türkçeye olan sevdası, yalnızca bir dil tutkusu değildi; aynı zamanda bir medeniyet ve kimlik mücadelesiydi. Yıllarını adayarak oluşturduğu, “Doğan Büyük Türkçe Sözlük" ile unutturulmaya, silinmeye hatta yok edilmeye çalışılan dilin temelini oluşturan, kelimeler, terimler ve kavramların köklerini, gerçek manalarını, etimolojisini araştırarak, kelimeleri gün yüzüne çıkarma çabası, bu mücadelenin müşahhas bir göstergesiydi.

Maarifin ve eğitim sisteminin kadim kültüre dayalı, köklü değerler üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunan Doğan, bu alanda da büyük bir hassasiyet duyarlılıkla kalıcı ve iz bırakan çalışmalara imza attı. Özellikle; adına batılılaşma denilen süreçte yaşatılanları "ihanet zinciri" olarak niteledi, kimsenin konuşamadığı konularda yazmayı, konuşmayı bırakmadı. Toplumumuzun temel dinamikleri olan, millî ve manevî yıkımları belgeleriyle yazdı. Kültür ve dil tahrifatını sistematik ve acımasızca yok edilmesini, “Yüzyılın Soykırımı” olarak tanımladı ve bu soykırıma karşı dik duruşunu hiç bozmadı. İhanet, yıkım ve tahribatlara karşı verdiği mücadele ile yalnızca münevver/aydın duruşuyla birlikte, aynı zamanda bir medeniyet savunmasıydı.

Tarih şuuru, Doğan’ın düşüncesinin merkezinde özel bir yer tutuyordu. Hayatı, kültürü, yaşananları, yaşatılanları anlamanın yolunun tarih bilincinden geçtiğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden, tarih ve toplum üzerine çıkarttığı kitapları, tarih okumaları, söyleşilerinde bunu vurguluyordu. Tarihin doğru okunması, yazılması, anlaşılması, sağlıklı bir şekilde aktarılması gerektiğini vurguluyordu. Tarihsel olayların bir milletin kimliği üzerindeki etkisini kavrayarak, bu bilinci yeni nesillere aşılamak için büyük bir çaba gösterdi.

Mehmet Akif Ersoy ve Tacettin Dergâhına olan hassasiyet ile verdiği mücadeleler kalıcı olarak etkisini gösterdi. Ankara sevdalısı olarak da bilinen Doğan, Ankara’ya karşı özel bir manevî bağı vardı. Ankara tarihini bilmeden, “Ankara, cumhuriyetle birlikte var oldu, cumhuriyetin kurduğu şehirdir.” diyenlere karşı, “Ömrüm Ankara” isimli kitabıyla Ankara sevdasını, kültürünü, dokusunu kendine has üslûbu ile kitaplaştırdı.

Ömrünü adadığı Türkiye Yazarlar Birliği’nde çok güzel dostluklar kurdu. Toplumları eğitenler yazarlardır, düşünürlerdir bilinciyle nitelikli, etkili ve kalıcı çalışmalar yaptı. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada binlerce, hatta on binlerce okuyan, düşünen, üreten, yazan insanın yetişmesine vesile oldu, katkı sundu, yetiştirdi.

“Sınırlarımızın dışına, özümüzün içine” şiarı ile Uluslar arası Şiir şölenlerini düzenledi ve birçok ülkede konferanslar verdi.

 D. Mehmet Doğan’ın hayatına, fikirlerine ve mücadelesine baktığımızda hepimizin alacağı büyük dersler var.
güzel izler bırakarak göçünü tamamlkadı. 
Ruhu şâd, mekânı Cennet olsun.